AHMET KURUCAN | YORUM
Telef edilmesi, itlaf edilmesi diye yazacaktım başlığa ama yeni neslin bu iki kelimenin ifade ettiği manayı bilemeyebileceğini düşünürek öldürülmesi dedim. Türkiye’nin bir numaralı gündemi oldu bu mesele. Gazeteler, köşe yazarları, televizyonlardaki haber bültenleri, tartışma programları, cumhurun başkanından parti liderlerinin meclis konuşmalarına ve öyle zannediyorum ki köy kahvelerinin köşelerinde hatta aile yemeklerinde bile bu mesele konuşuluyor. Mesele bu kadar yaygınlık kazanınca sizin de söyleyeceğiniz bir iki kelamınız elbette oluyor.
Ben de editör arkadaşımın teklifi ile bir yazı kaleme almaya karar verdim ve tabii ki İslam’ın fıkhi açısından. Kısa bir sörf yaptım internette. Kimler, neler demiş ve dediklerini nasıl temellendirmişler diye. Gördüğüm şey şu oldu; köpeklerin öldürülmesine insanlara zarar veriyor olması gerekçesi ile cevaz vermişler. Böylece şu an tartışmalara konu olan kanun tasarısına açıktan destek vermişler. Delil olarak da Efendimiz’in (sas) Medine döneminde köpeklerin öldürülmesine yönelik beyanlarını öne sürmüşler.
Kur’an’da zaten bir delil yok. Dolayısıyla cevaz görüşünü dayandırdıkları deliller hadisler ve ulema görüşleri olmuş. Hadisler adına yaptıkları şu: “Hz. Muhammed (sas) Medine’deki köpeklerin öldürülmesini emretti.” ve aynı sonuca çıkan 3-4 rivayeti arka arkasına zikretmişler ama 14 asır önce Medine’sinin sosyal ve kültürel şartlarını hiç dile getirmemişler. Bu rivayetlerin sıhhati hakkında bir beyanda bulunmadıkları gibi İslam’ın genel ilkeleri ve tam aksi istikamette “hayvan hakları ve sevgisi” üst başlığında toplayabileceğimiz rivayetlere hiç değinmemişler.
O günkü Medine ile bugünkü Türkiye aynı mı?
Böyle bir yaklaşım hangi usul prensibine uyuyor acaba? Ben cevap vereyim, hiç birisine. Lafzın literal anlamından hareket ederek bunun hangi vesile ile, hangi ortamda, hangi amaca binaen söylendiğini nazara almadan hüküm vermek zahirilik değil midir? Literatürde sebeb-i vurûd ve vasatu’l hüküm dediğimiz sosyo-kültürel arka plan şartlarını gözeterek hadislerle izah getirmek ilk elden yapılması gerekli olan şey değil midir ki bunu imam hatip seviyesinde dini bilgisi olan herkes bilir.
Ayrıca Hz. Peygamber (sas) bunu kıyamete kadar gelecek bütün Müslümanları bağlayıcı olan peygamberlik vasfının gereği bir emir olarak mı söylemiştir yoksa o günün Medine’sinde toplum lideri olarak verili bir soruna çözüm amacıyla mı dile getirmiştir? Eğer ilki ise o zaman köpek neslinin ortadan kaldırılması Müslümanların dini bir görevi olur. Böyle saçma bir sonuca varılabilir mi? Zaten 14 asırlık tarihimiz içinde hiç kimse böyle bir düşünceyi seslendirmemiştir. İkincisi ise bu çözüm yolunu genelleştirmek ve ‘Allah Resulü emretti dedi’ demek hangi ölçüde doğrudur? Ya sosyo-kültürel şartlar farklı ise? Nitekim farklı. 14 asır öncesinin Medine’si ile 2024 yılının Türkiye’si aynı sosyo-kültürel şartlara mı sahip? İşi sulandırmak olmasaydı Medine’de veterinerlik fakültesi mi var diye sorularıma başlar devam ederdim ama sükut edip geçiyorum.
İbni Hazm’dan Şevkani’ye, Münavi’den Hattabi’ye, Cahız’dan “Risâle fî ibâhatı katli [itlâfi]’l-kılâbi’l-muzırra” adıyla müstakil çalışma yapan Osmanlı ulemasından Saçaklızade Mehmet Efendi’ye kadar birçok İslam uleması Efendimiz’in (sas) Medine’deki köpekleri öldürme ile alakalı hadislerinin şartlar ortadan kalktığı için nesh edildiğini, “zaruri” denebilecek şartlar olmaksızın köpekleri öldürmenin hayvan hakkı ihlali olup uhrevi mesuliyeti mucip olacağını söylemişlerdir ki bu satırların yazarı da aynen böyle düşünmektedir.
Eğer doğruysa, şeytanın bile aklına gelmez!
Ben işin güncel siyaseti alakadar eden tarafında değilim. Zaten orası çok karışık. Bu kanunun AKP iktidarının son seçimlerde yerel belediyelerde çoğunluğu elde etmiş CHP’yi sıkıştırmak için olduğunu söyleyen yorumları okuduğumda pes dedim. Binde bir ihtimalle bile olsa eğer bu varsayım doğruysa şeytanın bile aklına gelmeyecek bu teklife şapka çıkartmamak mümkün değil.
İyi ama ortada söz konusu olan insan emniyeti, toplum huzuru, çevre sağlığı, hayvanların yaşama hakkı diyeceksiniz. Haklısınız ama alacağınız yok. Günümüz Türkiye’sinde bunu düşünen kim?
Katliamı din sosuyla meşrulaştırıyorlar
Hasılı, “Sahipsiz, saldırgan, zararlı köpekleri öldürmek caizdir” fetvalarına yönelik şunu diyebilirim; bağlamlarından kopuk bir şekilde ele alınan rivayetlere dayanarak, “Zaruret var, öldürmek caizdir!” demeyi kolaycılığını tercih etme ve eğer varsa siyasilerin emellerine hizmet etme olarak değerlendiriyorum.
Gönül isterdi ki madem ki Türkiye’nin bir numaralı gündemi haline gelmiş bu meselede konuşuyor ve yazıyorsunuz, öldürme öncesindeki alternatiflere de vurgu yapsalardı. Dünyanın sair ülkelerinde bu sorunun nasıl halledildiğine kafa yorup yönlendirmelerde bulunsalardı.
Keşke!
Sonuç olarak insan hayatı ile insanlara saldıran ve çevresine zarar veren bir hayvanın hayatı arasında tercih yapılacaksa tercih tabii ki insan hayatında yana olmak zorundadır. Ama iş bu noktaya gelmeden gerekli olan tedbirlerin alınmasına vurgu yapmadan, öldürme harici alternatifleri nazara almadan “Öldürülebilir, zaten Hz. Peygamber (sas) de köpeklerin öldürülmesini emretmişti” rivayetlerine sığınma ve öldürmeyi meşrulaştırma dine vurulmuş bir darbedir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***