Eşitlik ilkesi ve temel haklar mı, yoksa ailenin bütünlüğü mü? Bu ikilemde kadının soyadına dair yasal düzenleme 11 Temmuz 2024’te Meclis Adalet Komisyonu görüşmelerinde ele alındı.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği, Medeni Kanun’daki “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır” hükmü, yeniden ve aynen yasalaştırılmak üzere TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilerek, TBMM Genel Kurulu’na sevk edildi.
Bu aşamada kadın örgütlerinin lobisiyle tartışmalar meclis koridorlarına taşındı.
Ardından AK Parti, 9. Yargı paketinde yer alan “kadının soyadı” düzenlemesini yeniden değerlendirme kararı aldı.
Meclis salonlarında, siyasi tansiyon altında, derin görüş ayrılıklarıyla tartışılan düzenlemenin sonuçlarını yaşayan kadınlar deneyimlerini VOA Türkçe ile paylaştı.
“Kimlikten silinen eski eş soyadı sizi yıllarca kamu ve özel kurumlarda takip ediyor”
Evlilikle bir günde değişen soyadı ve kütük, aslında kadının elinden bir anda kendi kimliğini alıyor.
Mutlu süren evlilikler için bu değişim zamanla kanıksansa da biten evliliklerde eski eş soyadı bir hayalet gibi kadınları izlemeye devam ediyor.
Soyadını paylaşmak istemeyen Nihal, boşandıktan sekiz yıl sonra Kızılay’a kan vermeye gittiğinde kendisine eski eşinin soyadıyla hitap edildiğini anlatırken, “Üstelik o hafta eski eşimin yeni biriyle beraber olduğunu öğrenmiştim” diyor.
2013’te evlenip 2018’de boşanan Bercis Mani de soyadı değişikliğinin yarattığı zorluklarla boşanma üzerinden geçen altı yılda hala mücadele ettiğini VOA Türkçe’ye işyerinde kullandığı e-posta adresi örneğiyle anlattı: “Evliyken yeni bir işe başladım. Pek çok işyeri gibi benim de işyerim kimliğimizi aldığında soyismimizle size bir e-posta açıyordu. Bu işe devam ederken boşandım ve yıllarca bana gelen postalar eski eşimin soyadıylaydı. Dolayısıyla size hitap eden iş kontaklarınız da size hala bu soyadla hitap ediyor” dedi.
“Her gün, hayatınızdan çıkarmaya karar verdiğiniz birinin adıyla anılıyorsunuz” diyen Mani, “E-posta adresinizi değiştirseniz bütün mail arşiviniz gidiyor, değiştirmeseniz o kişi sizi hayalet gibi takip ediyor” diyerek bu takibin diğer örneklerini şöyle sıralıyor:
“Kimlikte adınız baba soyadına dönse bile bankalarda, kargo şirketlerinde, resmi dairelerde ve özel sektörde eski eş soyadı bir şekilde kalıyor. Bunla yaşamak hiç kolay değil.”
“Boşandıktan sonra bütün resmi belgelerinizi tekrar değiştiriyorsunuz. Bu sadece kimlik değil pasaport, ehliyet, kredi kartı… Pasaportta vizeniz varsa ve kimliğiniz değişmişse yurtdışında iki ayrı isim sorun olacağından kimlik değişimini erteliyorsunuz” diyen Mani gibi Nihal de aynı sorunu yaşayanlardan: “Kimliğin değişti. Git koştur koştur pasaportunu değiştir. Niye çünkü artık ‘o kişi değilsin’. O geçerli bir pasaport değil.”
Soyadı değişse de dijital aktarımda sorunlar yaşanıyor
Mani, “Boşanmamın üzerinde altı yıl geçti, bazı bankalar inatla hala eski soyadımı kullanıyorlar” dedi.
“Bankada, havalimanında, kargoda bir anda hiç tanımadığınız bir insana, boşandığınızı vesaire anlatıyorsunuz, neden bunu yaşamak zorundayız ki?” diyen Mani, “Sadece isim de değil kütük de değişiyor ve çoğu kadının kütüğü bir anda hiç görmediği bir yere geçiveriyor” diye tepki gösterdi.
2013’te boşanan Alin Yağcıoğlu da hala eski eşinin soyadı ile çeşitli kurumlarda karşı karşıya kalıyor.
Yağcıoğlu, “Üzerinden 10 yıl geçmiş bir evlilik, siz fersah fersah geride bırakmışsınız ama olmadık bir işi halletmeye çalışırken, çat diye size eski eş soyadıyla sesleniyorlar. Bu detayın günlük hayatta benim psikolojimi bozmaya hakkı var mı?” derken kamu kurumları arasındaki dijitalleşmeyi eleştiriyor ve “Kimlik değiştiğinde soyismi neden tüm sistemlerde otomatikman değişmiyor?” diye sorguluyor.
Meclis’teki yasal düzenlemeyi eleştiren Alin Yağcıoğlu, “Esas olan kadının kendi kimliği olmalı. Hayatımın bir döneminde tapuda başka soyad, kimlikte başka soyad, pasaportta başka soyad ve bunları toparlamak, yenilemek, kendini ve biten evliliği tanımadığın insanlara yeniden yeniden anlatmak büyük işkence” dedi.
Türkiye’de evlilikten sonra kendi soyadını taşımak için ilk davalardan birini açan Oya Ersoy: “AKP kazanımlara kastetti”
1990’lı yıllarda Türkiye’de hukuk mücadelesi vererek kendi soyadını evlilik sonrası taşıma hakkını talep eden ilk kadınlardan biri olan Avukat Oya Ersoy o dönem davayı Anayasa’nın eşitlik ilkesi ve Medeni Kanun’daki kadın erkek ilişkisinin eşitliğine dayandırdığını hatırlatıyor.
“Kadınların yaşamına, kazanımlarına kasteden bir uygulama ile karşı karşıyayız” diyen Ersoy, kendi yaşamından şu örneği veriyor: “Ben evlenince altı ay içinde AİHM’ye kadar giden süreçte soyadı mücadelesi verdim. Kadınlarla 10 yılı aşan bu mücadelede bir kazanım elde ettik.”
Bir yandan bu yasal güvencenin mücadelesini veren Ersoy, diğer yandan sürecin kendi kişisel hayatına yansımasını şöyle anlatıyor: “Bu mücadele sürerken boşandım. Şu an ortada iki ayrı Oya var. Oya Ersoy ve Oya Ataman (eski eş soyadı). Bir avukat olarak geride kalan yıllarda çok önemli davalarda önemli kararlar aldırdım ama bu dosyalardaki kişi Oya Ataman. Dolayısıyla kadınların başarısına, birikimine, ürettiğine müdahale ve gasp var” dedi.
Oya Ersoy örnek olarak şu davayı gösterdi: “Barışçıl toplantı özgürlüğüne ilişkin içtihat haline gelen AİHM’nin ‘Ataman/Türkiye kararı’ bir hukukçu olarak sürdürdüğüm hukuk mücadelesi sonucunda verilen ve tüm kararlarda atıfta bulunulan çok önemli bir karar. Ama karar Ataman olarak çıkmış durumda, ben bugün Oya Ersoy’um. Bu örnek bile erkeğin soyadı dayatmasının kadınların emeğini görünmez kılmak, tüm hayatına el koymak isteyen, kadınları kocası üzerinden tanımlayan, aileye hapseden bir saldırının önemli bir enstrümanı olduğunu göstermeye yeter” dedi.
Boşandıktan sonra evlilik cüzdanı ile gezmek
Meclis’in 27. Dönemi’nde HDP’nin İstanbul milletvekili olan Ersoy, iktidarın “Ailenin bütünlüğü” savına karşı, “O zaman erkekler kadınların soyadını alsın, mesele eşit yurttaşlık değil mi, sorunu böyle çözebiliriz” önerisini sunarken, “İstikrarlı bir tahakküm baskısı var ama bu kazanımlar, kadınların yıllarca mücadelesine dayanan kazanımlar ve AKP bugün toplumun bu başlıkları aştığını göremiyor” dedi.
Kadının evlilikle soyadı değiştirmemesi durumunda çocuk sahibi olmasıyla, doğurduğu çocuktan başka soyadına sahip olması sorununa karşı da Ersoy, “Bu konuda çocuk iki soyadını alabilir ve 18 yaşından sonra kendi seçimini yapabilir. Çocuğa verilecek soyadına eşler kendi aralarında karar verebilir, bunun dünyada bulunmuş çeşitli çözümleri var. Devletin bu konuda bir kural getirmesi Anayasa’da tanımlanan eşitlik ilkesine aykırıdır” dedi.
Oya Ersoy takip eden eski eş soyadı deneyimi hakkında da şunları anlattı: “2004’te boşandıktan sonra da resmi işlemlerde Ataman soyadı ile uğraşmak zorunda kaldım. Bir avukat olarak müvekkillerimin çıkardığı yüzlerce vekâlet, vekâletlerin sunulduğu mahkemeler, bankalar, icra daireleri… Boşandıktan sonra evliyken elime alma ihtiyacı hissetmediğim evlilik cüzdanı ile aynı kişi olduğumu ispatlamak için dolaşmak zorunda kaldım.”
Ne olmuştu?
Oya Ersoy, evliliği sonrasında 1996’da, “evlilik sonrası kendi soyadıyla yaşama” talebiyle dava açtı.
Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, Medeni Kanun’un ‘‘Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır’’ hükmünün, “Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı” olduğu iddiasını ciddi bulup, maddenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
Anayasa Mahkemesi, 1998 yılında bu iptal istemini reddetti.
Sadece kendi soyadını kullanabilmek için dava yoluna başvuran Ayten Ünal Tekeli de, Türkiye’de iç hukuk yollarını tüketerek dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne taşıdı. Aralık 1995’te yapılan başvuru karar tarihi Kasım 2004 oldu. Başvuruyu inceleyen AİHM, kişiler arasında cinsiyete dayalı “farklı muamele” oluşturduğunu tespitiyle başvurucu lehine karar verdi. Mahkeme, bu kararın ardından Türkiye’ye karşı yapılan aynı konudaki başvurular hakkında da, bu davayı emsal göstererek, evli kadınların sadece kendi soyadını kullanabileceği yönünde karar verdi.
Medeni Kanun’da yer alan ve kadının evlilik sonrası eşinin soyadını almasını gerektiren bu madde eşitliğe aykırı görülerek yeniden Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.
Anayasa Mahkemesi, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi hükümlerini esas alarak, 2023’te başvuruyu bu kez haklı buldu. Kadınların sadece bekarlık soyadını kullanabileceğine ve iki soyadı kullanmanın sınırlandırılmayacağına hükmedildi.
AYM’nin bu kararı 28 Nisan 2023’te Resmi Gazete’de yayımlandı. Kanunda boşluk oluşmaması için, Meclis’e dokuz ay içinde düzenleme yapma süresi tanındı.
Ocak 2024’te kadınlara evlilik öncesi soyadlarını kullanma hakkı veren AYM kararı yürürlüğe girdi. Gözler o tarihten sonra AYM’nin yasal boşluk doğmaması için tanıdığı dokuz aylık süreçte yeni düzenleme yapması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne çevrildi.