İSTANBUL – Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle haklarında verilen hapis cezasının protesto edildiği eylemde konuşan MA Muhabiri Diren Yurtsever, “Hakikat mücadelesi yürüten özgür basın çalışanları olarak bize verilen bu cezaları ve hukuksuz kararları tanımıyoruz” dedi.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Basın Yayın ve Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın – İş) ve Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Ankara merkezli soruşturma kapsamında 29 Ekim 2022’de tutuklanan ve 6 ayı aşkın süre tutuklu kalan Mezopotamya Ajansı (MA) ve JINNEWS muhabirlerine gazetecilik faaliyetlerinden dolayı verilen hapis cezalarını protesto etti.
Beyoğlu’nda bulunan Şişhane Meydanı’nda gerçekleştirilen açıklamaya, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüleri Esengül Demir ve Cengiz Çiçek, Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube üyeleri, Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası (DEV Yapı-İş) Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) MYK üyesi Musa Piroğlu ile DEM Parti İstanbul İl Örgütü üyeleri ve çok sayıda kurumdan gazeteciler katıldı. “Gazeteciliği savunacağız” pankartının açıldığı eylemde, “Gazetecileri serbest bırakın”, “Hakikatin kalemi kırılmaz”, “Özgür basın susmadı susturulamaz” dövizleri taşındı. Sık sık, “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz”, “Özgür basın susturulamaz”, “Sansüre teslim olmayacağız” sloganları atıldı.
Basın kurumları adına ortak açıklamayı yapan MLSA Dava İzleme Koordinatörü Semra Pelek, Türkiye’de gazetecilere yönelik baskı ve tutuklamaların sistematik bir hale dönüştüğünü belirtirken, söz konusu bu baskıların gelinen aşamada ülkenin “normali” haline geldiğine dikkati çekti.
‘MESLEĞİN KENDİSİ SUÇ SAYILAMAZ’
MA ve JİNNEWS muhabirlerine verilen hapis cezalarının bunun son örneği olduğuna işaret eden Pelek, “Gazetecilere yönelik hemen hemen tüm davalarda aşina olduğumuz üzere haberlerin kendisi, hapis konusu yapılmıştır. Gazetecilerin cezalarına kanıt, onların tüm kamuoyuna duyurdukları haberleri olmuştur. Yine varlığı şüpheli ‘gizli tanık’ ifadeleri ile gazetecilik mesleği kriminalize edilmiş, faaliyetleri de ‘örgüt üyeliği’ kapsamında gösterilmiştir. Belirtmek isteriz ki; haber konularını, neyin haberinin yapılıp neyin yapılamayacağını, nasıl yapılacağını, başlığını, görselini belirleyecek olan mahkeme heyetleri değil, mesleki ilkelerdir. Yargıçlar, yayın yönetmenleri; mahkemeler de haber merkezi değildir. Nasıl ki bir hakim kamusal bir görev ifa ediyorsa, gazeteci de kamusal bir görev ifa ediyor. Gazetecilikte haber üretim sürecinin tümü, haber kaynaklarıyla yapılan görüşmeler ve haberin konusu ‘örgüt suçu’ kapsamına alınarak mesleğin kendisi suç sayılamaz” dedi.
‘MESLEĞİMİZDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Gazetecilere yönelik baskı politikalarında ölçütün iktidarın hoşnutluğu üzerinden belirlendiğinin altını çizen Pelek, “Oysa gazetecilerin görevlerinin başında iktidarın uygulamalarını kamu adına denetlemek, toplumu bilgilendirmek bulunmaktadır. İşte meslektaşlarımız bu faaliyeti yürüttüğü için cezalandırılmış, ülkemiz tam da bu nedenle bir gazeteciler hapishanesine dönüştürülmüştür” diye belirtti. “Bizler “gazetecilik örgütü”nün üyeleriyiz” diyen Pelek, “Hiçbir baskı, hapis cezası bizleri toplumu bilgilendirmekten alıkoyamaz. Toplumun hakikate, habere an fazla ihtiyaç duyduğu bir dönemde, mesleğimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Yaşasın Özgür Basın” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
‘CEZALAR BİZİM ŞAHSIMIZDA TÜM TOPLUMA VERİLMİŞTİR’
Ardından haklarında ceza verilen 8 gazeteci arasında bulunan MA Muhabiri Diren Yurtsever söz aldı. Kendileriyle dayanışma gösteren tüm meslektaşlarını selamlayarak sözlerine başlayan Yurtsever, gözaltı ve tutuklanma sürecini anımsattı. Haklarında verilen cezanın salt kendilerine verilmediğine dikkati çeken Yurtsever, “İddianamede sadece yaptığımız haberler ve sosyal medya paylaşımları vardı. Bundan dolayı bize bu cezalar verildi. Buradan şunu anlıyoruz. Bugün haberlerimizden dolayı ceza alıyorsak bu Türkiye’nin geleceğinin nasıl olacağına dair işaretler veriyor bize. Türkiye daha karanlık bir sürece gidiyor. Bu açıdan bize verilen bu cezalar sadece bize değil şahsımızda tüm gazetecilere ve topluma verilmiştir. Bunu böyle okumalıyız” ifadelerini kullandı.
‘BU HUKUKSUZ KARARI TANIMIYORUZ’
Söz konusu hukuksuzluğa karşı dayanışmanın ötesine bir mücadele ortaya koyulması gerektiğinin altını çizen Yurtsever, “Bu konuda gazeteciler başta olmak üzere tüm topluma sorumluluk düşüyor. Bugün hukuksuz bir yargılamayla verilen ceza şunu gösteriyor; Bu ülkede gazeteci olmak suç değil ama bu ülkede gazetecilik yapmak yasak. Hakikat mücadelesi yürüten özgür basın çalışanları olarak bize verilen bu cezaları ve hukuksuz kararları tanımıyoruz. Verilen bu kararlar mesleğimizi yapmamızda geri adım attırmayacaktır. Hem haber yapma hakkımızı hem de toplumun haber alma hakkını her koşulda savunacağımızı ve icra edeceğimizi buradan belirtmek istiyoruz. Geleneği uzun bir tarihe dayanan özgür basın çalışanları olarak önümüze zaten bir yol açılmıştı. Ape Musalardan, Gurbetelli Ersöz’den, Metin Göktepelerden açılan bu yolun izinden gitmeye devam edeceğimizi söylemek istiyorum” diye belirtti.
‘DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Ardından söz alan TGS Başkanı Gökhan Durmuş, gazetecilere dönük yürütülen sürecin başından itibaren hukuk dışı olduğunu belirterek, şunları söyledi: “2 yıl önce arkadaşlarımız gözaltına alınıp tutuklandığında ve iddianame çıkar çıkmaz ‘burada gazetecilik faaliyetleri dışında hiçbir şey yok. Tek yapılan şey gazetecilik faaliyeti ve bunun suç olarak gösterilmesi Türkiye toplumunun haber alma hakkının engellemesi’ demiştik. Şimdi aradan 2 yıl geçti ve meslektaşlarımız hakkında karar çıktı. Bütün duruşmalarda, ifadelerde savcıların sorularından hakimin sorularına kadar sadece gazetecilik yargılandı ama buna rağmen arkadaşlarımıza hapis cezası verildi. Ben yüksek mahkemenin bu yanlıştan döneceğine inanıyorum. Ben hala bu ülkede hukukun olduğuna inanmak istiyorum. Çünkü gazetecilik sadece gazetecilerin işi değil aynı zamanda halkın işi ve halkın haber alma hakkıyla ilgili bir iş. Dolayısıyla gazetecilik faaliyeti cezalandırılmamalı. Gün geçmiyor ki baskı görmeyelim ama tüm bunlara rağmen gazeteciler gazetecilik faaliyetlerini yapmaya devam ediyorlar. Çünkü dayanışmaya devam ediyorlar. Bizde TGS olarak her zaman gazeteci arkadaşlarımızla dayanışma içerisinde olmaya devam edeceğiz”
Açıklama, “Özgür Basın susturulamaz” sloganıyla son buldu.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***