– Suriye Halk Meclisi seçimlerinde oy kullanması sonrası gazetecilere açıklamalar yapan Devlet Başkanı Beşar Esad, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisiyle görüşme talebine ilişkin soruya yanıt verdi:
”Birçok kez söylediğimiz gibi, Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye yönelik her türlü girişime olumlu bakıyoruz, bu normal bir durum ve kimse komşularıyla sorun yaratmayı düşünmüyor, ama bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeye kuralsız gideceğimiz anlamına gelmiyor.”
‘ERDOĞAN’IN GÖRÜŞMEK İSTEMESİNİN AMACI NE, BUNU DUYMADIK’
Suriye Arap Haber Ajansı (SANA) Türkiye ile ilgi sorulan soruları ve Esad’ın verdiği yanıtları şöyle aktardı:
Soru: “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sizinle görüşmeyi birden fazla kez istedi. Herkesi ilgilendiren soru şu: Cumhurbaşkanı Esad, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşerek bu girişime yanıt verecek mi?”
Yanıt: “Benim konumumdan ve onun konumundan, iki ülkedeki güç piramidinin tepesindeki yetkililer olarak konumumuzdan, görüşme sonuç verirse, sitem ve bütün kırgınlıkları unutarak barışma ülkenin çıkarına olursa, o zaman yaparım. Ama sorun burada değil, görüşmenin içeriğinde. Görüşmenin bir amaca ulaşmak için bir araç olduğu dikkate alındığında…Görüşmenin teklif edilmesi önemli olabilir. Amaç nedir? Amacın ne olduğunu duymadık: Sorunu çözmek, ilişkileri geliştirmek, normale döndürmek?”
‘KİMSE 13 YIL ÖNCE NEDEN NORMALDEN SAPILDIĞINI KONUŞMUYOR’
“İlk sorduğumuz soru şu: İlişkiler 13 yıl önce neden normal seyrinden saptı? Hiçbir Türk yetkilinin bu konuda açıkça konuştuğunu duymadık.”
‘KURALSIZ GİTMEK, DAHA KÖTÜ GİDİŞATA NEDEN OLABİLİR’
“Pek çok vesileyle ve açıklamada söylediğimiz gibi, ilişkiyi geliştirmeye yönelik her türlü girişime olumlu bakıyoruz ve bu da doğaldır ki kimse komşularıyla sorun yaratmayı düşünmez. Ancak bu, kuralsız gideceğimiz anlamına gelmiyor. Görüşme bir araçtır ve araçların üretebilmesi için kurallara ve işleyen referanslara ihtiyacı vardır. Bu yöntemin bir noktada başarısızlığa uğraması daha kötü bir yöne gitmemize ve daha yüksek bedel ödememize neden olabilir. Bu nedenle Suriye, düzeyi ne olursa olsun görüşmenin gerekli olduğu konusunda ısrar etti. Genel olarak iki cumhurbaşkanının görüşmesinden bahsetmiyorum, görüşmeler durmadı ve devam ediyor, bazı arabulucuların güvenlik düzeyinde düzenlediği bir görüşme var, biz de olumluyduk.”
‘TERÖRE DESTEĞİN BİTMESİ VE SURİYE TOPRAKLARINDAN ÇEKİLMENİN NE OLACAĞI SÖYLENMELİ’
“Türk Dışişleri Bakanı, Suriye ile gizli görüşmeler olduğunu söyledi. Suriye’de bizim için gizli olan hiçbir şey yoktur. Görüşme olduğunda açıklayacağız, çünkü gizli bir şey yok, ama siyasi irade olmadığı için sonuç göremedik. Peki soruyoruz, görüşmenin referansı nedir? Bu atıf, teröre desteğin bitmesi ve Suriye topraklarından çekilme olarak ifade edilen sorunun nedenlerini ortadan kaldırmak mı yoksa sonlandırmak mı olacak? Sorunun özü bu, başka bir nedeni yok. Bu esas tartışılmıyorsa görüşme ne anlama gelir? Sonuçlara ulaşan bir iş arıyorsak, görüşme olsun, olmasın hiçbir tedbire karşı değiliz. Önemli olan Suriye’nin ve Türkiye’nin çıkarlarını aynı anda sağlayacak olumlu sonuçlara ulaşmamızdır.”
‘NORMALLEŞME TABİRİ YANLIŞ’
Soru: “Dün Türkiye Dışişleri Bakanı, ilişkilere geri dönülmesinin gerekliliğinden bahsetmiş ve dostlara bu konuda baskı yapma çağrısında bulunmuştu. Suriye bugün normalleşmeye hazır mı ve bunda Suriye dostlarının rolü nedir?”
Yanıt: “Son birkaç yıldır normalleşmeyi destekleyenler de, normalleşmeye karşı olanlar da olsa, normalleşme tabirini yanlış kullanıyoruz. Normal ilişkilere ulaşmak için normalleştiğimizi söylemek kendi içinde pek de hoş olmayan çelişkili bir ifadedir, çünkü normalleşme mecburidir, doğallık ise kendiliğindendir. Normalleşme ve normale dönme bir arada olamaz. Siyonist bir varlık olan ‘İsrail’ gibi işlerin mantığının dışında anormal bir düşmanla normalleşme terimini kullanabiliriz. ‘Normalleştirmemizi’ söylemek zorlayıcı bir süreçtir, çünkü var olmayan doğal ilişkileri dayatmak istiyoruz.”
“Ama komşu ülke ve komşu devletten söz ettiğimizde ve yüzyıllara dayanan ilişkiler söz konusu olduğunda, ilişkilerin tamamen normal olması gerekir. Normalleşme tabiri yanlıştır. Eğer normal ilişkilere ulaşmak istiyorsak ve tabii ki, Suriye’de de aradığımız şey bu, ne olursa olsun.”
‘İŞGAL, TERÖRE DESTEK, EGEMENLİĞİNE SAYGISIZLIK NORMAL İLİŞKİLERİN PARÇASI OLABİLİR Mİ?’
“İşgal, ülkeler arasındaki normal ilişkilerin bir parçası olabilir mi? Terörizmi desteklemenin ülkeler arasındaki normal ilişkilerin bir parçası olması mümkün mü? Bu imkansız. Normal ilişkiden bahsedecek olursak, bu sahnede anormal olan her şeyi dolaşımdan kaldırmamız gerekiyor. İşgal anormaldir, terörizm anormaldir ve uluslararası hukukun ihlali anormaldir. Komşu ve komşu olmayan ülkelerin egemenliğine saygısızlık anormaldir.”
‘ANORMALLİK BİTTİĞİNDE İLİŞKİLER KENDİLİĞİNDEN NORMAL OLUR’
“Anormallikler ortadan kalktığında ilişki normalleşmeden, zorlayıcı önlemler olmadan ve hükümetlerin görüşü olmadan normal olacaktır. Doğal olarak savaştan önceki haline dönmeye doğru ilerleyecektir.”
“Hele ki bu doğal ilişkiler, Türk yetkililerin bahsettiği sınırların korunmasının, daha önce olduğu gibi, bu doğal ilişkilerden kaynaklandığının ve sınırların sakin olduğunun kanıtıdır. Suriye, sınırın her iki tarafının güvenliği ve terörle mücadele konusunda çeyrek asırdan fazla bir süredir taahhütlerine her zaman sadık kalmıştır. Biz Türkiye ile normal ilişkiler meselesine böyle bakıyoruz.”
‘BU KADAR BASİT, AKROBATİK HAREKETLERE GEREK YOK’
Soru: “Peki dostların rolü ne?”
Yanıt: “Dostlar neden bahsettiğimizi çok iyi biliyorlar ve beş yıl önce gerçekleşen ilk girişimden bu yana bu durumu biliyorlar. Bu arada girişimlerden söz etmek yeni, ama girişimlerin başlangıcı beş yıl önceydi. Beş yıl içinde aynı durumu tekrarlarız, nedenleri ortadan kaldırırsanız sonuçlar ortaya çıkar. Siyasi taktiklere, medya taktiğine, akrobatik hareketlere gerek yok.”
‘SURİYE İÇİN BİR HAKTIR VE BU, KİMSENİN İTİRAZ EDEMEYECEĞİ ULUSLARARASI HUKUKTUR’
“Biz buna ulaşacağız, dostlarımız da bunu destekliyor. Hele ki Türkiye ile aramızdaki sorunların çözümü için inisiyatif alan dostlar uluslararası hukuka bağlı oldukları için. Yani bizim talep ettiğimiz şey, Suriye için bir haktır ve bu, kimsenin itiraz edemeyeceği uluslararası bir hukuktur. Bazen bazı tedbirlerin alınmasını talep edebilirler. Bu diyaloga ve tartışmaya tabidir, ama prosedürler başka, prensibin dışına çıkmak başka şey. Ulusal çıkarlarımızı üzerine inşa ettiğimiz ilkelerin dışına çıkamayız.”
‘TALEP YA DA ŞART DEĞİL, GEREKLİLİK’
Soru: “Bazıları bu şartları imkansız olarak niteliyor. Şam için bu koşullar prensip midir? Bugün onlar olmadan normalleşme yolunda herhangi bir adımdan söz edemeyeceğimiz bu temel talepler midir? Yoksa müzakere sürecine dahil edilebilir mi ve tamamlanması için bir zaman çizelgesi belirlenmesi ve bunun zamanında tamamlanması konusunda mutabakata varılabilir mi?”
Yanıt: “Kimisi koşullardan bahsediyor, biz koşul koymuyoruz, kimisi de talepten bahsediyor, belki daha yumuşak bir dille şartlardan bahsediyor, talep koymuyoruz. Yani bizim bahsettiğimiz koşullar veya talepler değil, gereksinimler ve terim farklı. Dünyadaki herhangi bir şeyin sağlıklı sonuç almasını istiyorsak, ona uygun ortamın sağlanması gerekir. Buna gereksinimler denir. Siyasi bir ilişki varsa, sonuçlarına ulaşabilmek için belirli gereksinimlere ihtiyaç duyar. Herhangi bir grup insan, şirket veya ülke arasında gereksinimlere ihtiyaç duyan bir ekonomik ortaklık ilişkisi, ortak bir proje varsa, o zaman gereksinimler olmadan süreç başarılı olmaz. Bahsettiğimiz şey, ülkeler arasındaki ilişkilerin doğası gereği getirilen gereklilikler. Bu gereklilikler uluslararası hukukta ifade ediliyor.”
‘ANKARA ÖZÜR DİLEMELİ’ İMASI
“Burada esas noktaya dönebiliriz: Bu ilişki uluslararası hukuk olmadan yürüyebilir mi? Geçmişten açıkça bahsetmeden? Bütün bir bölgenin yok olmasına, yüzbinlerce kişinin ölümüne yol açan siyasi hatalardan bahsetmeden? Geçmişin derslerinden faydalanmadan, gelecek nesillerin onun ve tuzaklarına düşmemesinin temellerini atmadan geleceğe doğru ilerleyebilir miyiz?”
‘BİZE GARANTİ VERİLMEDİĞİNDEN İLKELERE DAYANARAK İLERLİYORUZ’
Soru: “Bugün arabulucu ülkelerin vereceği garantiler, bahsettiğiniz bu gereksinimlere çözüm getirebilir mi?”
Yanıt: “Bize hiçbir garanti verilmedi, bu yüzden olumlu bir şekilde, ama sadece ilkelere değil, açık ilkelere dayanarak ilerliyoruz. İlkeler uluslararası hukuk ve egemenliktir. Bu açık bir durum. Ama aldığımızın olumlu sonuç vermesini sağlayacak belli bir metodoloji var. Biraz önce söylediğim gibi, olumlu sonuç alamazsak sonuç olumsuz olur. Bazıları hiçbir şey kaybetmeyeceğinizi söylüyor. Hayır, bu durumda ya kazanacağız ya da kaybedeceğiz. Ortak düzeyde biz, Türkiye ve müttefiklerimiz, herkes kazanır, herkes kaybeder, taviz yoktur. Gri bir durum yok, dolayısıyla ilkeleri ve gereklilikleri vurguladığımızda bu, katılık veya tereddütten değil, sürecin başarısına yönelik kaygımızdan kaynaklanmaktadır. Bizde bazı insanlar gibi tereddüt ve kibir yoktur. Biz her şeyden önce çıkarlarımızı ararız, ilkelerimiz bunlarla ilgili çıkarlarımızdan kaynaklanır ve onlardan ayrı değildir.” (SANA, Dış Haberler)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***