Corona virüsü pandemisi sürerken, tedavi gören bazı hastaların, hastalığı iyileştirdiği öne sürülen bir yöntemle kobay olarak kullanıldıkları iddiaları hakkında suç duyurusu yapıldı. İlk denemenin kendisi üzerinde yapıldığını söyleyen Mahmut Orak, tedavi uygulanırken bilincinin yerinde olmadığını savundu.
Pandemiden dört yıl sonra gündeme gelen iddiayı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenap Ekinci ortaya attı. Ekinci, kamuoyuna ‘Türk ışını’ olarak tanıtılan bir yöntemin ilk kez Diyarbakır’da denendiğine dikkat çekti.
Ekinci, hastalığı ilaçsız tedavi edebildiği öne sürülen yöntemin Diyarbakır’da bazı hastalar üzerinde, rızaları dışında kullanıldığını ve bazı hastaların öldüğünü iddia etti.
Olayın ardından tedavinin ilk denendiği kişi olan Mahmut Orak, suç duyurusunda bulundu. Avukatı ve Prof. Dr. Ekinci ile birlikte adliyeye gelen Orak, hem suç duyurusu dilekçesi hem de hastane kayıtlarını savcıya verdi.
Adliye çıkışında bir açıklama yapan Orak, tedavi sırasında bilincinin yerinde olmadığını savundu. Dışarıyla iletişimi olmadığını da hatırlatan Orak, olayı ailesinden öğrendiğini söyledi. Deneyden sonra test sonuçlarının değişkenlik gösterdiğini savunan Ortak, “‘Yeni bir tedavi uygulaması var, Ankara’dan bir heyet gelip seni iyileştirecek’ dediler. Ben de o sırada canımın acısından ne yaptığımı bilmiyordum ve kabul ederek, yani verdiği kağıtları okuyamayarak imzaladım. İmzaladıktan sonra ertesi gün heyet geldi ve beni yoğun bakıma aldılar. Yoğun bakıma aldıktan sonra beni anesteziyle uyuttular. Anestezi yaptıktan sonra o tedaviyi yapmışlar. Uyandığımda boğazımdan ciğerlere kadar tahriş edildiğini fark ettim, ağrı hissettim. Bu heyetin dışarıda basın toplantısı yaptığından hiç haberim yoktu. Birkaç gün gözetim altında kaldım, sonra ailemle irtibata geçtim. Ailem bana dedi ki, ‘Senin haberin var mı yok mu? Seni kobay olarak kullanmışlar.”
Olanlardan üzüntü duyduğunu dile getiren Orak, şunları söyledi: “İnsanların canının bu kadar ucuz olduğunu bilmiyordum. Kobay olarak kullandıklarını da hiç haberim yoktu. Bazı sonuçlarım pozitif, bazıları negatif çıkıyordu. Beni taburcu ettikten sonra testlerine güvenmeyerek başka bir hastanede test yaptırdım. Sonuç pozitif çıktı. Tekrar geldim hastaneye, benimle irtibatta olan doktorla görüştüm. ‘Neden benim sonuçlarım böyle çıktı, niye ben kobay olarak kullanıldım?’ diye sordum. Bana ‘Yaşadığına şükret’ dedi.”
“Neden Diyarbakır?”
İddiaları ortaya atan Ekinci de soruşturmada tanık olmak için savcılığa başvurdu. Ekinci, hastanın iyileşmeden taburcu edildiğini söyledi. Ekibin Türkiye’yi yanılttığını savunan Ekinci, ”Siz Diyarbakır’ı neden deney tesis olarak seçtiniz?” diye sordu.
Bakanlığın izin vermesi halinde bile bunun idari izin olacağın savunan Ekinci, “Önemli olan bu deneyin neden diğer ayağı için Diyarbakır seçildi, ticari şirket bu işin neresinde ve bu ticari şirketle bağlantılı olan şahısların politikada görev alan güçlü insanlarla nasıl bir bağlantısı var? Diyarbakır’ı tesis olarak kim önerdi? Bunun onayını kim verdi? Bakanlık izin vermişse de idari izindir. İdari izinle siz deney yapamazsınız, bunun etik kuralları vardır. Siz hayvan deneyi yaparken bile etik kurulundan onay almak zorundasınız ki bu bir hayvan deneyi değil. Diyarbakır’da vatandaşlarımız resmen deney köpeği yerine konulmuş ve şu anda da herhangi bir duyarlılık görmüyoruz” diye konuştu.
Suç duyurusu dilekçesinde neler var?
VOA Türkçe’nin ulaştığı suç duyurusu dilekçesinde sorumluların yargılanması gerektiği belirtildi. Dilekçede birçok yönüyle insan üzerinde deney suçu işlendiği belirtilerek, şu görüşlere yer verildi: “Bahse konu doktorun açıklamaları ve görüntü kayıtları incelendiğinde, Sağlık Bakanlığı’nca onaylanmamış bir tedavi yönteminin COVID-19 hastalarına uygulanması nedeniyle, şüphelilerin yargılanması gerekmektedir. İnsan üzerinde deney suçu, TCK 90’da “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir. İddianın araştırılması, müvekkilin ekte sunduğumuz ve hastaneden gönderilecek hasta dosyasının uzman kişilerden alınacak raporlar değerlendirilerek incelenmesi ile sorumluluğu/ihmali/kastı bulunan kişilerin tespiti ile cezalandırılmasını vekaleten talep ederiz.”
İnsan Üzerinde Deney Suçu’nu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 90/5 maddesinde suçun tanımı şöyle yapılıyor: “İnsan üzerinde deney suçunun işlenmesi sonucunda mağdurun yaralanması veya ölmesi hallerinde, kasten yaralama veya kasten öldürme suçlarına ilişkin hükümler uygulanacaktır. Ancak, hukuka uygunluk açısından aranan koşullara riayet edilerek insan üzerinde yapılan deney sonucunda belirtilen sonuçların meydana gelmesi hâlinde ceza sorumluluğu cihetine gidilebilmesi için, meydana gelen netice açısından kişinin en azından taksir nedeniyle kusurunun bulunması gerekir.”
TCK’da kasten öldürme suçunun cezası müebbet hapis, kasten yaralama suçunun cezası ise bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası olarak düzenleniyor.
Ne olmuştu?
Pandeminin en yoğun olduğu dönemde Haziran 2020’de Diyarbakır’a gelen bir ekip Türk ışını adını verdikleri bir tedavi yöntemi geliştirdiklerini açıkladı. Mahmut Orak üzerinde denenen tedaviyle hastalığı ilaçsız tedavi edilebildiği öne sürüldü.
Hastaların kobay olarak kullanıldığına ilişkin Diyarbakır Barosu da suç duyurusunda bulunmuştu.