Artvin Hopa’da çay üreticileri, çay alımlarında ve çay fiyatlarındaki belirsizliğe tepki gösterdi. Harun Aksu “Devlet tamamen bizi ÇAYKUR eliyle özel sektörün inisiyatifine terk etmiş durumda ve mağdur durumdayız. Sahip çıkanımız da yok, özel sektörlerde tamamen insafsız davranıyorlar. 10 lira hatta 9 lira diyenlerde oldu. Eziliyoruz, paramız sömürülüyor, emeğimiz sömürülüyor, sahip çıkanımız yok” dedi.
Artvin Hopalı çay üreticileri, çay alımlarına ve çay fiyatlarındaki belirsizliğe tepki gösterdi. Artvinli çay üreticisi Harun Aksu, şunları söyledi:
“210 bin çiftçi var bu ülkede çay üreticilik yapan çiftçi. Devlet tamamen bizi ÇAYKUR eliyle özel sektörün inisiyatifine terk etmiş durumda ve mağdur durumdayız. Çayımızı özel sektöre hibe ediyoruz. Aralık ayına ve aralıktan sonra 2025’e çeşitli vadeler yapıp su parasına çayımızı veriyoruz. Dönüşüm yapamıyoruz, birikim elde edemiyoruz, eziliyoruz. Sahip çıkanımız da yok. Özel sektörlerde tamamen insafsız davranıyorlar, 10 liraya hatta 9 lira diyenler de oldu. Bu rakamlara çay satılıyor ve buna kimse karşı koymuyor. Devlet ‘sen ne yapıyorsun’ da demiyor, belediye başkanları da bir konsensüs oluşturup böyle bir şey yapmıyor. Çiftçi ezilmek zorunda kalıyor.
Ben şu anda Arhavi’de bir özel fabrikaya çay verdim, aralığın onunda ödeyeceğim dedi. Ben resmen 16 bin 600 lira paramı aralığın 10’una kadar hibe etmek zorunda kaldım, neden? Çünkü ÇAYKUR ve devlet çiftçinin çayını almıyor. Tam kapasite çalışıyoruz diye açıklama yapıyor çay toplamayın diyor Genel Müdürlük. Tam kapasite çalışsaydı, geçen sene seçim vardı ve tam kapasite alım yaptınız. Seçimde aman oy kaybetmek olmasın diye. Önceki sene yine Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı aynı şekilde davrandınız kontenjan yapmadınız. Üretici çayını rahat rahat sattı. Şimdi ne oldu? Eziliyoruz paramız sömürülüyor, emeğimiz sömürülüyor, sahip çıkanımız yok.”
“Ne devlet alabiliyor ne özel sektör alabiliyor. İnsanlar zor durumda kaldılar”
Çay üreticisi Bülent Tosunoğlu şunları ifade etti:
“40 yaşındayım 16 -17 yaşından beri bu alımlarda çay veriyoruz. Çok eskiden de zorluklar oluyordu ama son beş altı senedir işler kolaylaşmıştı güzel güzel çay veriyorduk ve çayımızı topluyor verimi de alıyorduk. Ama bu sene bir tuhaflaştı. Ne devlet alabiliyor ne özel sektör alabiliyor, insanlar zor durumda kaldılar. İnsanlar sabahtan erken saatte kalkıp çay topluyorlar, geliyorlar çay satmak için bir de bin bir türlü derdini çekiyorlar ama satamıyorlar ve ellerinde kalıyor. Ellerinde kalan çayları bu sefer seriyorlar doğal olarak çay bekleyince çay sürüm kaybediyor, kilo kaybediyor ve bir iş için iki iş gücü yapıyorsun ve iki sefer çay satma derdine düşüyorsun ve bu da insanı yoruyor. Şimdi kontenjan var 25 beş kilo ve kalan çayı da insanlar devlete vermek istiyorlar. 5 günde bitireceği tarlayı 10 günde bitiriyor.”
“Çaydan gelen paraya güvendik”
Çay üreticileri perişan olduklarını belirterek şunları söylediler:
“Aç bıraktı milleti ve konuşacak bir şeyimiz yok ve konuşmaya gerek yok, bizi rezil etti millete de kendini de herkese. Utansınlar, bize göre bir şey yok ve biz öylede böyle de buna muhtaç etmesin Allah bizi.”
“Perişan olduk bir haftadır çay elimizde satamıyoruz ve çayımız yandı. Çektik çekeceğimizi ve biz de bundan geçim yapıyoruz nereden geçim yapalım? Satmamız lazım, ne yiyelim? Çoluk çocuk yiyecek ve kendileri rahat rahat geçiniyorlar. Bizim paramız azdır ve çaydan gelecek paraya dayanmışız ve bu da olmadı mı nereye gidelim?”
“Perişan olduk tarlada, arabada, yollarda milletvekili çift maaş alıyor ve bize gelince yok. İşçiye, emekliye yok ve biz oy vermedik.”
“Gerçekten çay elimizde kaldı. 3 buçuk ton çay elimde kaldı toplayamadım. Ben rahatsızım, 60 yaşında adamım gidemiyorum ve devletimden ricam bu çaylarımızı alsın ne olursun.”
“Utanıyorum söylemeye inanın bunu konuşmayı bile utanıyorum bakın ne devirdeyiz? Hangi devirdeyiz? Neler oluyor sen farkında mısın? Bir tek kilo sattığım yok, haram olsun yalanımda yok. Ha işçi tutamıyorum ve işçilerde hazırdır bekliyorlar ki çağırsınlar ve ben nereye getireyim çayı, günde 5 ton çay toplayacak adam çayı nereye getireyim? Yazık çok yazık yani utanıyorum ben.” (ANKA)