Bilecik’te Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyelerinin de bulunduğu bir grup hayvansever, sokak hayvanlarına ilişkin kanun teklifine ilişkin bir açıklama yaptı.
TİP Bilecik İl Başkanı Orhan Çağrı Biçen, “Yasa teklifi, sokakta yaşayan hayvanların kısırlaştırılıp aşılanarak yerinde yaşatılmasını öngören mevcut yasal düzenlemeyi ortadan kaldıran, hayvanları korumaktansa onları yok etmeyi hedef alan bir tekliftir. Esas sorun, barınamadığımız, nefes alamadığımız, yürüyemediğimiz, depremde, selde hiçbir güvenceye sahip olmadığımız bu şehirleri bizim için cehenneme çevirenlerdir. Bu katliam yasasının geçmemesi için mücadele edeceğiz, canlarımızı gerekirse sokak sokak, mahalle mahalle savunacağız” dedi.
TİP İl Başkanı Orhan Çağrı’nın açıklamasının tamamı şöyle:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan ‘Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’, hayvanların korunmasıyla hiçbir ilgisi olmayan, tersine sokakta yaşayan kedilerin ve köpeklerin toplanıp barınaklara kapatılarak kademeli olarak öldürülmelerini öngören bir tecrit ve katliam yasasıdır. Yasa teklifi, sokakta yaşayan hayvanların kısırlaştırılıp aşılanarak yerinde yaşatılmasını öngören mevcut yasal düzenlemeyi ortadan kaldıran, hayvanları korumaktansa onları yok etmeyi hedef alan bir tekliftir. Amacı ‘koruma’ olan bir yasada, hayvanların yaşatılmaları için alınacak önlemlerin ortaya konması gerekirken yasa teklifinde hayvanların katledilmesinin düzenlenmesi kabul edilemez.
20 yıldır mevcut yasanın gereklerini yerine getirmeyen iktidar, şimdi bu yeni teklifle ülkemizi on yıllar öncesinin itlaf politikasına geri döndürüyor. Hayırsız ada faciasından beri defalarca denenmiş ve iflas etmiş toplama, tecrit ve katliam politikalarından medet umuyor. Yönetemediği her şeyi yasaklayarak ve yok ederek idare etmeyi alışkanlık haline getiren saray rejimi, hayvan katliamı dışında hiçbir çözüm önerisine sahip olamadığını itiraf ediyor. Hiçbir etik ve bilimsel dayanağı olmayan, toplumsal uzlaşı aranmaksızın sunulan bu yasa teklifi, hayvanları değil iktidarı korumayı, saray rejiminin Türkiye emekçilerini karşı karşıya bıraktığı toplumsal ve iktisadi felaketi, derinleşen yoksulluğu, artan işsizliği perdelemek için kullandığı bir siyasal maniveladan ibarettir.
Kentsel mekânların hayvansızlaştırılarak temizlenmesini öngören bu yasa teklifi, bölüşüm şoku nedeniyle geçinemeyenlerin, barınamayanların, yoksulların, emeklilerin, transların kentsel merkezlerden sürülmesini öngören aynı buldozer kentleşme anlayışının ürünü, rantsal dönüşüm politikalarının devamıdır. Sokakta yaşayan köpeklerin öldürülmesi bu toplumun ezici çoğunluğunun karşısında olduğu bir politikadır. İddialarının aksine, saraydan seslenenlerin kent çeperlerinde hayat mücadelesi verenlerin hakikatiyle hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü sarayın çıkarları, yoksullardan arındırılmış şehir merkezlerini kentsel dönüşüm adı altında yağmalayan sermayeyle bağlantılıdır. Sokakları hepimiz için tehlikeli hale getiren sokak köpekleri değil, sermaye odaklı kent politikalarıdır. Tartışmamız gereken sorun sokak köpeği sorunu, karar vermemiz gereken husus sokak köpeklerini ne yapacağımız değil. Esas soru, nasıl kentlerde yaşamak istediğimizle alakalı. Esas sorun, barınamadığımız, nefes alamadığımız, yürüyemediğimiz, depremde, selde hiçbir güvenceye sahip olmadığımız bu şehirleri bizim için cehenneme çevirenlerdir. Bu katliam yasasının geçmemesi için mücadele edeceğiz, canlarımızı gerekirse sokak sokak, mahalle mahalle savunacağız.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***