CEMİL TOKPINAR | YORUM
Ne zaman umreye ve hacca giden bir kardeşimiz kutsal mekanlardan görüntüler paylaşıp, “Bir isteğiniz var mı?” diye sorsa hemen heyecanlanır, bütün müminler ve kendim için dualar ister ve eklerim: “Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) ziyaret ettiğinizde müsait olursanız selâmımı arz eder misiniz?”
Birkaç ay önce bir hocamızdan aynı istekte bulundum. Bir müddet sonra görüntülü olarak arayıp, “Hocam selamınızı söyledim. Şimdi yeşil kubbenin karşısındayım, bir de kendiniz söyleyin!” deyince sevinç ve heyecanla kıbleye dönerek birkaç salâtüselâm okudum. “Hocam daha okumak isterdim ama sizin zamanınızı almayayım!” diyerek veda ettim.
Geçen ay da hacda olan bir ağabeyimiz aynı sürprizi yaptı. Bu kez Ravza’da tam muvacehe konumundayken görüntüyü açtı. O an yanımda olan insanlarla birlikte gözlerimiz dola dola salavat-ı şerifeler okuduk.
Mukaddes mekanları hayalen düşünmek bile çok tatlı. Özellikle bugünlerde hacca giden veya gitmeye hazırlanan müminler Kâbe’ye, Ravza’ya ve bilhassa Peygamber Efendimize (s.a.v.) olan özlemimizi daha da ateşliyor ve dünyamız onların sevgisiyle dolup taşıyor.
Oraları özleyip hacca gidemesek de Zilhicce ayı boyunca hacıların işledikleri ibadetlere ve ettikleri dualara ortak olmanın bir yöntemi var. Hiç kimseyi mahrum bırakmayan ve adeta fırsatlar hazinesi olan dinimiz bize on günlük bir program sunuyor. Eskilerin “Küçük Ramazan” dedikleri Zilhicce’nin ilk on gününü ihya edenler, hacıların sevaplarına ve faziletlerine ortak oluyorlar.
Sevabı bol günler
Zilhicce’nin faziletiyle ilgili ayet ve hadislere baktığımızda ilk olarak karşımıza Fecr Suresi çıkıyor. Rabbimiz mealen, “On geceye yemin olsun ki…” ifadeleriyle bu sevap hazinesi on geceden bahsediyor.
Hicrî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, hac ibadetinin yerine getirildiği umumi af ve bağışlanma ayıdır. İşte bu mübarek ayın birinden onuna kadar olan zaman dilimi “leyâl-i aşere”, yani “on mübarek gece”dir. 10. gün ise Kurban Bayramı’nın ilk günüdür.
Bu günlerin kıymetini anlatan Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) müjdesi bizleri ibadet ve dua için coşturmaktadır: “Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesine denktir.” (Tirmizi,Savm: 52; İbn-i Mâce,Sıyam: 39)
Efendimiz (s.a.v.) bir başka hadiste bizi teşvik için şöyle buyurur: “Allah katında Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!” (Abd b. Humeyd, Müsned: 1/257)
Buradaki ifadeleri şöyle açabiliriz: Tesbih, sübhânallah; tahmid, elhamdülillah; tehlil, lâilâheillallah; tekbir ise Allahü ekber demektir.
Bu hadislerden anladığımıza göre, bu günlerde mümkün oldukça oruç tutmak, farz namazlara ek olarak nafile namazlar kılmak, Kur’an okumak, dua ve salavatla meşgul olmak, tevbe ve istiğfarda bulunmak çok önemlidir.
Abdullah bin Abbas’ın (r.a.) şu rivayeti ise, bugünlerdeki ibadetin cihattan bile faziletli olduğunu gösteriyor: “Allah katında içinde bulunduğumuz şu günler (Zilhicce’nin ilk on günün)deki salih amelden daha sevimli (salih amelin bulunacağı) başka günler yoktur.”
Sahabeler sordular: “Yâ Resûlallah, Allah yolunda cihat da mı?”
Resûlullah (s.a.v.) şöyle cevap verdi: “Evet, Allah yolunda cihat da. Meğerki bir adam canıyla ve malıyla cihada çıkıp da kendisine ait mal ve candan hiçbir şeyi geri getiremez olursa, o başka.” (İbn-i Mâce, Sıyam: 39; İbni Hâcer, 5: 119)
Demek ki, sadece Allah için savaşa gidip malını feda edip kendisi de şehit olan kimsenin ameli bu on gündeki amelden faziletlidir. Bugünlerde oruç tutup, gündüzünü ve gecelerini de ibadetle geçirmek hem affa, hem de büyük sevaplar elde etmeye vesile olur.
Arefe: Herkes için af ve mağfiret günü
Bu on gün içinde Arefe gününün yeri ise bambaşkadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Arefe günü tutulan oruç hakkında sıra dışı bir müjde vermektedir: “Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur.” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457)
Hadisteki geçmiş senenin günahlarına kefaretten af ve mağfireti, gelecek senenin günahlarına kefaretten ise günahlardan korunmayı anlayabiliriz.
Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) oğlu Abdurrahman (r.a.) Arefe günü kardeşi Hz. Âişe’nin (r.a.) huzuruna girdi. Hz. Âişe Validemiz oruçlu olduğu için hararetten dolayı üzerine su dökülüyordu. Abdurrahman ona orucunu bozmasını söyledi. Hz. Âişe Validemiz ise buna karşı çıkarak şu cevabı verdi: “Resûlullahın (s.a.v.) ‘Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına kefaret olur’ dediğini işittiğim halde iftar mı edeyim?” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 458)
“Kefaret olur”, günahları örter, affettirir demektir. Bizim gibi neredeyse bir günah anaforunda çırpınan ahir zaman Müslümanları için bundan daha büyük bir müjde olamaz. Bu af ve mağfiret fırsatını yakalamak için ne pahasına olursa olsun oruç tutup dua etmek gerekir.
Arefe orucu, bin oruç gibidir
Başka bir hadiste ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şu müjdeyi vermiştir: “Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir.” (Tergîb ve Terhîb Trc., 2. 460)
Bu müjdeye göre bir günlük arefe orucu, üç yıllık normal günlerde tutulan oruç sevabına denktir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) başka bir hadiste arefe gününün faziletini şöyle anlatır: “Arefe günü gelince, Yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o günde olduğu kadar insan cehennemden azat olunmaz. Kim Arefe günü gerek dünya ve gerekse ahiret ile ilgili olarak Allâh’tan bir şey isterse, Allah onun dileğini karşılar.”
Bu arada şunu hatırlatalım: Hadislerde zikredilen Zilhicce’nin ilk on gününde oruç tutmaktan maksat ilk dokuz günüdür. Çünkü Zilhicce’nin onuncu günü Kurban Bayramının birinci günüdür. Bugün oruçlu olmak caiz değildir; ancak o gün de ibadet günüdür. Müstehap olan oruç, Kurban Bayramından önceki ilk dokuz gündür. On geceye ise, Kurban Bayramının gecesi dâhildir. Çünkü geceler önce gelmektedir.
Ayrıca Zilhicce’nin sekizinci gününe “terviye günü” dokuzuncusuna “Arefe günü”; Kurban bayramı gününe (onuncu güne) “nahr” yani kurban günü, ondan sonraki üç güne de “teşrik günleri” denilmiştir.
Bu on günü hangi ibadetlerle değerlendirmeliyiz?
Her şeyden önce tüm zamanların en vazgeçilmez ibadeti olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz. Namazlarda cemaate katılmak için gayret etmeli, daha bir dikkat ve huşû ile eda etmeliyiz. Mümkünse bugünlerde oruç tutup zamanımızı Kur’an, istiğfar, salâvat, nafile namaz, zikir ve dua ile geçirmeliyiz. Her zaman yapamayanlar bile hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvâbîn, teheccüd, hacet gibi namazları kılmalı, affa nail olmak için çırpınmalıdır.
Hatta affa ve rızaya nail olmayı hedef kabul ederek, bu on günü sanki Ramazanın son on günüymüş gibi geçirmeliyiz. Buna güç yetiremeyenler, hiç değilse arefe gününü ve bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidirler. On gece içinde, bilhassa terviye, arefe ve bayram gecelerini ihya etmenin özel bir yeri vardır.
Arefe günü bin İhlâs Suresi okumak çok faziletlidir. Çünkü arefe, tevhidin, azamet ve kibriyanın tam hissedilip ilan edildiği gündür. Bunun için Arefe gününün sabah namazında başlayıp bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar 23 vakit farzlardan sonra teşrik tekbirlerini getirmek vaciptir. Hatta bu tekbirleri on gün içinde müsait oldukça söylemek büyük sevaptır.
Kadir, Berat ve Mîraç geceleri gibi
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de, Zilhicce’nin ilk on günüyle ilgili hadislerden hareketle bu günlerin fazileti hakkında şöyle demektedir:
“Bu on gece, Kur’an-ı Azimüşşan’ın “Ve’l-fecri veleyâlin aşr” (Fecr: 1) kasemi ile, onlara verdiği ehemmiyete binaen o geceler Leyle-i Kadir ve Beraat ve Mi’rac nev’inde büyük kıymetleri var. Çünkü: Hac sırrıyla bütün âlem-i İslâm namına her taraftan gelen binler hacıların bütün kâinatla alâkadarane bir tarzdaki makbul hasenatlarına ve ümmet-i Muhammed (s.a.v.) hakkında ettikleri dualarına, o gecelerde amâl-i sâliha ile meşgul olan mü’minler hissedâr oluyorlar.”
Bütün bu müjdeleri aile fertlerimizle paylaşıp mümkünse bu on günü ailece küçük bir Ramazan gibi ihya edebiliriz. Kendimizin de İslâm âleminin de duaya, Rabbimizin rahmet ve inayetine çok ihtiyacı var. Bu günleri ibadetle değerlendirip başta Türkiye, Filistin, Gazze, Doğu Türkistan, Yemen, Suriye, Irak olmak üzere bütün dünyadaki mağdur, mahpus, mazlum, mahrum ve muztarların kurtuluşu için dua etmeliyiz.
Ayrıca bu yazımızı ve bu konudaki bilgileri sosyal medya hesaplarından, iletişim gruplarından paylaşıp farkında olmayanları uyaralım, teşvik edelim. Maalesef gündem sürekli değişiyor ve insanlar manevî günlerin farkında olmayabiliyorlar. Hatırlatmak çok önemlidir ve vesile olan yapan gibi sevap alır.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***