MAHMUT AKPINAR | YORUM
Zorda kalan, ekonomik sıkıntıya giren insanlara veya parası olmayıp kendince “parlak” yatırımlar yapmak isteyenlere yüksek faizle borç para verenlere ‘tefeci’ deniyor. Eski Yeşilçam filmlerinde tefeci tiplemelerine sıkça rastlardık. Borca giren, işletmesini çeviremeyen küçük esnafa veya mahsul alamayan çiftçiye borç veren insafsız tefeciler vardır. Borcu verirken güleryüzlü, yardımseverdir. Ama daha zamanı gelmeden borçlunun tepesine binmenin, esnafın, çiftçinin elinde olanı yok pahasına almanın yollarını ararlar. Borç ve faizleri nedeniyle bunalan borçlu, tefeciyle birlikte çalışan kabadayılar, çeteler tarafından tehdit edilir. Borçluyu hukuk, devlet de koruyamaz, zira imzalanmış senetler vardır. Sonunda tefeci bütün malını mülkünü, arazilerini tefeciye bırakır, canını kurtarabilirse memnun olur.
Batı dünyasının üretim üssü haline gelen, büyük markaların ucuz işgücü nedeniyle yatırımlar yaptığı Çin’de zamanla muazzam bir sermaye birikimi oldu. Çin, ticaret fazlasını, birikimi, altyapı eksiği olan fakir ülkelere liman, otoyol, havaalanı, enerji santralleri gibi stratejik önemi olan yatırımlara harcadı. Kredi musluklarını açtı, Afrika başta olmak üzere dünyada pek çok devletle anlaşmaları yaptı. Devlet başkanlarına rüşvetler, hediyeler verdi, sözleşmelere Çin lehine maddeler yerleştirdi. Beklendiği üzere, istikrarsız bu ülkeler borçlarını ödeyemediler. Çin, sözleşmelerden doğan haklarını kullanarak tesislere çöktü, limanlara el koydu. Böylece dünyanın farklı bölgelerinde madenler, limanlar, havaalanları elde etti, buraları bizzat işletiyor. Kolonyalist batılı ülkelerin eski sömürgelerden çekilirken bırakmadıkları stratejik alanlara benzer şekilde, Çin savaşmaksızın dünyada stratejik tesisler, limanlar, tarım arazileri, maden alanları sahibi oldu. Ülkeler üzerinde hegemonya kuruyor, global yayılmacılığa devam ediyor.
Başlarda ülkelerine yatırım geldiğini, geliştiklerini düşünen bu ülkeler son dönemlerde Çin usulü yap-işlet modelinin, YAP-GASP ET modeline dönüştüğünü anladılar. Afrika ülkeleri batı sömürgeciliğinden yakalarını tam kurtaramamışken Çin usulü yeni bir işgal yöntemiyle muhataplar. Kara Kıta’da kolonyal dönemde buralara yerleşen batılıların yerini Çin, bazen Rusya alıyor. Putin Rusya’sı ise Ortadoğu’da ve Afrika’da lejyonerleriyle, askerleriyle var, güç dengelerine de müdahil oluyor, darbeler yaptırıp iktidarları değiştiriyor. Fransızlar, İngilizler eski kolonilerini umutsuzca terk etmek zorunda kalıyorlar. Çin şu anda ekonomik ve diplomatik olarak yayılıyor ama yakında asker transferlerine de başlar.
SSCB döneminde Ruslar Afrika’da batıyla rekabet halindeydi. Sosyalist hareketler üzerinden kıtada batı karşıtı bloglar kurabiliyordu. Aslında Rusya SSCB öncesi de emperyal hedeflere sahip, yayılmacı bir ülkeydi. Bu nedenle Yeşilköy’e, Trabzon’a kadar gelmişliği vardır. Sovyetler döneminde emperyal hedefler ideolojik zarfa büründü, ama devam etti. Bütün Doğu Avrupayı işgal etmenin yanında, SSCB sosyalist blok oluşturma adına dünyada pek çok uydu ülke edindi.
Sovyetlerin dağılmasından sonra Putin tekrar yayılmacı politikalara yöneldi. Eski Sovyet topraklarının bazılarını geri alma (Kırım, Abazya, Güney Osetya vb) çabasından öte, ana topraklardan uzak coğraflarda yeniden etkinlik ve üstünlük kurma çalışmalarına girişti. Suriye rejimine destek gerekçesiyle orada kara, deniz ve hava üsleri kurdu. Afrika’da Wagner üzerinden çatışma alanlarına asker sevkiyatı yaparak Libya, Sudan gibi ülkelerin içişlerine müdahil oldu. Şimdilerde eski Fransa kolononisi ülkelerde askeri darbeler yaptırarak, yöneticilerle işbirliği yaparak Fransızları, batılıları bu ülkelerden atıyor, boşalan üslere kendi askerlerini yerleştiriyor. Son birkaç yıl içinde Fransa siyasi ekonomik etkiye sahip olduğu eski sömürgeleri Mali, Burkinofaso gibi ülkeleri terk etmek zorunda kaldı.
Pasifikteki Fransız toprağı Yeni Kaledonya’da yaşanan olayların arkasında, bu stratejik adaları Fransa etkisinden çıkarmak isteyen Çin’in olduğu söyleniyor. Batının istikrarsızlaştırdığı Libya ve Sudan’da Rusya askeri ve siyasi açıdan çok önemli aktör haline geldi.
Yükselen güç Çin fakir, savunmasız Afrika ülkelerine ve üçüncü dünya ülkelerine “ekonomik yatırım”, “finansal destek” adıyla girerken, Rusya, “güvenlik” gerekçesiyle giriyor. Putin iç çatışmalardan, istikrarsızlıktan yararlanarak bu ülkelere yerleşiyor. Çin’in askeri olarak yerleştiğine dair veriler yok. Ancak yakında bu coğrafyalara Çin’in askeri sevkiyatını da görürüz. Bir yönüyle fakir, savunmasız, ulusal bütünlüğünü kuramamış/koruyamamış ülkeler bir tefecinin elinden ötekine düşüyor. “Eski sömürgecilerden kurtuluyorum” derken yeni işgalcilerin, sömürgecilerin denetimine geçiyor.
Son 5 asırda yerkürenin liderliğini yapmış batı medeniyeti, ekonomik, siyasi, askeri açıdan güç kaybediyordu, liderliği sorgulanıyordu. Ancak Gazze’de yaşanan sivil katliamına sessiz kalması, dahası İsrail’e sınırsız silah ve destek vermeye devam etmesi, katliamı protösto eden öz vatandaşlarına dahi ilkesiz davranması, antidemokratik uugulamalara yönelmesi, batının demokrasi, hukuk, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi liderlik ettiği konularda sorgulanmasını beraberinde getirdi.
Dünya vicdanı İsrail söz konusu olduğunda batının takındığı ilkesiz tavrı sorguluyor. Gazze’de yaşananlar batının moral üstünlüğünü iyice yıprattı, kendi savunduğu moral değerler karşısında çifte standardını, ilkesizliğini ortaya çıkardı. Bu durum hukuk, insan hakları, adalet, ifade özgürlüğü gibi konularda batıyla kıyası mümkün olmayan Rusya ve Çin gibi güçlerin global meşruiyetini artırdı. İnsanlar batının oluşturduğu hüsran ve yıkım nedeniyle, artık Çin ve Rusya’yı daha “kabul edilebilir” görmeye başladılar.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***