Sekiz yıldır hapiste olan kursiyer teğmen Sami Okutan ile Cengiz İnşaat’ın sahibi Mehmet Cengiz ve dönemin Türkiye Futbol Federasyonu 1. Başkanvekili Servet Yardımcı’nın adının aynı dosyada geçtiğini söylesem inanır mısınız? İnanılmaz gibi geliyor, değil mi?
Ben de Tuzla Piyade Okulu Davası’nın dosyasını okuyunca şok oldum. Gözlerime inanamadım.
Hatta dosyaya göre 15 Temmuz gecesi 23 yaşında olan Okutan, Cengiz’i ve Yardımcı’yı derdest etmek için plan yaparak darbeye kalkışmış! Amacı da onları Maltepe Askeri Cezaevine götürüp Erdoğan aleyhine ifade almakmış! Sadece 23 yaşında bir gençten bahsediyoruz.
Baştan anlatayım: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından müebbet hapis cezası verilen Sami Okutan, savcı Mustafa Güner’in iddiasına göre; o gece, okumakta olduğu Tuzla Piyade Okulu’ndan kursiyer teğmen arkadaşlarıyla arabaya binip çıkıyor. Mehmet Cengiz’in ve Yardımcı’nın Üsküdar’daki evine giderek onları gözaltına almayı planlıyor. Ama halkın yolu kapatması üzerine darbenin başarısız olduğunu anlayınca yoldan geri dönüyorlar!
Şu saçmalığa bakar mısınız?
Ve koskoca (!) savcı, mahkeme heyetini, “hayatın olağan akışına tamamen ters” olan bu iddialara inandırmış. Veya korkudan ya da başka nedenlerden inanmış görünüyorlar.
15 Temmuz davalarında adaletsizlik diz boyu, bunu biliyoruz. Ancak akla zarar bu iddiaları yazarken acaba hiç mi kalemleri, varsa vicdanları titremedi diye sormadan da edemiyor insan.
Çünkü bu gibi kararlarla Silivri mezarlığına gömüldü gencecik insanlar.
DİPLOMASINI ERDOĞAN’IN ELİNDEN ALDI
Üstelik Sami Okutan’ın Erdoğan’ın elinden diploma almışlığı da var. İsterseniz o fotoğrafın hikayesini anlatarak başlayayım.
8 Haziran 1993 Konya doğumlu Sami Okutan. Marmara (Silivri) 4 Nolu L Tipi Cezaevinde 31 yaşına girdi. Dile kolay sekiz yıldır hapiste. Dedim ya Silivri mezarlığına diri diri gömüldü bu insanlar diye.
Yukarıda gördüğünüz fotoğraf ise 2015 yılında Kara Harp Okulu Orgeneral Cemal Tural Stadyumunda çekildi. KHO’dan birincilikle mezun olan Piyade Teğmen Okutan, diplomasını Erdoğan’ın elinden alıyor.
Yanındaki üçüncü kişi, Kara Harp Okulu Komutanı İzzet Çetingöz.
‘ULUSLARARASI SAVAŞ HUKUKU’NDA DERECESİ VAR
Törende teğmen arkadaşlarına ant içtiren, yaş kütüğüne yıldız ve plaket çakan Okutan’ı gururla izleyenler arasında başka siyasiler de vardı: Dönemin TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, İçişleri Bakanı Selami Altınok, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı…
Gururla izliyorlardı çünkü Sami Okutan okul birincisi olmasının yanı sıra çok donanımlı bir askerdi. Törende okunan özgeçmişine göre uluslararası savaş hukuku dalında Güney Kore’de derece kazanmıştı. İngilizce, Fransızca, Yunanca biliyordu. Cezaevinde Arapçayı da öğrendi.
Kendi başarısızlıklarını ‘soru çaldılar’ diye örtbas etmeye çalışanlara ders bu parlak kariyer…
CEZAEVİNDEN GALATASARAY ÜNİVERSİTESİNİ KAZANDI
Okutan hapiste kısıtlı imkanlarla üniversite sınavına hazırlandı ve 2020 yılında 2000’nci olarak Galatasaray Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandı. Gidemediği için mecburen kaydını dondurdular. Yabancı Dil Sınavı’ndan ise Fransızca’dan 93.75 aldı. Yıllardır hapiste olan bir genç için önemli bir başarı, tabi ki vicdanının sesini dinleyip anlamak isteyene…
Sami Okutan, Kara Harp Okulu’ndan sonra okumaya başladığı Tuzla Piyade Okulu’nu da birincilikle bitirmek üzereydi ki, 40 arkadaşıyla birlikte 15 Temmuz’un içine çekildi.
Ve asıl inanılması zor olan ne biliyor musunuz?
Sami, sırf okulunu birincilikle bitirdiği için, kıdemli olarak görüldü ve mahkemelerde komutan gibi yargılandı. Annesi diyor ki, “Devre birinciliğinden kıdemli olduğu için, kursiyer teğmenler arasında sadece oğluma müebbet verdiler, ‘Okul komutanı R.K. ile arası iyi, mutlaka darbeden haberi vardı’ kanaatiyle.” Yanlış okumadınız ‘kanaatiyle”…
Ve “Anayasal düzeni, TBMM’yi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek ve silahlı terör örgütüne üye olmakla suçlandı ve müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Oysa Sami, o gece komutanlarının talimatı doğrultusunda kursiyer teğmen temsilcisi olarak arkadaşlarını okula çağırdı. Kimine “terör saldırısı olacak okula gelmeniz lazım”, kimine “denetleme nedeniyle alarm verildi gelmen gerekiyor”, kimine de “harp okulu ile ilgili faaliyet var” denildi.
Öğrencilerden kimi Edirne’de hudut eğitiminden yeni dönmüştü, kimi kafede arkadaşıyla tavla oynuyordu. Kimi komando, kimi de özel harekât eğitimindeydi.
DARBE GİRİŞİMİNİ YOLDA ÖĞRENDİLER
Okula çağrılan kursiyer teğmenler, “ailelerin kaldığı lojmanlara ve kampa terör saldırısı olduğu ve oraların emniyetini alacakları” emri verilince beş araca bölünerek hep birlikte E-5’e doğru yola çıktı.
Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın ‘darbe girişimi’ açıklamasını duyar duymaz birliklerine dönmeye çalıştılar. Ancak trafik nedeniyle okula vardıklarında saat 02.00 civarıydı. Tüm bunlar olurken hiçbir olaya karışmadılar. Halkla karşı karşıya gelmediler. Mala-cana zarar vermediler.
Hatta 15 Temmuz’dan sonra okullarında mesailerine devam ettiler. Bunlara rağmen mahkeme heyeti, iftiracı bazı tanıkların “kanaat edindirici” ifadeleriyle gençleri cezalandırmayı, müebbete mahkum etmeyi tercih etti.
Sami Okutan’ın İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesindeki savunmasını dinleyen, okuyan herkesin vereceği karar bellidir. Ne diyor Sami savunmasında, buyrun okuyun:
“15 Temmuz günü ve öncesinde hiçbir darbe toplantısına katılmadım, planlamaya iştirak etmedim, Yurtta Sulh Konseyi üyesi değilim, hiçbir birliği veya tesisi işgal etmedim, herhangi bir kimseyi derdest etmedim ve buna kalkışmadım, kimseye ateş etmedim, kimseyle muhattap dahi olmadım, hiçbir noktada hududumu aşmadım, takım bölük komutanlarımın emrinden çıkmadım, konusu suç teşkil eden veya kanunlara aykırı hiçbir emri yerine getirmedim.
Durumun en vahim seviyelere ulaştığı anlarda mevcut siyasi ve askeri otoriterlerin kışlanıza dönün emrine riayet ederek okuluma döndüm. Hali hazırda olay günü sıkıyönetim direktifini görmemişken, emir komuta itibariyle bu denli naçar vaziyetteyken, tecrübe ve rütbe itibariyle yetersiz ve düşük konumdayken, bu denli girift ve birbirine alude bir konuda savcım biz kursiyerler için halen kaçınılmaz bir hata içinde olduğumuzu kabul etmenin imkansız olduğunu iddia etmektedir. Kendisini aynı paragrafını tekrar okumaya ve teoriyi anlamaya davet ediyorum. İçerisine düştüğü çelişkiyi fark edecektir.
25 yaşındayım Hakim Bey, bu yaşıma kadar tek yapabildiğim kendimi eğitmek ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin kanatları altında bir üniformaya haiz olmaktı. 25 senelik emeğimin sonucunda üzerine değerlerimi inşa ettiğim her şeyi bir kağıt parçasıyla aldılar. Şimdi de bu şahıslar ömrümün geriye kalan 25 senelik kısmını istiyorlar. Gerçekten maddi imkanım olsa bu olay neticesinde tezahür eden, kendilerinin devasa zararlarını tazmin etmek isterdim ancak bu dünyada dikili bir ağacım bile yok.”
Türkiye’deki en üst yargı kurumu dahil hiç kimse Sami Okutan ve arkadaşlarının sesini duymadı.
Deliller göz önünde olduğu halde masum olduklarına inanmadı.
18 ay önce Avrupa İnsan Haklarım Mahkemesi’ne başvuran Okutan ve arkadaşlarının tek umudu şimdilik AİHM.
Sami’nin savunmadaki şu sözleri de çok çarpıcı: “Suçsuz olmak için ne yapmalıydık sorusunu ilk mahkemede heyete yönelttik, cevap olarak bize, ‘yargılamanın bir süreç olduğunu, bunun bir annenin hamilelik dönemi ve bebeğin dünyaya gelmesi olayına teşbih edilebileceği’ söylendi Hakim Bey, zannımca bu bebek artık dünyaya gelmiştir, hatta konuşmaya başlamıştır, ilk kelimesi ise masumiyet olmuştur. Lütfen buradaki sözlerim bir savunmadan öte son bir çığlık olarak anlaşılsın.”
İlk kelimesi masumiyet olan o bebeğin çığlığını bir gün tüm Türkiye duyacak.
Emin olabilirsiniz.
Ve bunları yaşatanlardan hukuk önünde hesap sorulacak.
SEVİNÇ ÖZARSLAN
20 Haziran 2024 YAZARLAR
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***