Meliha YILDIZ
Cinsel istismara maruz kalmış bir çocuğun duruşmasına ilk defa katılıyorum. Hep kaçtığım bir meseleydi. O çocuğu koruyamamış olmanın suçluluğu, korunmamış çocukluğumla karşılaşmanın korkusu… Davanın takipçisi tanıdığım bir babaanne olunca, duruşmaya gitmek şart oldu.
Saatler sonra duruşmaya alındık. Mahkeme salonu insanı tedirgin ediyor. Mahkeme salonlarının mimarisi insanı tedirgin etmek için tasarlanmış. Hakim ve savcı kürsüsü adaleti temsilen yükseklerde. Ülke de adaletin yerin dibinde olması nedeniyle kürsünün yüksekliği güven değil kaygı yaratıyor.
Cübbeli hakimler, avukatlar, savcı, sanık, davacı ve seyirciler… Hep filmlerde görmüştüm bu sahneyi. Şu an bir filmde değiliz, verilecek karar bir çocuğun bütün ömrünü etkileyecek. Filmini izlemek kolaydı, filmlerde hep iyiler kazanır.
Adalet önemli. İnsanın hayatta kalabilmesi için adaletli bir dünyanın güvenine ihtiyacı var. Cinsel istismar mağdurunun iyileşmesinde de çok önemli bir unsur. Diğer bir yanı, ortada bir suç varsa suçun yükünü biri taşır. Eğer bu suç adalet sağlanarak sahibine verilmezse bu suçun yükünü mağdur taşır. Yani bu davada suç sahibine verilmezse çocuk bunun yükünü ömür boyu taşıyacak. Doğrusu taşıyamayacak. Duruşma salonuna girmeden önce annenin söyledikleri geliyor aklıma; “Kendini kesiyor… Geceleri çığlıklarla uyanıyor… Kırmızı reçeteli ilaçlar kullanıyor…”
Sanık içeri giriyor… Sanık bu mu? İçeri giren bir fabrikatör olmalı. Halbuki Bir Milyon Dükkanı işlettiği söylenmişti. Jilet gibi takım elbise, kravat, fönlü saçlar… Sanık, iyi hal indiriminin ne olduğunu çok iyi biliyor.*
“Ben Trabzonluyum.” diye başlıyor konuşmaya. “Annemin cenazesinden gelmiştim…” “Çocuk, çok üşümüştü…” “Parası yoktu…” “Yardım etmek istedim…” “Para için, iftira…” Mağduriyetler üzerinden oluşturulan hikayenin finalini avukat sevgilisi yapıyor; “Başına gelenlerin bütün sebebi yardımsever biri olması, keşke o çocuğa yardım etmeseydi…”
Kamera kayıtlarına rağmen sanık gözümüzün içine baka baka bunları söylüyor. Kamera kayıtları, çocuğun lehine somut delil demek. Bizde soyut beyana, çocuğun söylediğine inanılmaz. Pedagog eşliğinde alınan ifadelere, adli tıp raporlarına bile inanılmaz. Bilimsel olarak bir çocuğun neyi yalan söyleyip neyi söylemeyeceği açıklanabilse bile, çocuğun beyanı kabul edilmez. Bizim kültürümüzde çocuğa da bilime de inanılmaz. Bir ağır ceza hakiminin bu konuda dinlediğim röportajını hiç unutmuyorum. “Ortada somut delil yoksa, bir çocuğun anlattıklarına inanarak bir insanın 24 yılını cezaevinde çürütemezsiniz. Ağır bir vicdani yük…” Peki adalet sağlanmadığı için, gerekli desteği almadığı ve toplum tarafından damgalandığı için bütün bir ömrü çürüyen çocuk için neden vicdani yük ağır değil?
Bütün salon kamera kayıtlarını izliyoruz. Tekrar söylüyorum film değil bu, bir çocuğun istismar edilişini izliyoruz. Korkunç. Bakıyorum ama göremiyorum. Görmek istemiyorum. Sadece sanığın hareketlerini izlemeye çalışıyorum, suçlu olduğunu ispatlamak için. Suçu ispatlamak sanki benim görevim. Bu, sanki benim görülmemiş istismar davam. Bu, her gün önüme düşen istismar haberlerindeki çocukların davası. Bu yüzyıllardır sağlanamamış adaletin duruşması, bu her beş çocuktan birinin cinsel istismara maruz kalmasının sebebi.
Daha fazla bakamıyorum. İzleyenleri izliyorum. Anne paramparça. Yanında olabilsem keşke. Sanık telaşlı, hakimin uyarılarına rağmen sürekli konuşuyor. Görüntüleri izlerken algılarımızı manipüle edip gördüğümüzden başka bir gerçeklik yaratmaya çalışıyor. Sanık avukatı sakin, sevgili olan avukat meraklı…
Görüntüler, Şişli’nin en işlek caddesindeki bir mağazadan. Bunu bilmek insanı ekstra ürkütüyor. Çünkü çocuğa cinsel eğilimi olanlar çoğu zaman birden fazla çocuğa istismar girişiminde bulunur. Gündüz vakti çok işlek bir caddede, mağaza içerisinde müşteri varken çocuğa viski ikram edip çocuğu istismar eden bir fail kesinlikle başka çocukları da istismar etmiştir. Ama önemli olan bu bilgiye benim değil mahkeme heyetinin sahip olması. Heyet bilmiyor olabilir mi?… Biliyor olması lazım benden daha fazla vaka ile karşılaşıyorlardır. 2022 yılında güvenlik birimlerine getirilen 259.106 mağdur çocuğun %13,7 cinsel istismar mağduru. 2023 yılında bu suçtan tutuklanan sayısı ise 7088. Ceza oranına bakılırsa hakimler bilmiyor değil, bilmek istemiyor.
Kültürün istismara nasıl zemin hazırladığı çok net görülüyor mahkemede. Hakim şunu söyleyemiyor mesela. “Bir çocuk ciddi bir tehlikede olmadığı sürece asla dokunamazsın.” Bir savunma avukatı Amerika’da tanımadığınız bir çocuğa dokunmayı şöyle tanımlıyor; “Bir çocuğa dokunmakla suçlanmak, yasal olarak kamyonun çarpmasıyla eşdeğerdir.” Çocuk böyle korunur. “Biz Akdeniz insanıyız, biz dokunmayı severiz.” Biz severiz de çocuklar sever mi? Yetişkinsiniz ve hiç tanımadığınız bir insan sokakta size dokunuyor ne hissedersiniz?… Bir yabancı nasıl tanımadığı bir yetişkine dokunamazsa bir çocuğa da dokunamaz. Bu kültür değişmeli!
Sanığın sığındığı diğer bir argüman cinsel istismar konusunda bilinen yanlışlardan biri. “Benim sevgilim var neden böyle bir şey yapayım?” Sanık cinsel istismar faillerinin sapık olduğu, cinsel sorunları olduğu argümanına sığınıyor. Araştırmalar gösteriyor failler bizim “normal” dediğimiz insanlar. Çoğu zaman evli, çocukları olan insanlar. “Sevgilim avukat” diyerek yine yanlış bilinen bir gerçeklik üzerinde mahkemeyi manipüle etmeye çalışıyor. Failler yoksul, işsiz ve bağımlı insanlar değildir her zaman, toplumun her kesiminden olabilir.
Doğru bilinen yanlışlar, istismara zemin hazırlayan kültür… Ama kamera görüntülerinde ezber bozan bir şey vardı. İki kadın. Çocuğu uzaktan takip eden ve çocuk mağazadan çıktıktan sonra mağazadan çıkan iki kadın. Bu kadınlar çocuğu korumak için onu uzaktan takibe alıyorlar. İstismarın ileri boyutlara ulaşmamasını büyük ihtimal bu kadınlar engelliyor. İnsanlar eskisi gibi istismara kör kalmıyorlar. Tabii ki sanık bu durumu da manipüle edip lehine çevirmeye çalışıyor: “Bu kadınlar para için, çocuğu bilinçli olarak benim aleyhimde kullanmak üzere mağazama getirdiler.”
Sanığın manipülasyonları, vicdana seslenişleri işe yaramıyor, savcı en üstten ceza istiyor. Ek süre talebiyle duruşma erteleniyor. Tutuksuz yargılanması hem mağdur çocuk hem başka çocuklar açısından kaygı verici olsa da bu duruşma şunu gösteriyor; yürünmesi gereken uzun bir yol var ama anneler artık cinsel istismara sessiz kalmıyor, insanlar sokakta tanımadıkları çocuklar için kaygı duyuyor ve çocukları korumaya çalışıyor, davaları kadın örgütleri ve avukatlar takip ediyor. Yani rüzgarın yönü değişiyor.
Meliha Yıldız kimdir?
1975’te, birçok ihmal ve istismarın yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşında, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı ifşa etti. Bu, onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. İkinci kitabı Uçurum Kenarındaki Salıncaklar 2023 yılında yayınlandı. Özellikle yazılarıyla çocuğun cinsel istismarı konusunda aktivizm çalışmaları yapmaya devam ediyor.
* Kardeşini Doğurmak- İzmir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kenan Arslanboğan Röportaj: Yargıtay ilk kurulduğundan beri yerleşmiş uygulamalarında hakime bu indirimi neden uygulamadın deyip kararı bozmakta; hakimlerde “kararım bozulacağına, uygularım” diyor ve uyguluyor. Hakimin verilen cezada 1/6 ‘ya kadar indirime takdir yetkisi var ve bu takdir yetkisinin içeriğini doldurmak zorunda değil. Ben böyle takdir ettim demesi yeterli. Bir de bunu zapta aktarmak, “Ben bu adamı gördüm ahlaksızın teki” deyip gerekçelendirmek akla uygun değil. Hakim bunu yazmadan ben bu adamı gördüm, durumunu takdir ettim bu adam 1/6 indirimi hakketmiyor dediği noktada Yargıtay’ın müdahale etmemesi gerekir. Uzun yıllar takdir indirimi uygulamamayı “niçin gerekçelendirmedin, sanığın duruşmalara yansıyan olumsuz davranışı yok, niçin indirim yapmadın deyip” dosyaları bozdu. Dosyaları bozduğu gibi hakimlere orta not verdi. Orta not vermesi demek hakimlerin terfi etmesinin önünü kapatmak demek.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***