PROF. M. EFE ÇAMAN | YORUM
En gelişmiş demokrasilerden biri olan Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bile siyasi liderlerin belirlenmesinde sorunlar yaşanıyor. Siyasi partilere bu nedenle çok önemli bir sorumluluk düşüyor. Çok partili temsili demokrasilerde seçimsel prosedür kimin iktidara geleceğini belirliyor olsa da, partiler kendi yüksek seviye adaylarına “iç yöntemlerle” karar veriyorlar. Ön seçimler ABD gibi ileri demokrasilerde etkin bir belirleme aracı, ancak esas filtreleme ve aday adaylarının lanse edilmesi mekanik ön seçimlerle açıklanamayacak kadar karmaşık.
Dün (27 Haziran 2024, Perşembe) ABD başkanı Joe Biden ve eski başkan Donald Trump arasında CNN Atlanta stüdyosundan yayınlanan tartışmayı izledim. ABD demokrasisinin en olumlu taraflarından birisi bu ikili kapışmalar. Başkan adayları bağımsız gazeteciler tarafından sorguya çekiliyor, sorulan sorulara belli zaman sınırları dâhilinde yanıt veriyor. Türkiye’de 1980’lerin sonlarında ve 1990’larda bu tabloya biz de alışıktık. Sonra AKP’nin güç yoğunlaşmasına paralel otoriterleşmeyle birlikte bu gelenek Türkiye siyasetinden silindi gitti.
Yeni kuşaklar bilmez ama televizyonda açık oturum şeklinde düzenlenen, oldukça kaliteli tartışma yayınları olur, seçmen bu programları izleyip seçimlerde oy vereceği adaylara karar verirdi. Hey gidi günler hey! Uzatmadan konuya geri döneyim; Biden ve Trump tamamen eşit koşullarda sorulan sorulara yanıtlar verdiler. Çok çeşitli politika alanlarında düşüncelerini açıkladılar.
Biliyorsunuz, Biden Demokrat Parti’nin hali hazırda başkan olan adayı. Trump ise Cumhuriyetçi Parti’nin adayı. ABD’de başkanlar için iki dönem kuralı var. Trump, Joe Biden’dan önceki başkandı ama Biden’a karşı ikinci dönem başkanlık yarışını kaybetmişti. Yani sadece bir dönem başkanlık yapmıştı. Bu nedenle ikinci bir dönem daha başkanlık yapmasında ABD anayasası bakımından bir engel bulunmuyor.
Trump’ın Cumhuriyetçi Parti tarafından yeniden aday gösterilmesi buna karşın çok olağan ya da diğer bir ifadeyle alışageldik bir uygulama değil. Bu kararda Trump’ın alelade bir başkan adayı olmamasının önemli bir rol oynadığı konusunda yorumcular hemfikir. Trump, ABD yerleşik düzenine meydan okuyan, birçok bakımdan ana istikamet Amerikan değerleriyle ciddi sorunları olan, narsist karakterde biri.
Hatırlanacağı üzere 2020 seçimlerinde seçim sonuçlarını tanımama yönünde demeçler vererek 6 Ocak Kongre baskınına neden oldu. ABD tarihinin en önemli politik krizlerinden birine yol açtı. Eğer başkan yardımcısı Mike Pence, Trump’ın sözünü dinleseydi, bir sivil darbe bile olabilirdi.
Dahası Trump aşırı sağcı çevrelere göz kırpmasıyla da orta-sağ Cumhuriyetçi Parti’yi aşırı sağa çekti. Partinin ayarlarıyla oynayarak geleneksel siyasi yönelimini değiştirdi. Göçmen karşıtı, statükoyu sorgulayan, aşırı sağ, kadınlara, siyahlara ve Latin Amerika kökenlilere karşı tutumuyla, küresel diktatörlüklerle flört etmesiyle de sürekli gündemdeydi.
Dün karşımızda yine aynı Trump vardı. Ancak Trump’ı eleştirmekten çok daha önemli bir sorunla karşılaştık. O da Joe Biden’ın mental ve fiziksel sağlığına ilişkin kaygıların tartışma programına damgasını vurmasıydı. Biden konuşmasında sayısız teklemeler yaptı, düşüncelerini toparlamakta ve kendisini ifade etmekte sürekli zorlandı. Vücudunun, özellikle de ellerinin ve yüz ifadesinin dikkat çekici şekilde endişe uyandırmasını da ekleyelim. Trump zaten demagog bir siyasetçi ama bu zayıf ve çökük Joe Biden’ın Trump karşısında hiçbir şansı yoktu. Söylediği şeyler doğru da olsa, söylenenden çok söylenenlerin nasıl söylendiği siyasette çok önemlidir. Özellikle ikili tartışma ortamlarında siyasetçilerin mental bakımdan zinde oluşu olmazsa olmazdır. Dün karşımızda yaşlanmış ve açıkçası bunama emareleri gösteren ve kognitif olarak zorlanan bir insan vardı. Trump acımasızca bu fırsatı kullandı ve bence kendi tabanını ciddi şekilde konsolide etmekle kalmadı, rakip sayayı da tarumar etti. Demokrat Parti çevrelerinden de, ana akım medyadan da Biden’ın başkanlığa uygun olup olmadığı yüksek sesle dillendirilmeye başlandı.
Seçimler Kasım’da, yani epey uzun bir maraton var. Bu koşullarda Biden’ın ve Demokrat Parti’nin hiçbir şansı yok. Biden ve Trump arasında çok büyük bir yaş farkı olmamasına karşın, Trump fiziksel ve mental olarak Biden’la karşılaştırılamayacak kadar iyi durumda. Siyasi fikirlerinden ve eksantrik karakterinden söz etmiyorum. Elbette birçok açıdan Trump da ABD açısından riskli bir lider. Ancak ABD’nin küresel politikada oynadığı nevi şahsına münhasır kilit rol dikkate alındığında, Biden sadece ABD için değil, küresel anlamda da çok riskli bir lider.
Bu saatten sonra Demokratlar at değiştirebilir mi? Zannetmiyorum. Zaten başkan Yardımcısı Kamala Harris de çok düşük profilli bir siyasetçi. Ayrıca kadın olmasının da muhafazakâr ABD tabanında karşılık bulma şansı Hillary Clinton’a göre çok daha az. Başka bir aday söz konusu olabilir mi? Dediğim gibi çok olası değil. Ama bakalım zaman ne gösterecek.
Yazının başında vurguladığım geriatri perspektifi, yani yaşlılığa ilişkin alan, siyasette giderek daha önemli rol oynamaya eğilimli. Türkiye’de Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan gibi siyasetçilerin son dönemlerinde düştükleri pozisyon sanırım yaşı tutanlar tarafından anımsanacaktır. Bugün aynı şey Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan için de geçerli. Türkiye siyasetinde devir teslim sorunu ve iktidara yapışma sendromu, görünen o ki küresel bir problem.
Biden’ın Trump karşısında şansı yok gibi görünüyor. Onu geçtik, hayatını normal devam ettirebilecek fiziksel ve kognitif bir genel durumu da yok gibi. Bu büyük sorun nasıl aşılacak? Önümüzdeki aylarda bu daha çok konuşulacak.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***