HAKAN YEŞİLOVA | HABER YORUM
– Oruç tutarken hiçbir şey yemiyor musunuz?
– Yemiyoruz da içmiyoruz da.
– Su?
– Su da içmiyoruz.
– Gerçekten mi?
– Gerçekten.
Yukarıdaki sohbet Amerika’da – ve de gayrimüslim bütün ülkelerde – tertip edilen iftar yemeklerinde vuku bulan klasik sohbetlerden bir tanesi. Sağlıklı yaşam açısından su tüketimine dikkat eden ve yanında neredeyse varil ebatlarında bir termosla dolaşan insanların giderek arttığı bir dönemde bir damla suyun bile içilmediği bir ibadet pratiği aşina olmayanlar için çok şaşırtıcı bir bilgi.
“Aynen öyle; su da içmiyoruz” diye birkaç defa vurgulamak durumunda kalıyorsunuz ve o esnada hala inanmakta zorlanan karşınızdaki şahsın gözlerinin hayretle daha da büyüdüğünü görüyorsunuz.
Amerika’daki iftarlar elbette ki bu sohbetin ötesinde farklı anlamlar taşıyor. Bu yazımda Ramazan iftarları vesilesiyle şahit olduğum bazı güzellikleri sizinle paylaşmak istiyorum.
Ramazan ayını oruç, mukabele ve teravihlerle içte derinleşmenin yanında içinde yaşadıkları toplumla tanışma ve kaynaşma adına bir vesile kabul eden Hizmet gönüllüsü dostlarımızın fevkalade gayretleri bu sene de yine çok sayıda gönlün kapısını araladı.
Amerika’daki Peace Islands Institute (PII) derneğinin geçen hafta tertip ettiği geleneksel iftar yemeğine katılan New Jersey’inin önde gelen birçok toplum lideri ve kamu görevlisi Ramazan’ın bu şekilde değerlendirilmesini takdirle karşıladıklarını ifade ettiler.
Müthiş bir fırtınanın ve yağmurun bütün bölgeyi etkilediği bir güne denk gelen iftarda konuşan New Jersey Başsavcısı Matt Platkin, bu fırtınanın aslında dünyamızın içinden geçtiği zorlu dönemi adeta sembolize ettiğini ve böyle bir zamanda farklı inanç ve kültür gruplarını aynı sofrada toplamanın önemini vurguladı.
Amerikan İç Güvenlik Bakanlığı’nın New Jersey direktörü Laurie Doran, katılımcıların Ramazan’ını tebrik ederken, New Jersey’in etnik ve inanç çeşitliliğine vurgu yaptı.
Barnert sinagogundan haham Rachel Steiner, İslam’la önemli bir ortak payda olarak bütün rızkın kaynağının her şeyin yaratıcısı Allah olduğunun şuuruna erilmesi üzerinde durdu.
New Jersey’in sevilen simalarından Peder Phil Latronico, Peace Islands’la yaklaşık yirmi yıllık dostluğunu anlattı ve hepimizin aynı Yaratıcı’nın kulları olduğumuzu vurguladı.
AFSV kurumu genel sekreteri Osman Öztoprak ise toplumlararası barışın tesisinde bilhassa empati duygusunun geliştirilmesi üzerinde durdu. Programa ayrıca FBI Newark baş temcilsicisi Courtney Sansevero, NJ Federal Milletvekili Robert Mendez, Senatör Raj Mukherji, milletvekili Shama Haider ve Al Barlas ve farklı üniversitelerden öğretim üyeleri katıldı.
Akşam ezanını okuyan İmam Moutaz Charaf, Allah’ın (cc) kâinatta çeşitliliği vaaz ettiğini, dolayısıyla toplumların da farklı inanç ve anlayışlardan gelmesinin doğal olduğunu, bunun aksini insanlara dayatmanın murad-ı ilahiye ters olduğunu belirtti.
PII idari kurul üyesi Nuray Yurt’un sunuculuğunu üstlendiği programda PII New Jersey yöneticisi Bülent Özdemir katılımcılara teşekkür etti.
ABD’li belediye başkanının ilk iftar programı!
Peace Islands Derneği’nin her sene tertip ettiği bu davette, yanıma bu kez New Jersey’inin küçük beldelerinden bir tanesinin başkanı denk geldi. İlk kez bir iftar programına katılıyordu. Masamızda yaşı en ileri olan kişi o olduğu halde gelen her konuk için saygıyla ayağa kalktı, kendini takdim etti ve tokalaştı. Asıl mesleği finans danışmanlığı ve belediye başkanlığı öncesinde 30 yıllık bir Wall Street tecrübesiyle ciddi bir kariyere sahip.
Fırtınalı bir hava olduğu için iftar programına kızının arabasını ödünç alarak geldiğini söyledi. Masadaki Ramazan’la ilgili kitapçığı ilgiyle gözden geçirdi, orada benim de bir makalemin olduğunu görünce – yine tevazu göstererek – kitapçığı kendisi adına imzalamamı rica etti. Memleketimizde konvoylarla gövde gösterisi yapan, milletin parasıyla kendilerine lüks makam odaları yaptıran, ne oldum delisi sonradan görme belde, ilçe, il belediye başkanları ya da muhtarları görünce, bu zatın tevazuu insanın gözünde gereksiz yere daha çok dikkat çekiyor. Gereksiz, çünkü zaten olması gereken ve insana yakışan tavır böyle bir tevazu.
60 iftar programı düzenlendi
Peace Islands bu sene sadece New Jersey’de ve New York’ta 60 kadar iftar programı tertip etmiş. Bu iftarların çoğu farklı din müntesipleriyle tanışma maksadıyla kilise, sinagog, ya da kültür merkezi gibi kurumlarla iş birliği içerisinde ve onların kendi cemaatlerinin de katılımıyla gerçekleştirildi. Bir kısmına bizzat iştirak etme imkânı bulduğum bu programlar nefret suçlarının gittikçe arttığı günümüzde çok daha büyük bir önem arz ediyor.
Bilhassa Gazze’den dolayı çekinerek gelen birçok kişinin baştaki tereddüt ve tedirginliklerinin iftar sofrasındaki sıcaklık ve Hizmet insanının samimiyetiyle bertaraf olduğunu ifade etmeleri dikkate şayan bir husustu. Peace Islands’ı daha önceden tanıyanlar ise kendi mabedlerinin kapılarını iftar programlarına açarken hiç tereddüt etmediler – iftar programı süresince Ramazan hakkında yapılan konuşmaları ve okunan ezanı dinledikleri gibi, namaz için yer de tahsis ettiler; bütün bunlar “birlikte yaşama” hususunda gösterilmiş bir özveri olarak elbette ki takdiri hak eden birer muamele.
Tersinden düşündüğümüzde, günümüzde Müslüman ağırlıklı nüfusu olan herhangi bir ülkede bir caminin başka din müntesiplerinin bir ibadeti için kısa bir süreliğine bile olsa tahsis edildiğini düşünün – sanıyorum birçoğumuz böyle bir tabloyu düşünemedik bile.
Bir başka iftarda tanıştığım bir haham ve hukuk profesörü eşi, “Siz oruç tuttunuz, ilk yudumu siz almadan biz başlamayacağız!” diyerek saygıyla önce bizim iftarımızı açmamızı beklediler. Yıllar önce tatil için gittikleri Ürdün’de Ramazan’a denk geldiklerini, Ramazan boyunca hâkim olan sükûnet ve ardından gelen bayram coşkusuna dair gözlemlerini takdirle anlattılar. “İnsanların içki içmeden de mutlu olup eğlenebileceğine ilk kez orada şahit olduk.” diyerek ilginç bir gözlemlerini paylaştılar.
İftarlar, diyaloğa kapı aralıyor
Peace Islands New York’tan Emre Çelik’le katıldığımız bir Presbiteryan kurumundaki iftar programında baş pederin on yıldır her Ramazan’da oruç tuttuğunu öğrenmek de bizim için şaşırtıcıydı. Daha önce bir sufi bir zatla bir süre beraber yaşamış ve Ramazan ayındaki orucundan çok etkilenmiş. Bir başka kilisenin rahibi ise iftar programına daha çok katılım sağlamak için öncesinde Pazar ayinine katılıp kendi cemaatine hitap etmemizi rica etti ve kendisi de Ramazan’la ilgili epey malumat verdi. Yine iftar yaptığımız bir kilisenin rahibi de bizlere referans olarak tanışmak istediğimiz bir başka kiliseye irtibat kurmamızı sağladı.
Bunlar sadece bendenizin şahit olduğu birkaç hoş hadise. Bu iftarlar vesilesiyle tanışılan binlerce insanla binlerce benzer güzel hadise yaşanıyor.
Dünyadaki kavga ve savaşların birçoğunun çözülmesinde kapılarımızı birbirimize açmanın ve ‘tanış’ olmanın önemi çok büyük. 90’larda Kosova’daki iç savaşta bir akrabam böyle canını kurtarmıştı: Bir Sırp asker timi akrabamın evini basmış ve bir tanesi boğazına bıçağı dayamış. Tam o esnada başka bir Sırp asker arkadan seslenir “Yapma, dur! O benim arkadaşım!” der. Bu iftar programları da çevremizdeki arkadaş sayısını artırıyor, önyargıların yıkılmasını sağlıyor ve birbirimize, “Adem evlatlarını şerefli kıldık.” ayetinin engin penceresinden bakarak en başta aziz birer insan olarak tanımanın yollarını açıyor. Dünyada barış tesis edilecekse bu birbirimizin boğazına bıçak dayayarak değil, birbirimizi Adem’in evlatları olarak tanırsak mümkün olacak.
Ramazan ayı, yemeden-içmeden ve dünyanın diğer dikkat dağıtıcı hususiyetlerinden bir nebze sıyrılıp insanın kendini tanıma yolculuğunda ruhuna nefes aldıran bir zaman dilimi. Bu yönüyle, samimi oruç tutan Müslümanların inançlarını yaşamada gösterdikleri ciddiyet diğer din müntesiplerinin de dikkatini çektiği gibi onların da hakikat arayışlarına yeni bir derinlik katıyor. Ramazan’ın sunduğu bu ruhani fırsatı değerlendirerek adeta elest bezmindeki ortak sesimizden akislere kulak vererek insani kardeşliği tesis etme adına değerlendirmek çok mühim. Çünkü, bugün katliamlara sahne olan birçok coğrafyada farklı grupların yüzyıllarca birer kardeş gibi, hiç olmazsa komşu gibi, barış içinde yaşamış oldukları bir gerçek. Ramazan, “Su da mı içmiyorsunuz?” sorusundan “ilk yudumu siz almadan asla” noktasına getiren hoş bir kardeşlik imkânı sunuyor.
Peace Islands gibi Hizmet Hareketi‘nden ilham alan birçok kurum Avustralya’dan Almanya’ya, Güney Afrika’dan Kanada’ya, bulundukları ülkelerde tekrar birlikte yaşamanın mümkün olduğunu gösterirken örnek bir toplum modelini nakış nakış işliyor. Katılan, hüsnü mukabelede bulunan, gayret ve sponsorluklarıyla destek olan herkese gönül dolusu şükranlar…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***