(Serbest Görüş) – H. AGAH KALENDER
Bazen sıradan, işportaya düşmüş bir kitabın ‘günlük hayatınıza’ kalıcı etkisi ve büyük yararı olur. Bazen de hiç ummadığınız satırlar ufkunuzu açıverir. Belki o yüzden elime her geçen kitabı karıştırmayı severim. Nice işime yarayan bilgi veya malumatı böyle kitaplardan not etmişimdir.
Yıllar önce işportada ‘salakça kehanetler’ diye bir kitap görmüş ve büyük merakla hemen almıştım. Sadece kahenetlerden değil salakça, ahmakça davranışlardan da söz ediyordu. O basit kitapta yer alan kehanetler sonradan birkaç yazıya, sohbetlere konu ve malzeme oldu. Kehanetler hep isabetli olacak değil ya…
İşte onlardan birkaçı; ABD Patent Enstitüsü Müdürü Charles Duell 1899 yılında aynen şunu söylemiş: ‘İcat edilebilecek her şey icat edilmiştir’. Ne öngörü ama (!)… Bilgisayarı icat eden IBM’in yöneticisi Thomas Watson’ın 1943’teki kehanetine bakın: ‘Dünyada belki 5 bilgisayarlık bir pazar ancak var’. Daha yakın tarihten, Digital Equeipment Corporation’ın kurucusu Olsen de fena yanılanlardan: ‘İnsanların evlerine bilgisayar almak istemeleri için hiçbir sebep yok’.
Hazretlerin ömrü vefa etseydi her evde bir bilgisayar olduğunu, hatta akıllı telefonla cebe girdiğini görürdü.
Oxford gibi üniversitede profesör olan Erasmus Wilson 1878’de ‘Bu yılki Paris Fuarı bittiğinde ‘elektrik ışığı’ da onunla birlikte bitecek ve bir daha sözü edilmeyecek’ buyurmuş. Literary Diegst Dergisi’nin 1899’daki kehaneti de ilginç: ‘Otomobilin elbette bisiklet kadar kullanımı olmayacak’.
Gelecek üzerine, sosyal olaylar hakkında kehanetleri tutturmak zor elbette fakat teknoloji alanında bu kadar çuvallamaları bizi tebessüm ettiriyor.
Bir de güncel bir kehanet… Bir astrolog CNN gibi bir televizyonun ciddi bir programında 31 Mart İstanbul seçimi üzerine kehanette bulundu: ‘Ekrem İmamoğlu kaybedecek, AK Parti güçlenerek devam edecek. Murat Kurum’un haritasında bolluk bereket görünüyor’. Kurum da burcunun özelliklerine dikkat çekerek ‘Ben de liderlik şeyi var’ demişti.
Yorum ve öngörü başka yıldızlara baktığınıtı söyleyerek işkembeyi kübradan sallamak başka.
Amacım kehanetler üzerine düşüncelerimi yazmak değil. Yazıya hoş ve tebessümlü bir giriş olsun istedim. Kütüphanemi karıştırırken elime bir kitap geçti, ‘Doğru bildiğiniz yanlışlar’ diye. Tekrar göz attım. Bugün çarpıcı örneklerle ondan söz etmek niyetindeyim. Farkındayım; çok iddialı bir isim… Hakan Büyükdere’nin derlediği çalışma öyle derin ve ağır konuları içermiyor. Genel olarak günlük hayatta karşılaştığımız hususlar.
Gerçekten doğru bildiğimiz kulaktan kulağa aktarılan çok yanlışlarımız var. ‘Hayat kurtarırır’ denen bazıları aksine hayatınıza mal olabilir. Sözgelimi ‘Kırsalda bir arkadaşınızı yılan soktu’ ne yaparsınız’. Bize söylenen zehirli kanı emerek tükürmek idi. Tıp otoritelerinin kaleme aldığı ilk yardım kitabında tam tersini gördüm; ‘Sakın ha bunu yapmayın. Siz de zehirlenir, hastanelik olursunuz. Zehirlenen kişi tek iken iki olur’ diyordu.
DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Kitaba dönersek…
Kitap okumak gözü bozar mı?
Yanlış bir cümle… Doğrusu: ‘Göz doktorları kitap okuduğu için gözünün bozulduğunu söyleyen hastalarla sık karşılaşır. Görme sorunları daha çok okul çağında ortaya çıkar ve bunun okumakla doğrudan bir iligisi yoktur. Çok okumak gözü bozmaz. Uzun süre bilgisayara bakmak da gözü bozmaz. Bilgisayardan yayılan ışınların göze zararı yoktur.
Göze çayla pansuman yapmak doğru mudur?
Vaktiyle gözümde bir rahatsazılık olmuştu. Bir arkadaş demlenmiş çayla pansuman yapmamı söylemişti. Meğer haklıymış; Kitaptaki bilgiye göre: ‘Demlendikten sonra uzun süre beklemiş çayın içinde antiseptik maddeler oluşur. Bunlar neredeyse antibiyotik görevi görür. O yüzden göz arpacağı, kirpik dibi iltihabı ve göz nezlesine çayla pansuman çok iyi gelir. Akşam demlenmiş çayı bekletip sabah pansuman yapmak en doğrusudur’.
İki örnek de gözden oldu. Sebebi var elbette… Yazarınızın gözleri bozuk. Yakında katarakt ameliyatı olacak. İnsan derdine deva arar. Nerede sıkıntısı varsa oraya yönelir. Kitapta da benim ilk dikkatemi çeken yerin gözle ilgili olması doğal. Göz toplumda yaygın rahatsızlık…
Saçlar kökünden kazınırsa daha gür çıkar mı?
‘Hayır’ diyor kitap, bu yanlış bir inanç. Doğrusu ‘Saçların gür çıkmasının kazımakla ve sık yıkamakla ilgisi yoktur. Saç budanan ağaçlara benzemez’. Çimlere de benzemiyor demek ki… Halk arasındaki rivayete inanarak birkaç defa saçlarımı kazıdım, daha gür çıksın diye. Bu kitabı okumuş olsaydım yapmazdım.
Kitabın sayfalarını çeviriyorum, her madde ilgi çekici fakat paragraflar halinde uzun uzun yazmak mümkün değil. Kısaca sağlıkta doğru bilinen yanlışları cümleler halinde aktarayım:
‘Mandalina ve portakal gribe iyi gelir. / Cerayanda durursan hastalanırsın. / Terli terli su içilmez / İğne haptan daha tesirlidir. / Taşta oturursan böbreklerini üşütürsün. / Tansiyon yaşla artar. / Dondurma yersen boğazın ağrır. / Sinir kilo yapar. / Diyet ürünler kilo yapmaz. / Bazılarına su içse yarar. / Hareketli çocuk akıllı olur. / Midem büyük olduğu için çok yiyorum. / Kanser bulaşıcı bir hastalıktır. / Acı turşu şekeri düşürür. Uzmanlar bu cümlelerin yanlış, doğrunun farklı tam zıddı olduğunu söylüyor.
Çok su içmek zayıflatır mı?
Ben su ihtiyacı hisssetmeksizin bol su tüketmeyi alışkanlık haline getirdim. Metabolizmayı daha iyi çalıştırdığının hissediyorum. Zayıflamaya da katkısı olduğunu düşünüyordum. Meğer ‘yanlış’ imiş. Dogrusu: ‘Belli bir diyet ve egzersiz programına bağlı olmadan tek başına çok su içmenin zayıflatıcı bir etkisi yoktur. Gün içinde hafif bir açlık hissettiğinizde bir büyük bardak su içmek belki de o an için iştihanızı kesebilir ve sizi gereksiz kalori almaktan koruyabilir. Suyun kilo kaybettirdiğine dair bir kanıt olmadığını söyler doktorlar: Çorba gibi su içerek sıvı yiyecekler tamamen doyurur. Fakat sadece su içmek aynı etkiyi yapmaz. Susuzluk ve açlık mekanizmamız iki farklı şeydir’.
Mesele kilo değil. Vücuttaki bütün organlar sıvı içinde yaşadığından onları bol bol sulamak veya susuz bırmamak. Aşırı su öldürür de… Su ile metabolizmayı boğup intihar etmek mümkün. Bol su ama ölçüyü kaçırmadan…
Et yemekleri yanında ayran içmek daha sağlıklı mıdır?
‘Hayır’ diyer uzmanlar ve bu yanlış cümleyi şöyle düzeltiyor: ‘Et ve ayranı hatta yoğurdu bir arada tüketmemek gerekir. Etteki demirin emilimini ayrandaki kalsiyum azaltır. Et yemekleri C vitamini ile birlikte yenirse emilim artar. İçinde maydanoz ve biber olan bol limonlu salata en doğrusu. Böylece etteki demirden maksimum fayda sağlanır’.
Günlük hayatta kolayca uygulanabilecek pratik bir bilgi.
Ispanağı yoğurtla mı yemek gerekir?
Doktorların buna da itirazı var. Çünkü ; ‘Ispanakta da demir vitamini olduğundan yoğurtla yenmemesi gerekir. Sadece ıspanağı değil içinde demir olan hiçbir yiyecek yoğurt ve ayranla tüketilmemeli’.
Son bir bilgi… Sağlık ve gıdadan değil. Yangın merdivenleri neden düz değil de dönerek inşa edilir? Meğer sebepsiz değilmiş, ilginç bir nedeni varmış: ‘Yangın merdivenlerinin düz olmamasının sebebi atlardır. Motorlu araçlar kullanılmaya başlamadan önce itfaiye binalarının altında arabaları çeken atlar beslenirdi. Ve bu zeki hayvanlar kısa sürede düz merdivenleri tırmanmayı öğrenmişlerdi…’.
Bugün at falan kalmadı peki niye düz değil? Alışkanlıktan… Tren rayları, füzelerin taşındığı rampaların bile standart ölçülerinin sebebi atlar… Kriter iki atın genişliği…
Gördüğünüz gibi kitapçı dükkanında gördüğünüzdü burun kıvıracağınız kitaplardan bile öğrenilebilecek çok şey var. Basit bir kitap, doğru bildiğiniz yanlışı düzeltebilir. Ve yeri gelir hayatınızı bile kurtarır…
‘Doğru bilenen yanlışlar’ konusu üzerine ne kadar çalışma yapılırsa o kadar iyi… Pratik bir el kitabından, ansiklobediye kadar…
BENİM KELİMELERİM:
Bu yazıda madem ki ‘doğru yanlış’ sarkacında gidip geldik… Aynı yoldan yürüyerek bazı deyimlere de göz atabiliriz. Galatı meşhur hale gelmiş deyimlerin doğrusunu merak etmez misiniz? Örnek çok ama sadece birkaç tane:
Göz var nizam var… Yanlış… Doğrusu; Göz var izan var… İzan anlama yeteneği.
Su uyur düşman uyumaz… Yanlış.. Doğrusu; Sü uyur düşman uyumaz… Sü asker demek. Sü – bey: Subay… Sü – baş: Subaşı…
Saatler olsun… Yanlış… Doğrusu; Sıhhatler olsun… Sağlıklı ol anlamında…
Su küçüğün söz büyüğün… Yanlış.. Doğrusu; Sus küçüğün söz büyüğün…
Elinin körü… Yanlış… Doğrusu; Ölünün kuru… Kur mezar demek. Kur – gan… Orta Asya’da mezarlığa kurgan denir… Korunaklı mezar demek.
Eşek hoşaftan ne anlar… Yanlış… Doğrusu; Eşek hoş laftan ne anlar…
HOŞAF: Farsça iki kelimeden mürekkep… Hoş bildiğimiz güzel anlamında… Af değil ab doğrusu… Ab Farsça su demek… Bulmacalarda sık geçer. Hoş – ab kelimeleri birleşerek bir eçeciğin adı olmuş ama bizde dönüşüme uğrayarak hoşafa inkilap etmiş.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***