M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
31 Mart yerel seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın karizması çizildi. Yenilgi sonrası başlayan sorumlu arama tartışmaları, parti içindeki iki farklı yapıyı ön plana çıkardı. AK Partililer-AKP’liler mücadelesinin sanılandan daha derin olduğunu gösterdi. Asıl cevap aranması gereken soru, bu mücadeleden kimin galip çıkacağı. Bu sorunun cevabı, biraz da ülkenin geleceğini belirleyecek.
“Osmanlı’da oyun, Erdoğan’da kumpas bitmez” başlıklı son yazımda, “Erdoğan senin gözünü çok korkutmuş” ithamlarını göğüsleyerek seçim sonrası muhtemel takınacağı tavırdan söz etmiştim. Ancak asıl belirleyici olanın ekonomi olduğunun üzerinde pek durmamıştım.
Erdoğan’ın temel politikası, seçimin tehlikeye girdiğini görmesi halinde işçi ve emekli kesimine hazineden ulufe dağıtmaktı. Devletin kullanabileceği imkanları son kuruşuna kadar 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde harcandığı için bu seçimlere bir şey kalmadı.
Bu seçimlerde aynı yönteme başvurmak istemediğini düşünmek safdillik olur. Erdoğan’ın sürekli kamuoyu yoklaması yaptırdığı hemen herkesin bildiği bir gerçek. Her zaman yaptırılan bu anketler, kimi zaman genel başkan yardımcılarından bile saklandığı bizzat o isimler tarafından daha sonra farklı vesilelerle dile getirilirdi.
Erdoğan’ın 31 Mart seçimleri öncesinde sipariş verdiği anketlerde üç büyük şehri kazanamayacağını ve oylarında keskin bir düşüş olacağını görmemesi mümkün değil. Nitekim seçim kampanyalarının başladığı sıralarda kullandığı çirkin tehditkar dili, daha sonra büyük ölçüde terk etti.
Kampanyanın ilk günlerinde depremzede gittiği Hatay’da halkı nasıl tehdit ettiğini hatırlayın. “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi?” demekten çekinmemişti.
NEBATİ: SİZ EMRETTİNİZ BİZ YAPTIK!
AK Parti’nin içinden iyi kulisler aldığını bildiğim bir dostum, Erdoğan’ın anketlerdeki sonucu gördükten sonra Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i yanına çağırıp neler yapılabileceğini sorduğuna ilişkin ayrıntıları paylaştı. Erdoğan, özellikle emekliler için nasıl iyileştirmeler yapılabileceğini soruyor. Şimşek de yapılamayacağı bilgisini verdikten sonra, “Eğer yapmaya kalkarsak iki üç ay sonra normal maaş ödemesi bile yapamaz hale geliriz. Bu sadece parti için değil, devlet için de bir yıkım olur!” diye ekliyor.
Şimşek’i gönderen Erdoğan, eski Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’yi arıyor. “Ekonomiyi ne hale getirmişsiniz böyle!” diye çıkışıyor. Nebati de, “Efendim, siz emrettiniz biz de yaptık!” diye özetlenebilecek bir cevap veriyor.
ZAFERİN TEK SAHİBİ TEK VARDIR, YENİLGİNİN HERKES
İtalya Dışişleri Bakanlığı da yapan yazar Galeazzo Ciano, 1939-1943 arasını anlattığı, “Savaş Günlükleri” isimli kitabında, “Zaferin yüz babası vardır ancak yenilgi yetimdir!” der. Ben bu sözü Beştepe Saray diline çevirerek söylüyorum, “Zaferin tek sahibi vardır, yenilginin herkes.”
Erdoğan, 31 Mart hezimetinin faturasını kendisi dışında herkese çıkaracak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Erdoğan’ın Saray ekibi, şimdilerde hummalı bir çalışma yürütüyor. Bu çalışmayı da AK Partili ekip değil, AKP’li ekipler yapıyor.
AK PARTİLİLER-AKP’LİLER SÜRTÜŞMESİ
“AK Partili-AKP’li” kavramını 2007’de ilk kullanan biri olarak o dönemde bu tabirlerin anlamını şöyle anlatmıştım: AK Partililer; bel kemiğini Milli Görüş geleneğinden gelenler oluştursa da esas itibariyle muhafazakar çevreden gelip, bu ülkenin gelişmesi için samimi bir şekilde çalışanlardan oluşuyor. Zaman içerisinde bunların bir kısmı mücahitlikten müteahhitliğe geçiş yapsa da önemli bir kısmı eski konumlarını korumaya çalışıyor.
AKP’liler ise; AK Parti’nin iktidar olmasından sonra gücü görüp partiye yanaşanlar. Bunların AK Parti ile bir gönül bağı da bulunmuyor. Menfaat üzerine bir yanaşma söz konusu. Parti içinde Erdoğan’ı en çok savunan kesimin AKP’liler olduğunu görürsünüz.
Bu iki kesimde hangi isimlerin yer aldığını sıralamaya gerek görmüyorum. Zira iktidar partisi içinde hangi ismin AK Partili, kimlerin AKP’li olduğuna ilişkin bu satırların okuyucularının zihninde onlarca isim belirlendiğinden eminim.
ERDOĞAN AK PARTİLİ-AKP’Lİ TARTIŞMASINDA HANGİ TARAFI TUTACAK?
Yerel seçimlerde yaşanan hezimet sonrası, bürokrasi içinden topluma bir kumpas kurulduğu Van seçimleri ile ortaya çıktı. DEM Partili Abdullah Zeydan’ın yüzde 55,5 oy oranıyla kazandığı seçimlerde mazbatayı yüzde 27 oy alan AK Parti adayı Abdülahat Arvas’a verilmek istenmesi, parti içinde AK Partililer ile AKP’lileri ayırmada bir turnusol kâğıdı oldu.
Beştepe Sarayı içinde kümelenen AKP’liler, seçimlerden sonra Erdoğan’a hiçbir şekilde yumuşamaması yönünde telkinde bulunuyor. Takınılan tavırdan taviz verilmesi halinde her şeyin daha kötüye gidebileceği ve iktidarı kaybetme riskinin ortaya çıkacağını dile getiriyorlar.
AK Partililer ise toplumdan çok uzaklaşıldığını, yönetenlerin halktan koptuğunu, kendi oluşturdukları dar çerçevede yaşama yoluna gittikleri görüşünü ifade ediyorlar. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un Van seçimleri konusunda, “not edildi”, “kaydedildi” şeklinde tepki göstererek her kesime parmak sallaması buna en iyi örnek oldu.
Erdoğan’ın İstanbul il başkanlığı döneminden bu yana avukatlığını yapan Hayati Yazıcı’nın, mazbata olayını “cinnet hali” olarak nitelemesi, AK Parti eski İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu’nun Mehmet Uçum’a “haddini aşıyorsun” demesi parti ve iktidar içindeki bu kavganın bir tezahürü.
AK Partililerin anlamakta zorlandığı bir konu var. Eski partililer bu durumu, “yola çıktıkları ve yolda buldukları” gibi kavramlarla ifade etmeye çalışıyor. Erdoğan, eski beraber olduklarını bırakmak istemiyor ama gönlü yeni dostlarından yana.
Oysa durum bundan epeyce farklı. Erdoğan için AK Partililer yıllardır birlikte olduğu eski eş gibi. AKP’liler ise yeni heyecanı, yeni aşkı.
Erdoğan, şimdi biraz bu kesimlerin içlerinde biriken gazı boşaltmalarına izin veriyor. Hukuka dönmesi mümkün olmadığına göre, Erdoğan günün sonunda büyük ihtimalle tavrını yeni aşklarından yana koyacak.
Hayati Yazıcı, bunu bildiği için Uçum’un parmak sallamasının ardından paylaşımını silmeyi tercih etti. Babuşcu ise tavrını değiştirmeyip paylaşımını tutuyor.
- AK Parti içinde “özümüze dönelim, başka kurtuluş yolu yok” diyen İslamcı kesim,
- “Asla yumuşama olmamalı, yerine göre daha da sertleşmeliyiz” diyen AKP’liler,
- “Kurtuluş Milli Görüş geleneğine dönmekte” diye ısrar eden Refah geleneğinden gelenler.
Bu üç kesimin parti ve iktidarda güç sahibi olma savaşı sürüp gidecek.
Külünk’ün ifadelerini, bir de şu video ve linkle beraber okuyun. Çok acayip; AKP, AKP ile hesaplaşıyor.https://t.co/qL8SDROEHm pic.twitter.com/nTNOKwCdte
— Erk Acarer (@eacarer) April 4, 2024
Parti içinde yaşanan fırtınayı anlayabilmek için bu videoyu mutlaka izlemelisiniz. Metin Külünk’ün yakın dostları İspark eski şefi Hüseyin Hocaoğlu gibiler sadakatle Erdoğan’a bağlılıklarını dile getirsinler. Kendilerince bir yerleri hizaya getirmeye çalışsınlar.
Sonuç değişmeyecek.
- Birincisi, bir süre sonra bu kavgada Erdoğan tavrını belirleyip AKP’lilerle yoluna devam edecek.
- İkincisi ise parti içinde Erdoğan’ın tavrı hangi kesimden yana olursa olsun AK Parti’nin mukadder akıbeti değişmeyecek.
Erdoğan, kumpaslarına dün olduğundan daha çok başvuracak. AK Parti aç kitleleri besleyecek para kalmadığı için seçimi kaybetti. Bu kesim ideolojik olarak CHP’ye yönelmedi. AK Parti’den uzaklaştığı için oraya sığındı.
CHP yönetimi, belediyelerde rüşvetten uzak başarılı bir belediyecilik sergiler, parti yönetimi de doğru politikalar uygularsa misafir oylarla iktidara yürüyebilir. Halk da AK Parti’yi sandığa gömmüş olur.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***