YUSUF ÜNAL | YORUM
Bir bilgeye, “Dünyada en çok kimi seversiniz?” diye sormuşlar. “Terzimi.” diye cevap vermiş. Dinleyenler şaşırmış; “Aman efendim, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi nerden çıktı?”
Bilge verdiği cevaptan emin, “Evet, ben en çok terzimi severim!” demiş, “Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler ve ölünceye kadar beni hep aynı gözle görürler.”
Hakan Zafer’in, Ramazan’ı bir kumaşa benzettiği konuşmasını dinledikten sonra öğrendim bu hikâyeyi. Allah’ın bizlere gönderdiği çok kaliteli bir kumaşa. ‘Hazır elbise değil ama’ dedi, ‘herkes kendi kıyafetini kendisi dikecek ondan. Kimisi kullanmayı hiç düşünmeyip ziyan edecek kimisi buruşturup kenara atacak kimisi kolunu kısa kimisi bacağını bol dikecek. Maharet o kumaşı kendine göre kesip biçip üzerine uydurmakta.’
Bilgemizin terzi sevgisini buraya teyelledim işte, ölçü alma meselesine. Ramazan kumaşı, insanın bizzat kendisinin terzisi olmasını istiyor çünkü. En azından her Ramazan kendi ölçüsünü kendisinin almasını. Ölçüler sürekli değişiyor zira, imtihan yenileniyor. Ölçüyü doğru almak için kendini sağlam gözden geçirmeli kişi, eğri-büğrü durmamalı. Karnını içeri çekerek göbeğini saklamak, ayak parmaklarının ucunda yükselerek boyunu uzun göstermek gibi ucuz numaralara tevessül etmemeli. Doğru ölçü almak, terziliğin ilk şartı olsa gerek. Buna kendini bilmek de diyebiliriz, kendini bilmeyen kendini ölçemez de.
İkinci sıraya kumaşı tanımayı koyabiliriz. Malum ya, her kumaştan her elbise dikilmez. Çiçekli kadifeden erkeğe pantolon, çadır bezinden kadına örtü yapılmadığı gibi ceketlik kumaştan entari, eteklik kumaştan çorap yapılmaz. Buna da gündelik hayatı bilmek diyebiliriz, etrafında olup bitenden haberdar olmak. Dış dünyayı bilmeyenin kendi hakkındaki bilgisi de sınırlı ve yararı kıttır. Düşünsenize, elinizde sağlam ölçüler var ama kumaşınız yok. Kâmil iş, ikisinin bir arada olmasıyla meydana gelir.
Öte yandan terzilik ancak bir ustadan öğrenilir. Kendi başına makası, iğneyi-ipliği eline alıp işe koyulursan kumaşı zayi etme ihtimalin yüksektir. Ramazan’ı da kafana göre yaşamaya kalkarsan heder etme riski seni bekler. Terzilik gibi, onun da ustaları vardır. Başta Allah Rasulü (sas) ve ashabı, sonra âlimler, veliler ve salihler. Bu açıdan bakınca işimiz kolay aslında. Önümüzde yürünmüş bir yol uzanıyor, maksada erilmiş seferler bize rehberlik ediyor. Yolumuz teyellenmiş yani; işaret tabelaları dikilmiş, hız limitleri tespit edilmiş, tehlikeli dönemeçler gösterilmiş, kenarları ve uçları birbirine tutturulmuş…
Tabii bir de ip meselesi var. Mesele yalnızca iyi ölçü almak ve makası hünerli kullanmakla bitmiyor. Bu elbisenin ipliğini kişinin kalbinin kozasında örmesi gerekiyor. Onu ancak ihlas ipliği diker. O yoksa en mahir ustaların bile zanaatı geçersizdir. Gelgelelim o ihlas ipi ele bir geçerse Ramazan terzisi kumaşı yalnızca teyellemekle kalmaz. Öyle bir dikiş diker ki kalpleri birbirine tutturur, terzinin hası olur…
Benim durumuma gelecek olursam, ölçülerimi aldığımda ortaya çıkan tablo yüz ağartıcı değil. Gardırobum zayi edilmiş Ramazan kumaşlarıyla dolu. Gerçi Cenab-ı Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük etmek istemem. Ufak tefek şeyler de dikmişimdir onlardan. Şöyle böyle yakasız birkaç gömlek belki, yahut kolsuz hırkalar. İhlas ipliğiyle diktiysem, az da olsalar şüphesiz çok kıymetlidir bunlar. Hemen her sene yeni baştan terziliğe heveslenmem de öyle, bunları yok sayamam. Ama yine de dönüp baktığımda ne doğru dürüst ölçümü alabilmişim ne kumaşları ayırt edebilmişim. Üstüne üstlük ustalarıma iyice kulak vermemiş, versem de onların usullerini takip etmemişim. Sonuçta ortaya buruşturup attığım Ramazan kumaşları; kolsuz-bacaksız, yırtık-sökük, üstüme oturmayan ucube kıyafetler çıkmış. Kendim de beğenmemişim diktiklerimi. Beğenmemişim ki Ramazanlardan sonra alıp giymemişim bir daha…
Ama değil mi ki teyelim Ramazan’adır, gönlümü ona tutturmuşum. Ve durmadan gök kumaşları yağmaya, ustalar çırak yetiştirmeye devam ediyor; ne gam! Belki İdris Nebinin dizinin dibine oturup Allah diye diye hulle biçmek bana da nasip olur. Değil mi ki Ramazan’dayız, değil mi ki kalbimizin zemini ihlas ipliği eğirmeye her dâim müsait…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***