BASRI DOĞAN | AMSTERDAM
İslam hukuku alanında uzman olan Prof. Dr. Osman Kaşıkçı, dini meselelerin nasıl çözüleceğinin yolunun belli olduğunu ayet ve sahih hadisler ile alimlerin vaktiyle bu konuları aslında hallettiğini fakat mezhep ve meşrep taassubunun hakikatleri görme hususunda insanları kör ettiğini söyledi. Kaşıkçı, “Müslümanların kafasını karıştıran bu gibi konularda her mezhep veya mezhep sahibi olmayan alimlerden istifade ederek çözüm aramaya devam edeceğiz. İslam’ın güncellenmeye değil, Müslümanların zihinlerinin durulmaya ihtiyaç var.” dedi.
Hollanda’da dünyanın 50 ülkesinden 250 den fazla öğrenciye online İlahiyat eğitimi düzenleyen Sophia Academy Vakfı, her ay İslâmî konularda online bir konferans düzenliyor. Vakfın bu ayki konuğu İslâm Hukuku alanında uzman ve Sophia Academy online ilahiyatta fıkıh dersleri veren Prof. Dr. Osman Kaşıkçı oldu.
Yaklaşık bir saat süren konferansta Prof. Kaşıkçı, piyasaya yeni çıkan “Güncel İslâmî Meseleler” kitabının içeriği hakkında bilgiler verdi. Sophia Academy Vakfının YouTube adresinden canlı yayınlanan konferansta Kaşıkçı, söz konusu kitabı yazma amacının “dünyanın çeşitli ülkelerinde Müslümanca yaşamak isteyen müslümanların sordukları sorulara İslam’a uygun ve güncel cevap aramak” olduğunu, bunu yaparken İslam alimlerinin şimdiye kadar ortaya koydukları görüşleri esas alarak günümüzde ortaya çıkan meselelere çözüm bulmaya çalıştığını ifade etti.
Osman Kaşıkça, “Eğer çalışkan ecdadımızın ortaya koyduğu fikirleri okur, anlar ve yaşarsak çözümsüz hiçbir mesele kalmaz. Aslında her şeyi sorgulayan yeni neslin aradığı bütün sorulara cevap tarihi birikimimizde mevcut. Ne var ki gençlerin bundan haberi yok, haberi olanlarda da gayret yok.” dedi.
“Usul olmadan vüsûl olmaz!” diyen Kaşıkçı, çözümü doğru adreste aramak gerektiğinin altını çizdi. Çeyrek asırdır anlattığı derslerde öğrencilerle halktan gelen dini soruları müzakere ettiklerini, en iyi ilim öğrenme ve sonucu elde etmenin yolunun müzakere yöntemi olduğu üzerinde duran Kaşıkçı, “Güncel İslâmî Meseleler” kitabında yer verdiği konulardan birkaçını şu şekilde sıraladı:
“Ekvatordan uzaklaştıkça namaz vakitleri neden her takvimde farklı şekilde yer almaktadır? Seferîlik için 18 saat mi yoksa 90 km mi gitmek gerekir? Seferî olan veya benzer zaruretleri yaşayan kimselerin namazları cem’ etmeleri mümkün mü? Hilâle bakarak mı, takvime bakarak mı oruca başlamak lazım? Kurban kesmek yerine bedeli verilebilir mi? Hayır kurumlarına yapılan yardım ve devlete verilen vergiler zekât yerine geçer mi? Çoraplar üzerine mesh mümkün mü?”
‘Dayatarak’ öğretemezsiniz!
Bu ve benzeri konuları konuşmak üzere bir araya gelen alimlerin genelde kendi mezhep veya meşrebinin görüşünü karşı tarafa kabul ettirmek için uğraştığını, oysa dini meselelerin nasıl çözüleceğinin yolunun belli olduğunu ayet ve sahih hadisler ile alimlerin vaktiyle bu konuları aslında hallettiğini fakat mezhep ve meşrep taassubunun hakikatleri görme hususunda insanları kör ettiğine temas eden Kaşıkçı dini bir, Kitabı bir, kıblesi bir Müslümanların yıllardır ibadet ve haram-helal konularını halledemediklerini bunun en önemli sebebinin de herkesin kendi görüşünü diğer insanlara dayatmak olduğuna vurgu yaptı.
Kitabından örnekler vererek konuşmasını sürdüren Kaşıkçı, “Müslümanların kafasını karıştıran bu gibi konularda her mezhep veya mezhep sahibi olmayan alimlerden istifade ederek çözüm aramaya devam edeceğiz. İslam’ın güncellenmeye değil, Müslümanların zihinlerinin durulmaya ihtiyaç var.” şeklinde konuştu.
Yeniden Kur’an ve Sünnet’e dönmek lazım
Osman Kaşıkçı, daha sonra şunları söyledi: “Bugün Kur’an ve Sünnete müracaat ederek bütün fıkhı yeniden yazsanız bin meselenin 900’den fazlasında Ebu Hanife ile aynı sonuca varırsınız. Dolayısıyla “1400 sene önce yaşamış alimlerin görüşlerine mi itibar edeceğiz” diyenlerin Amerika’yı veya tekerleği yeniden icat etmeye kalkışmak gibi bir yola girmektedirler. Kendi zamanları için makul, fakat günümüz için zorlanılacak görüşlerde kişinin bağlı bulunduğu mezhep dışındaki mezhep veya alimlerinden istifade ederek her zaman ve her yerde Müslümanca yaşamak mümkündür.”
O gün 18 saatte ancak 90 km gidiliyordu, peki bugün?
Son olarak da kitabında işlenen konulardan “seferîlik meselesi” ile ilgili bilgileri özetleyen Kaşıkçı, “18 saat giden seferi olur.” şeklindeki görüşün uygulanabilirlik kabiliyetinin olmadığını, 90 km gidenin seferî olacağı şeklindeki görüşün de insanların kalbine yatmadığını belirtti. Bu içtihat farkının alimlerin yaşadığı dönemle alakalı olduğunu, o zaman 18 saatte zaten 90 km mesafe alındığını, dolayısıyla saat veya mesafe ölçüsünün o zaman için aynı olduğunu, fakat günümüzde 18 saatin çok 90 km’nin ise çok az olduğunu belirterek bu konuda yeni bir içtihada ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Osman Kaşıkçı, ayet ve hadiste açıkça belirtilmeyen bir konuda ayet ve hadislerin lafzına ve ruhuna uygun içtihat yapılabileceğini, zaten 18 saat veya 90 km’nin de içtihatla belirlendiği ifade etti. Mecellenin ifadesi ile “Zamanın değişmesi ile (içtihâdî) hükümler de değişebilir” diyerek şunları söyledi: “Belki günümüzde namaz aralıklarına göre kişinin seferi sayılıp sayılmayacağına karar verilebilir. Çünkü seferîlikte en önemli husus namazdır. Oruçla alakalı kısım zaten ayette düzenlenmiştir. Seferî olanın üzerinden cuma ve bayram namazları düşer. Vakit namazlarından dört rekatlı olanlar iki kılınabilir. Öğle namazı ikindi namazı ile akşam namazı da yatsı namazı ile cem’ edilebilir. Dolayısıyla bir kimse öğle vakti olmadan yola çıksa ikindi vakti girmeden hedefine varırsa seferi olmaz. Hedefine vardığında ikindi vakti girmiş olacaksa o kişi seferî sayılır ve seferîlik ruhsatlarından istifade eder. Yani namazlarını kısaltabilir ve/ya cem’ edebilir. Gittiği vasıtanın veya mesafenin önemi yoktur. Böyle bir ölçü kalıcı olur ve her zaman her yerde uygulanabilir.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***