(Serbest Görüş) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Evet, normal şartlarda Erdoğan’ın son seçimi. 31 Mart için ‘final seçimim’ demesi o yüzden. Ardından Türkiye seçimsiz uzun bir döneme giriyor. Dört yıl boyunca sandık yok. Seçimlerle hemdem olan Türk siyaseti için bu gerçekten uzun bir süre. Konumuz bu değil. 31 Mart’ın AK Parti’nin Erdoğan liderliğindeki ‘son seçimi’ olması kuşkusuz çok önemli.
Erdoğan ‘final seçimim’ sözünü niye söyledi?
Konuşmasının önüne arkasına bakıyorum, genel mevzuatı hatırlatmaktan başka bir anlam çıkaramıyorum. Erdoğan’ın sözleri aynen şöyle: ‘Benim için bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim…’. Zaten öyle… Anayasa’ya göre bir daha ‘seçilme hakkı’ yok ki… Cumhurbaşkanlığına bir daha ‘aday’ olamaz. Meselenin ‘ama’sı olduğunu farkındayım elbette. Ama’lı mesajlar o sözlerin önüne geçti.
Erdoğan’ın cümlesi önü arkası düşünülmemiş, lafın gelişi söylenmiş gibi duruyor sanki. ‘Final’ sözü var ama vurgulu değil. ‘Son seçimim’ cümlesi de aynı şekilde zayıf. Durumu anlatmaktan öte bir anlam yüklemek bana doğru değil gibi geliyor. Oysa bir lider için ‘final seçimi’ çok anlamlıdır. Tabanda ve halkta duygusal etki yapar. ‘Son kez’ pekâlâ 31 Mart seçiminin propagandası olabilirdi.
Şu ana kadar ‘final ve son seçim’ üzerinden bir propaganda yürümedi. Erdoğan o sözü söyledi geçti. Bir daha arkasına dönüp bakmadı. Eğer lafın gelişi olarak değil de planlı, hesaplı ve strateji ürünü olsaydı, tekrar tekrar kullanırdı. Devamı gelmedi o sözlerin. Ne kendisi ne de AK Parti sözcüleri üzerinde durdu.
Önünde 4 yıl daha icraat süresi olduğu için Erdoğan’ın vedaya henüz olmadığı muhakkak. 31 Mart’ta bir ‘veda’ anlamı yüklememesinin nedeni iktidarını 4 yıl sürdürecek olmasından. ‘Ben gidiyorum, son kez karşınızdayım, son seçimim’ dese ta 4 yıl sonrasına randevu vermiş olacak. Final çıkışının havada kaldığının o da farkında olmalı ki mesajını seçimin propagandası ve ana malzemesine dönüştürmedi.
O konuşmada bir başka cümle var dikkat çekici olan; ‘Buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak’. ‘Emanetin devri’ derken cumhurbaşkanlığı makamını mı kastetti yoksa AK Parti Genel Başkanlığını mı? Ben daha çok parti liderliğini kastettiğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı ‘emaneti’ devredilemez. Sandıktan çıkmak gerekir.
‘Emanetin devri’ sözleri kendisinden sonrasının hesaplarını yapmaya başladığının göstergesi. Karizmatik liderlerin gölgesinde ot bitmez. İkinci, üçüncü adamlar yetişmez. Liderin otoritesini risk edecek kişiler etrafta barınamaz, uzaklaştırılır. AK Parti için de geçerli bu. Hem de ziyadesiyle…
AK Parti bir ‘kadro hareketi’ iddiasıyla yola çıktı. Fakat ‘lider partisine’ dönüştü. Erdoğan kültü, Erbakan sultasının önüne geçti. Sıralamayla anlatacak olursak Erdoğan AK Parti’de birinci adam, 100’e kadar ki koltuklar boş. Olağan isim, potansiyel aday, Erdoğan’ın yerine düşünülebilecek öne çıkan güçlü biri AK Parti’de yok.
Bir ara ‘Berat Albayrak’ ismi üzerine ‘siyasi senaryolar’, ‘komplo teorileri’ yazıldı. Erdoğan’ın, Albayrak’ı kendisinden sonrasına hazırladığı kulislerde çokça konuşuldu, tartışıldı. Berat Albayrak en azından bir ‘veliaht’ adayıydı. Erdoğan, yıldızını parlatacağı alan olarak gördüğü ‘ekonominin patronluğunu’ ona verdi. Ekonomi başarılı yöneteni ‘vezir’ eder, başarısızlığın da ‘bedeli ağır’ olur. Erdoğan’ın oyun stratejisi doğruydu.
Fakat Albayrak altın tepsi içinde sunulan fırsatları ve imkanları kullanamadı hem ekonomi yönetiminde çuvalladı hem de Erdoğan’la ilişkilerini sağlıklı götüremedi. Sonuçta ‘veliahtlık’ da gitti, ‘bakanlık’ da milletvekilliği de… Dün manşetlerden düşmeyen Albayrak bugün nikah şahitliklerinde, stat tribünlerinde ancak görünebiliyor.
Erdoğan ‘emaneti’ kime devredecek? Bu sorunun çoktan Erdoğan’ın aklına düştüğü sözlerinden anlaşılıyor. Ben, Erdoğan’ın ‘emaneti devredeceği’ kişi üzerine en azından ‘zihin egzersizleri’ yapmaya başladığını düşünüyorum. Kuşkusuz ajandasında bazı isimler vardır. Belki ‘tek isme’ bile dönüşmüş olabilir. Bu isim Erdoğan dışında herkesin meçhulü… Kimseye aşikâr değil.
AK Parti Genel Başkanlığı ‘emanetini’ görevinin sonunda değil, erken, dört yılı beklemeden de devredebilir. 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanabilmesi kolları erken sıvaması gerekebilir. Partide benimsenmesi, kamuoyunda kabul edilmesi ve bir karizma oluşturabilmesi ancak zamanla mümkün.
Erdoğan giderken, arkasında güçlü bir parti ve güçlü cumhurbaşkanı adayı bırakma isteği gayet normal. Türkiye’de genellikle liderlerin sahneden çekilmesiyle birlikte partileri de tarihe karışır. Turgut Özal’ın ANAP’ı, Süleyman Demirel’in DYP’si gibi… Erdoğan yakın tarihte yaşanan olaylardan en iyi sonucu çıkaran siyasetçilerin başında geliyor. Cumhurbaşkanlığı’na çıkarken parti genel başkanlığını bırakmaması bu yüzden. Özal bıraktı parti gitti, Demirel bıraktı parti gitti. Erdoğan o yüzden partisiyle ilişkilerini koparmadı ve kontrolü bırakmadı. Abdullah Gül’ü denklemin dışına atmasının da tek sebebi bu.
‘Final ve son seçim’ çıkışlarını Erdoğan ilk kez yapmadı. Doğru, bu kez farklı. Son olarak Adalet Bakanı Tunç ‘Meclis’in erken seçim kararıyla tekrar aday olması mümkün’ dese de ben şartları daha fazla zorlayarak yeniden aday olacağını düşünmüyorum. ‘Emanetin devri’ çıkışından sonra cevabını aradığım ‘Erdoğan bırakır mı?’ sorusu değil, ‘Erdoğan kime bırakacak? Veliaht kim olacak?’ sorusu.
Aile çevresinden oğlu Bilal Erdoğan gibi, damadı Selçuk Bayraktar gibi bazı isimlerin gündeme gelmesini gerçekçi bulmuyorum. Belki Bayraktar’ı denklemin içinde görmek mümkün.
O sözler ‘emanetin devrini’ Erdoğan’ın gündemine girdiğini açık etti. Tartışmayı buradan yürütmek daha sağlıklı… Öncelikle 31 Mart sonuçlarını görmek lazım.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***