Türkiye‘de milyonların gözü, sandıktan çıkacak sonuca yüklenen anlam nedeniyle 31 Mart 2024‘te İstanbul’da olacak.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı koltuğuna 2019’da oturan CHP’li Ekrem İmamoğlu, o dönem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın yol arkadaşı olarak bilinen ve ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin son başbakanı’ olarak kayıtlara geçen Binali Yıldırım‘a karşı mücadele etmişti.
31 Mart 2019’da yapılan seçimi 13 bin oy farkla kazanmış; ancak iktidar partisinin itirazları üzerine bu oylamanın iptal edilerek yenilenmesine karar verilmişti. İmamoğlu, bir kez daha yapılan seçimde Yıldırım’a karşı farkı 806 bin oya çıkarmış ve mazbatasına kavuşmuştu.
Bu mücadele ve gelişen süreçte detayları bizzat İmamoğlu tarafından kamuoyu ile paylaşılıp pek de yalanlanmayan engellemeler, kendisini muhalefet kanadının önde gelen aktörlerinden biri haline getirdi.
Beş sene önce İmamoğlu’nun seçimi kazanmasındaki önemli faktörlerden biri, İstanbul’da yaşayan Kürt seçmenlerdi. Büyük çoğunluğu, İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan‘ın devlet televizyonu TRT ekranlarında okunan ‘tarafsızlık’ çağrısına rağmen partileri HDP’nin destek kararı neticesinde tercihini İmamoğlu’ndan yana kullandı.
‘DEM SEÇMENİNİN EN AZ YARISI İMAMOĞLU LEHİNE OY KULLANACAK’
HDP’nin ardılı olarak kurulan DEM ve tabii tabanı, şimdilerde ortaya çıkan tablo itibariyle bir kez daha seçimin kilit noktalarından biri durumunda.
Sahadaki havayı, Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu ile konuştuk.
“İstanbul’da gördüğüm kadarıyla DEM’in seçmeninin en az yarısı İmamoğlu lehine oy kullanacak. 100 kişinin 20’si seçime gitmeyecek, 40’ı İmamoğlu’na 40’ı da (DEM Parti adayları) Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni‘ye verecek gibi. Beştaş ve Çepni son düzlükte ‘Bize oy verin’ kampanyasına yüklenirlerse eğer, bu İmamoğlu’nun aleyhine olur.
Fakat süreç İmamoğlu’nun lehine işliyor şu an. Birkaç şey var… Bir tanesi 2017’den beri metropol illerin başında olan İstanbul’da seçmenin çoğunluğunun sürekli muhalefette olması. Örneğin ‘Kılıçdaroğlu kaybetti ama İstanbul’da öndeydi’ örneğin, gibi.
İkincisi, tüketici güven endeksi… Metropol illerin tutumuyla paralel giden bir şey. Güven endeksi düşüyordu her ay, bu ay düşmemiş ama 0.3 yükselmiş, anlamlı bir yükseliş değil. O da hala işin ortada olduğunu gösteriyor.”
Burada bir es verip Ruhavioğlu’nun gösterdiği gerekçelendirmeye parantez açalım. Çeşitli araştırmalar, birçok ülkede seçim öncesi paylaşılan tüketici güven endeksinin sandık sonuçlarına dair bir ipucu niteliği taşıdığını ortaya koyuyor. Örneğin tüketici güven ana endeksi 5 puan arttığında, iktidar partisinin oyları da 3 puan artıyor, ya da ana endeks 5 puan azaldığında, iktidar partisinin oyları da 3 puan azalıyor.
Nitekim ekonomist Hakan Kara da bahse konu verinin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanması sonrası kişisel X (eski adıyla Twitter) hesabında “Yerel seçimlere 80’in altında tüketici güveni ile girilmesi ekonomik şartların iktidar partilerinin aleyhine işleyeceğini gösteriyor. Tabii sonucu her zaman ekonomi belirlemiyor” yorumunu paylaştı.
CUMHURBAŞKANI SAHAYA İNERSE NE OLUR?
Devamında Ruhavioğlu’na, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın son raddede sahaya inmesi durumunda bu hamlenin etkilerinin neler olabileceğini sorduk.
Erdoğan’ın bizzat kendisinin sahaya inip oy istemesinden öte, hamlesinin önemli olduğunu dile getiren Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü, şunları kaydetti:
“Örnek olarak söylüyorum, belki kentsel dönüşümle ilgili bir kampanya… Ekonomiyle ilgili bir şey… Seçmeni kendisinden uzaklaştıran, bu ekonomik durumun bozulmasıyla ilgili iyileştirici bir hamle belki toparlar. Sahaya inmesi demek, böyle bir hamle yapması demek. Erdoğan’ın başka bir şansı yok bence.
‘ERDOĞAN İÇİN ÜSTESİNDEN GELİNEMEYECEK BİR FARK DEĞİL, AMA İŞİ ZOR’
Erdoğan indiğinde de öyle ‘Seçimi kazanıyor’ gibi garanti bir hava da görmüyorum ben. Çünkü orada bloklar epey katı. Yani misal olarak söylüyorun, yarın Meral Danış Beştaş çıkıp ‘Biz İmamoğlu’nu destekliyoruz’ gibi bir açıklama yaparsa işler iyice zora girer AK Parti için. Yapmaz, böyle giderse bile AK Parti için kolay görmüyorum İstanbul’u.
Ama dediğim gibi 2.5 puan, 2023 seçiminde büyük bir sürpriz yapıp seçim almış bir Erdoğan için üstesinden gelinemeyecek bir fark değil, ama bir yandan da işi çok zor. Merakla bekliyoruz. Bugünkü beklentim, İmamoğlu’nun birkaç puan farkla kazanması.”
‘İMAMOĞLU ETRAFINDA OLUŞTUĞU SÖYLENEN KARADENİZLİ KONSOLİDASYONU’
Sohbetimiz sırasında konu, İstanbul’da yaşayan Karadenizlilerin durumuna da geldi.
Hatırlayalım; Kurum’un adaylığının resmi olarak açıklanması öncesi iktidar partisinde uzunca bir süre ‘Karadenizli olmanın iş yaptığı İstanbul seçmen profilinde, Konyalı bir adayı anlatma güçlüğünün konuşulduğu’ iddia ediliyordu. Erdoğan’ın “Onları bana bırakın” dediği ileri sürülüyordu.
Ruhavioğlu, az önce bahsini geçirdiğimiz kulis haberlerle ilintili olarak şunları dile getirdi:
“Erdoğan sahaya inerse bir, kendi seçmeninden henüz sandığa gitmeye motive olamamışları motive etmek; iki, İmamoğlu etrafında oluştuğu söylenen, oluşması kuvvetle muhtemel olan Karadenizli konsolidasyonunu çözmek.
AK Partili olsun, olmasın. ‘Bir Konyalı ile Trabzonlu yarışıyorken, Trabzonlu kazandığında cumhurbaşkanı olma ihtimali güçlenecekken, neden Trabzonluya yatırım yapmayalım?’ düşüncesi öne çıkıyor olabilir.
‘RİSKLİ BİR HAFTA’
Kürt seçmen, İYİ Parti’nin seçmeni, Karadeniz konsolidasyonu İmamoğlu lehine çalışıyor gibi görünüyor. Ancak oraları çözerse öne geçebilir. İmamoğlu önde, tamam. Ama çok rahat görmüyorum. Çok riskli bir hafta.”
– Peki DEM tabanının motivasyonu ne olacak?
“Kürt seçmen duygu olarak İmamoğlu’nun kazanmasına daha yakın. O yüzden bir kısmı zaten oy vermiş, oy veriyor. Bir kısmı da kendi partisine oy vermemenin yaratacağı vicdan azabıyla İmamoğlu’nun kaybetmesinden duyacağı üzüntü arasında bir gidip geliyor. O seçmen biraz daha İmamoğlu lehine konsolide olursa işler değişir.”
‘TÜRKİYE SEÇİME İSTANBUL İÇİN GİDİYOR’
Bu noktada “Bu seçim diğerlerinden farklı, bu seçimde Türkiye’nin kaderi oylanacak” söyleminin – geçmişte de olduğu gibi – son dönemde çok yaygınlaştığını hatırlattık ve sorduk: “Bu sadece bir yerel seçim mi?”
Ruhavioğlu, bu sorumuza taraflar açısından ayrı ayrı değerlendirerek yanıt verdi:
“Türkiye seçime İstanbul için gidiyor, İstanbul’u kimin alacağını belirlemek için gidiyor. Bazıları için bu bir genel seçim, bazıları için yerel seçim. Örneğin İmamoğlu ve CHP için bu bir genel seçim. Mesela, ‘İmamoğlu seçimi kaybederse ne yapacak?’
Seçimi kazanmış bir İmamoğlu, 2028’de en güçlü adaylardan biri olacak. Değişimciler kurultaydan yeni çıkmışlar, Türkiye’nin her yerinde başarıya ihtiyaçları var. En azından mevcut belediyelerini korumaları gerekiyor. Geçmişte İYİ Parti ve DEM desteğiyle aldıkları belediyeleri kendi oylarıyla kazanmalarıyla gerekiyor.
Ama mesela Erdoğan için, İstanbul dışında her yerde bir yerel seçim.
‘İMAMOĞLU KAYBEDERSE MUHALİF SEÇMENİN SANDIKLA İRTİBATI ZAYIFLAYABİLİR’
Muhalif seçmende şu an‘Yerel seçimleri de AK Parti, yani Erdoğan kazanırsa rejim bundan daha baskıcı bir hale gelebilir’ görüşü öne çıkabilir. Sandıkta İmamoğlu’nun kazanması durumunda ise bu kanat ‘4 yıl daha sabredelim, 2028’e gidelim’ şeklinde bir teselli bulacak. Ama İstanbul’un da kaybedildiği bir durumda muhalif seçmenin sandıkla irtibatı büyük ölçüde zayıflama olasılığı var. Bu da Türkiye geneli için bir risk oluşturuyor.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***