NECİP F. BAHADIR | YORUM
Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP’yi bir ‘parti olarak’ isimlendirmek ne kadar doğru? Bu ağır cümleyi kurmamın sebebi var kuşkusuz. Bahçeli’nin, Erdoğan’ın ‘final ve son seçimim’ çıkışına verdiği, “Ayrılamazsın, bizi bırakamazsın!” cevabı sürpriz değil elbette. MHP’nin Erdoğan aşkı dillere destan. Devletin aşkı büyük olur. Türk siyaseti partiler arası yakınlaşmalara, koalisyon ortaklığına ve politika kardeşliğine çok sahne oldu.
Fakat böylesi ne görüldü ne duyuldu!
Devlet Bahçeli o çok ses getiren konuşmasını, partisinin 14. Olağan kurultayında yapmış… Bir parti seçim sürecinde kurultay yapar mı? Bugüne kadar örneği var mı acaba? Türkiye’de her seçim, yerel de olsa, genel de olsa ‘tarih ve kader seçimidir’… Partiler bütün unsurlarıyla sahada olması gerekirken MHP kurultayla meşgul. Üstelik olağan kongre. Önceden takvimi belirlenmiş, planlanmış bir kurultay yani.
Bahçeli ve arkadaşları saha çalışmasını ittifak ortağına bırakmış olabilir. Fakat tek başına girdiği seçim bölgeleri ne olacak? Manisa ve Mersin gibi büyükşehirlerde MHP adayları yarışın içinde. MHP gibi bir partinin bu süreçte bütün enerjisini seçime harcaması gerekmez mi? Bahçeli’nin, her düzeyde partilinin il il, sokak sokak hatta ev ev dolaşması beklenir. 1 oy seçimin kaderini belirler. Seçim dönemlerinde liderlerin mekanı kurultay salonları değil, sahalardır.
Peki kurultaydan ne sonuç çıktı? Hiç!
Türk siyasetinde kurultay veya kongrelerin pek önemi yok. Eskiden Adnan Menderes ve İsmet İnönü dönemlerinde bir hafta sürermiş. Ve parti içi muhalefet çatır çatır hesap sorarmış. Şimdi biraz genişletilmiş grup toplantısından farksız. Parti politikaları masaya yatırılmaz. Genel başkan yarışı yaşanmaz. İdeolojik sağ partilerde lider dokunulmazdır zaten. Eleştirilemez, koltuğuna göz dikilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Değişim illa olacaksa parti yönetiminde olur, vitrin yenilenir bazı isimler gider, yeni isimler ve yüzler gelir. MHP’de de bazı parti yönetiminde bazı değişiklikler olmuş.
Vaktiyle, MHP’nin etkin isimlerinden biri kurultayda Alpaslan Türkeş’e karşı aday olacağını açıklamıştı. Türkeş’e, “Ne yapalım Başbuğum?” diye sormuşlar? Söz konusu aday salona girer girmez, gençler omuzlarına almış, alkışlar eşliğinde bir tur attırmışlar ardından kapının önüne bırakıvermişler. Bir daha içeri girmeye kim cüret edebilir? Türkeş’in karşısına çıkmak kimin haddine…
Bahçeli farklı mı? Değil elbette. Ne de olsa liderin kutsallığı doktrinden kaynaklı.
Şeyh-mürit ilişkisinin ayniyle ideolojik sağ siyasi partilerde izdüşümü söz konusudur. AKP, MHP örnekleri ortada… Onun için liderlerinin zikzakları, politik başarısızlıkları sorgulanmaz ve bu partiler her şart altında sosyolojik tabanlarını korur. Kemikleşmiş oy oranları hiçbir siyasi gelişmeden etkilenmez.
Bana, “MHP siyasi bir parti mi?” diye sorduran bunlar değil. Bahçeli’nin, Erdoğan’a ilişkin söyledikleri. Şöyle dedi: “Buradan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a diyorum. Ayrılamazsın!… Türk Milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur ittifakı olarak yanındayız, beraberindeyiz. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz.”
Derhal partisini feshetmesi gerekmez mi?
Bu sözlerin Türk siyasetinin yanı sıra, dünya çapında yankı bulması doğal. “Basından öğrendiğim kadarıyla!” dediğine göre Erdoğan’ın ‘final ve son seçim çıkışı’ Bahçeli’ye de sürpriz olmuş. Ortada Anayasa ve mevzuat varken adeta yakarır gibi “Ayrılamazsın, bizi bırakamazsın!” türü arabeskvari sözler bir siyasetçinin ağzına yakışıyor mu? Gerçi Bahçeli’nin bir arabesk tutkunu ve Ferdi Tayfur hayranı olduğu malum da… Parti fanatikleri ancak liderlerine böyle yalvar yakar seslenir.
Sonra, “Kurtarıcı lider!” ne demek? Yeni yüzyıl derken kastettiği 2023 sonrası… Erdoğan kurtarıcı lider mi? Atatürk’e saygısızlık etmemek için ‘kurucu’ demeye dili varmadı herhalde.
Bahçeli’ye göre acaba Erdoğan neyi kurtardı? ‘Kurucu, kurtarıcı’ gibi sıfatlar olağanüstü işler için kullanılır. Ve toplumun kahır ekseriyeti tarafından kabul görür. AKP ve MHP tabanı dışında Erdoğan’ı ‘kurtarıcı’ olarak benimseyen kim var?
Ama hepsinden önemlisi bir siyasi partinin lideri, ‘politik yakınlığı’ ne olursa olsun, bir başka parti lideri hakkında böyle laflar eder mi? Duruşunu, politikalarını doğru bulabilir, kader ortaklığı da yapabilir. Ayrı bir parti üstelik bir partinin genel başkanı isen böyle konuşamazsın. Bu sözleri söyleyen bir siyaset adamından vakit yitirmeden partisini feshederek övgüler yağdırdığı ve ‘kurtarıcı’ diye gördüğü Lider’in partisine katılması gerekir. Erdoğan mademki kurtarıcı, iki ayrı parti, iki ayrı lider olarak kalmanın ne anlamı var? Bahçeli bu sözleriyle bir parti olmaktan çıkarmış AKP’nin bir organı haline getirmiştir.
Daha önce Erdoğan’a neler demedi ki!
Aslında Bahçeli’nin Erdoğan hakkında geçmişte söylediği sözleri hatırlatmanın da tam yeri… Neler neler demedi ki… İşte onlardan biri; “İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da Cumhurbaşkanı olmaz. Siyasi görüşü, fikri aidiyeti mezhebi ve yöresi ne olursa olsun, ister AKP’li, ister MHP’li, ister CHP’li olsun, her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Erdoğan olamaz, milletin terazisi bu sikleti çekmez.”
Günlük politik çekişmelerin veya sürçü lisan olarak ağzından kaçmış sözler değil bunlar. Düşünülmüş, hesaplanmış ve yazılı hale getirilmiş, kamuoyuna açıklanmış. Bahçeli’nin Erdoğan hakkında söylediği sert ve ağır sözleri bir araya toplamaya kalksak ansiklopedi olur. Tamam ‘Dün dündür, bugün bugündür’ de, hele siyasette geçmiş silinebilir mi? Keskin politik virajların bile bir derecesi var. En çok U dönüşü yapabilirsin. Geçmişi ne kadar derine gömersen göm, ondan kurtulamazsın bir gün karşına çıkar. Taban umursamayabilir, toplum görmezden gelebilir ama tarih affetmez, günü geldiğinde önüne koyuverir. Siyasetçi günlük yaşasa da tarihin bir parçasıdır.
MHP’nin politikalarını kim(ler) belirliyor?
MHP bir siyasi parti mi? Geçmiş yıllarda üst düzey bir yönetici, “Bizim partide politikalar parti organlarında konuşularak, tartışılarak belirlenmiyor. Gece, Bahçeli kimlerle konuşuyorsa, sabah geliyor ve ‘Şöyle yapacağız’ diyor ve o söz partinin temel politikasına dönüşüyor.” demişti. 2002’de Türk siyasi tarihini geri dönülmez biçimde değiştiren Bahçeli’nin ‘erken seçim’ çıkışını parti yöneticileri, herkes gibi toplantıda duydu.
Türkeş döneminde MHP’de yönetici olan Bahçeli parti binasına erken gelip geç saatlere kadar çalışan biri olarak bilinir. Türkeş Bahçeli’nin partide fazla mesai yapmasından rahatsız olur. Çağırır sorar, Bahçeli de ‘Ben davamla, partimle evliyim, başka işim yok’ der. Bunun üzerine Türkeş ‘Ben de bu partinin ırzına kimin geçtiğini merak ediyordum, şimdi öğrendim’ der. Bir zamanlar bu anekdot MHP çevrelerinde fıkra gibi çok anlatılırdı.
Devran döndü Bahçeli, Türkeş’in koltuğuna oturdu. Son çıkışıyla bir başka parti liderine yaptığı aşırı övgü ile dünya siyaset tarihine adını yazdırırken MHP’nin kurucu lideri Alpaslan Türkeş’in de kemiklerini sızlattı.
Malum, siyasi partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***