NECİP F. BAHADIR | YORUM
Artık belli oldu ki, 31 Mart’ta sadece belediye başkanları seçilmeyecek, sandık iktidar için de ‘güven oylaması’ anlamına gelecek. Her seçimin genel siyasete bakan sonuçları olur elbette. Fakat bu kez durum daha ileri boyutta. Erdoğan kendisini öylesine ortaya attı ki seçim ‘güven oylamasına’ dönüştü. Bu aslında AKP adına doğru bir strateji değil. Geçmişte iktidar yıpratıcı olduğu için hükümetler yerel seçimleri sınırları içinde tutmaya özen gösterirdi.
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinden yapıldığı 10 ay öncesine göre Türkiye’de siyasi tablo değişti mi?
Normal ülkelerde bu kısa zaman aralığında büyük değişimler yaşanmaz. Türkiye normal bir ülke değil… Hemen her alanda olağanüstü şartlar hüküm sürmekte. Seçimlerin yapıldığı 2023’ün Mayıs ayında 1 Amerikan doları 20 Türk Lirası’ydı sözgelimi. Bu yaz kaleme alındığı sıralarda 32 TL civarındaydı… Küsuratını tam yazamıyorum, yazı okunurken değişmeyeceğinden emin değilim çünkü.
Sadece dolar mı başını alıp giden… Hayır, bütün rakamlar uçuşa geçti. Gelirler istisna! Sabit maaşların rakamlara yetişebilmesi mümkün değil. Normal bir ülkede aylar içinde 10 lira artan dolar hükümetleri yerinden eder.
Rabia’nın laneti çarpar!
Ekonomi 31 Mart’ı nasıl etkiler? Bir başka ifadeyle mutfaktaki yangın siyasete sirayet eder mi? Yoksa mutfağı yaktığıyla mı kalır? Demirel’in “Boş tencere hükümet yıkar!” sözü 10 ay önce sınandı. Erdoğan sandıktan oy oranını koruyarak çıktı. AKP tabanını oluşturan muhafazakar kitle, “Mutfak yansa da, tencere de boş olsa Reis’ten vazgeçmeyiz!” dedi. İkinci tura kalması belki Erdoğan’a minik bir uyarı kabul edilebilir. Fakat seçmen gidişatı etkileyecek düzeyde ikaz yapma lüzumu bile hissetmedi.
Bugün Türkiye’de hiçbir alanda işler yolunda gitmiyor… Erdoğan’ın karizmasını cilaladığı dış politika duvara tosladı. Başlı başına Mısır Devlet Başkanı Sisi ile verilen fotoğraf bir iktidarı sallamaya yeter. Yıllarca AKP’nin propagandasına ‘sermaye’ yapılan ‘Rabia’ gitti, Mursi unutuldu, Müslüman Kardeşler siyaset pazarında köle gibi satıldı. Sisi’nin Mısır’ında Rabia’nın babası için idam sehpası kuruldu. AKP çevrelerinden ‘tık’ yok. Mursi’nin, Rabia’nın laneti çarpar.
Dünya lideri iddiasındaki Erdoğan Gazze’de, İsrail’i 1 milim geriletemedi. Hemen her gün Gazze’den füzelerin vurduğu sokaklardan çocukların, kadınların, yaşlıların çığlıkları yükseliyor. Gazze duyarlılığı sözde kaldı. Gazze Alimler Heyeti iki gün önce altında 100’den fazla ismin bulunduğu ‘Gazze fetvası’ yayınladı.
Gemiler İsrail’le Türkiye arasında mekik dokuyor!
Orada, “İsrail’i ve onları destekleyenlerin ürünlerini boykot farz, onlardan mal almak ve mal satmak haramdır.” dendi. Erdoğan’ın kulak vereceği bir mesaj bu. AKP iktidarı muhalefetini eleştirilerine rağmen, Türkiye limanlarından kalkarak İsrail’e mal taşıyan gemileri durdurmadı. Erdoğan’ın AKP’si muhafazakar kitlelerin gözüne baka baka ‘Duaları Gazze’ye, gemileri İsrail’e’ yolladı.
Bir zamanlar Batı başkentleri arasında mekik dokuyan Erdoğan, Meriç’ten öteye pek geçemiyor. O eski halinden eser yok şimdi! Müflis tüccar gibi eski defterler açılmakta ve yıllar öncesinin, ‘One minute’ çıkışı hatırlatılmakta… Bugün nerdesin? Gemileri neden durdurmuyorsun? Cevap ‘One minute’ oluyor. Dün dünde kaldı, bugün yeni bir gün…
İçeride hangi alanı ele alsanız karşınıza felaket tablosu çıkıyor. Adalet Türkiye topraklarını terk edeli yıllar oldu. Dönüşü için de bir umut görünmüyor ufukta. Biçarelerin ‘adalet’ çığlıklarını duyacak ne kulak var Ankara’da ne de vicdan. Hakim kararları ‘adaleti’ gerçekleştirmekten çok uzak da hakemlerin düdüğü pek mi adil? Türk futbolu cumhuriyet tarihinde eşine rastlanmadığı krizler ve skandallarla boğuşuyor. Ne mahkeme salonlarında adalet var ne de çim sahalarda… Hakimi de hakemi de aynı…
10 ay önce de tablo pek iç açıcı değildi, fakat seçmen umursamadı, muhafazakar sağ kitleler Erdoğan’a desteğini sürdürdü. Bugün işler daha da kötüye gitti. Özellikle ekonomi… Konut fiyatları, kira artışı füze gibi. Çarşı pazar yangın yeri… Marketlerde, gıda etiketlerinin ömrü 3 güne düştü. Mutfakta boş da olsa bir tencere vardı, o da uçtu.
Ne soğan kaldı ne ekmek!
Ülke tarihinin en ağır krizi içinde… 70-80 yaşındaki ihtiyarlar, “Bu yaşa geldik, böylesini ne gördük ne de duyduk!” diye feryat figan ve “Yandım Allah!” modunda… 10 ay önce ‘Boş tencereyi’ umursamayan ‘sonuna kadar Erdoğan’ diyenlerin bile gözü karardı. Merzifon’da AKP yönetimi evlere ziyarete giden partilileri, “Güzel sözler söyleyin. Adayı anlatın fakat Erdoğan’dan söz etmeyin, özellikle emekliler çok tepkili!” diye uyarma gereği duydu. “Soğan ekmek yerik, Reis’i yedirmeyik!” diyen Anadolu’nun muhafazakar seçmeni eldeki ‘soğan ekmeği’ de yitirdi.
Erdoğan’dan istediği artışı alamayan emeklilerin öfkesi diline vurdu. Yaşlıların toplam nüfus içindeki oy oranı hiç de azımsanmayacak düzeyde, yüzde 10’u geçti. Siyasetin asıl nabzı yaşlı – emekli kesimin vakit geçirdiği cami, park, berber – terzi ve kahvehaneler gibi mekanlarda atar. Usta siyasetçilerin emekli – yaşlı kesimin diline düşmekten çok korktuğu bilinir. Herhangi bir bilgi anında dolaşıma girer ve dakikalar içinde şehrin bir ucundan diğer ucuna ulaşır. Şehirde, kırsalda emekliler ayaklı gazete gibidir. Canı fena yanan emeklilerin öfkesi AKP’yi bu kez sallayabilir. ‘Yakarsa dünyayı garipler yakar.’ AKP’yi de yıkarsa garibanlar yıkar. Ekonomi politikalarının fakir ve garip bıraktığı kesimlerden, 31 Mart’ta AKP’ye en azından bir uyarı, bir sarı kart gelecek gibi. Barajın kapakları açıldı sanki…
Mehmet Şimşek ‘çare’ olamadı!
Ufukta ekonominin düzeleceği yönünde bir umut da görünmüyor. 10 ay önce ‘kurtarıcı’ olarak ekonominin dümenine geçen Mehmet Şimşek de sadra şifa olamadı. Kendisi büyük bir hayal kırıklığı… Mutfaktaki yangına su serpemedi. Çarşı pazardaki ateşi söndüremedi. Doları dizginleyemedi. Enflasyonu durduramadı. Temel kalemlerdeki fiyat artışlarını durduramadı. Ekonomide ‘Şimşek çakmadı’ yani. Bir fark oluşturamadı. Kendinden önceki herhangi bir bakandan farksız. Ekonominin mekanlarında 31 Mart’tan sonra ‘görevden alınacağı’ kulaktan kulağa fısıldanmakta. ‘Kurtarıcının’ kendi koltuğunu kurtarması bile zor. Şair sanki Türkiye’yi anlatmakta: “Geminin su aldığını herkes biliyor / Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini”
31 Mart sonrası için iyimser ve olumlu görüş belirten bir ekonomi uzmanı ve yorumcusuna rastlamadım ben. Aksine birbirinden vahim ‘felaket senaryoları’ seslendiriyorlar. Söylediklerine göre bugünler iyi günlermiş, onu da arayacakmış toplum. Güçlükle zapt edilebilen dolar, zincirlerinden boşanacakmış. Bu çarşı pazar ve marketlerde rakamların çıldırması demek. ‘Acı ilaç’ içeren yeni paket seçimleri bekliyormuş. Ekonomist, İYİ Partili Prof. Dr. Bilge Yılmaz, Merkez Bankası yöneticilerinin Londra’da devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan esrarengiz toplantılar yaptığını ileri sürdü. Ne teyit edildi ne de yalanlandı.
“Açıkça söylüyorum; zorlanacaksınız, para yok!”
Mehmet Şimşek’in TOBB’da oda ve borsa başkanlarına söylediği şu sözler felaketin ayak sesleri gibi ve 31 Mart sonrası için ipuçları veriyor: ‘Zorlanacaksınız, açıkça söylüyorum. 2024 yılında kimse bana bir şey istemek için gelmesin. Para yok’. Ülkenin Hazinesi’nde para yoksa vatandaşın cebinde nasıl olsun. Nereye gitti vergiler? 31 Mart’tan sonra içilecek ilaç acı falan değil, ‘baldıran zehrinden’ farksızdır. Ne vatandaşa yararı dokunur ne de devletin hazinesine.
Ekonomide rakamlar akşamdan sabaha bu hale gelmedi. Yıllara yayılan kötü yönetimin sonucu. Bugün Türkiye’de ‘talan siyaseti’ hüküm sürmekte. Moğollardan sonra Anadolu böylesini yaşamamıştı.
Şairin dediği gibi…
İşte bu son talanı ömrümüzün
Aşklar acıya emanet
Dahası yok bahası, satıldı erguvanlar
Nedir bu?
Eskiler söyledilerdi: İnkiraz-ı baharan…’.
Ve ne yazık ki ‘Velhasıl talanda lirik mülkümüz şimdi.’
Bu da mı gol değil? Hakem vermezse gol değil elbette! 31 Mart’ta hakem ne yapacak? Anadolu’nun muhafazakar kitleleri, “Soğan ekmekten de olsak, ölümüne Reis!” mi diyecek yine? “Boş tencere iktidar yıkar!” vecizesinden sonra, “Yakarsa dünyayı garipler yakar!” sözü de mi hükmünü yitirecek? Seçim sonuçlarına bakınca Karl Marx’ın, “Celladını kurtarıcısı olarak gören bir toplum kasabın bıçağını yalayan danaya benzer.” sözü yeni bir anlam mı kazanacak?
Soğan ekmeğin, aslanın ağzından midesine indiğini gören emeklinin öfkeli sesi, AKP için çanların çalmakta olduğunun habercisi mi? Türk toplumuna olan son umutlarını çoktan yitirmiş biri olarak 31 Mart’ta seçmenin tavrını çok merak ediyorum. İnancına dokunduğunda ses çıkarmayan, adaleti yerle bir ettiğinde alkışlayan, dinin değerlerini siyasetine sermaye yapmasından rahatsız olmayan milliyetçi muhafazakar kitleler, iş mideye gelince bakalım ne yapacak? Mide, kutsalları ve vicdanı yenecek mi? ‘Erdoğan’ın müminleri’ gaflet uykusundan uyanarak tövbekar olacak mı?
31 Mart bir seçimden çok öte…
Sizce de öyle değil mi?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***