DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU | YORUM
Türkiye 2023 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra mart ayı sonunda yerel seçimlere gidiyor. Cumhuriyet devrinde ilk defa 1930’da yapılan çok partili yerel seçimler “hileli” olduğu iddiasıyla büyük tartışmalara sahne olmuş ve “güdümlü muhalefet SCF” ancak 99 gün yaşayabilmişti.
Serbest Fırka’nın Başına Gelenler
Cumhuriyet rejimi, rejimin kurucu partisi CHP’nin tek parti yönetiminde başlamış ancak birkaç ay sonra ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) Kazım Karabekir, Rauf Bey (Orbay), A. Fuat (Cebesoy) ve Refet Paşa (Bele) gibi Millî Mücadele önderleri tarafından kurulmuştu. Birkaç ay faaliyet gösteren parti, 13 Şubat 1925’te başlayan Şeyh Sait İsyanı ile kapatılmıştı.
İsyan sonrasında Türkiye’de 1925-1929 arasında Takrir-i Sükûn Kanunu yürürlükteydi. Tek Parti idaresi artık ülkenin tek hâkimi durumundaydı ve siyaset de bu şekilde tasarlanıyordu. Fakat 1929 Dünya Ekonomik Krizi Türkiye’yi de etkileyince “Gazi Hazretleri” bir muhalefet partisi kurularak hükümetin denetlenmesini istemişti.
Paşa bunun için yıllarca kader birliği yaptığı “eski İttihatçı” Fethi Bey’i (Okyar) uygun görmüş ve böylece Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kurulmuştu. Böylece Gazi, bir taraftan da yurt dışında hakkında yürütülen “diktatör” ithamlarından kurtulmuş olacaktı.
TCF’nin varlığı çok kısa sürmüş ve herhangi bir seçime girme imkânı bulamamıştı. Buna karşılık Fethi Bey’in partisi 1930 yılındaki seçimlere girdi ve cumhuriyet devrinin ilk çok partili seçimleri gerçekleşti. Partinin 12 Ağustos 1930’da kurulduğu düşünüldüğünde ülke çapında örgütlenmesi mümkün olmadığından her yerde seçime girmesi mümkün değildi.
1930 seçimlerinin önemli bir özelliği de Türkiye’de ilk defa “tek dereceli seçim” yapılacak olmasıydı. 1876’da meşrutiyetin ilanından Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar “iki dereceli seçim” yapılmışken, 1930 seçimlerinde halk doğrudan oy kullanma imkânı bulmuştur. Ayrıca kadınlar da bu belediye seçimlerinde ilk defa oy kullanmışlardır.
Her ne kadar belediyeler için seçim yapılacak olsa da Tek Parti yönetimi, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda bir değişiklik yapmadığından ilgili kanunda belediye başkanlarının İçişleri Bakanlığı tarafından atanacağı maddesi hala yürürlükteydi. Bu bile seçimi kazanacak SCF adaylarının seçim sonrasında görevlerine başlamalarının önünde bir engeldi.
14 Nisan 1930 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 1580 Sayılı Belediye Kanunu’nun 89. Maddesinde “Reis intihabı vilâyet merkezi olmayan yerlerde valinin tasdiki ve vilâyet merkezi belediyelerinde Dahiliye Vekilinin inhası ve Reisicumhurun tasdiki ile kat’ileşir” denilmekteydi.
Fethi Bey seçimlere girileceğini açıklarken M. Kemal Paşa da seçimlerin eşit şartlarda yapılacağını ifade etmişti. Dahiliye Vekili Şükrü Bey de (Kaya) seçimlerin serbestçe yapılacağını ve herhangi bir müdahale olmayacağını belirterek muhalefet partisine güvence veriyordu.
Seçimler öncesi en büyük olay, parti başkanı Fethi Bey’in Batı Anadolu gezisinde yaşandı. Ege bölgesi ve özellikle İzmir, Serbest Fırka’nın en çok rağbet gördüğü yerlerdi. Ancak gezi, yaşanan olaylarla farklı bir görünüme dönüştü.
Fethi Bey’in gezisine iktidar partisi baştan itibaren tepki göstermiş hatta geziden vazgeçilmesi yönünde bir tavır sergilemişlerdi. İzmir’in vali ve belediye başkanı da Fethi Bey’le görüşmek istememişler, Vali Kazım Bey de (Dirik) mitingin iptal edilmesini istemişti. Fethi Bey’in durumu cumhurbaşkanına anlatmak için çektiği telgraf da postane tarafından zorlukla kabul edilmişti.
CHP ise SCF’ye karşı İzmir’de bir miting düzenlemişse de çok sönük kalmıştı. Mustafa Kemal’in onayına rağmen mitingi iptal eden Fethi Bey’in oteli önüne büyük bir kalabalık toplanmıştı. SCF yanlıları, bir gün önce Fethi Bey’i karşılayan kalabalığı “bir kısım satılmışlar, sarhoşlar ve baldırı çıplaklar” şeklinde niteleyen Anadolu gazetesine yönelince olaylar başlamıştı.
Olaylarda jandarmanın açtığı ateş sonucunda on dört yaşında bir çocuk vefat etmiş ve on beş kişi yaralanmıştı. Fethi Bey sonrasında yaşananları hatıratında şöyle anlatır: “… Babası, oğlunun kanlı na’şını bana getirerek – bu hürriyet yolunda şehittir. Kurtar bizi- dedi. Bu şahsi bir dilek değildi. Çok, çok ağır iktisadi şartlar ve yaşama mücadelesi veren halkın, hür, rahat, refahlı hayat hasretinin trajik ifadesiydi.”
Fethi Bey ertesi gün Alsancak Stadı’nda 50.000 kişilik bir kalabalığa hitap etmişti. İzmir’de yaşananlardan M. Kemal Paşa çok rahatsız olmuş ve Yunus Nadi’ye CHP’yle bağını anlatan bir yazı yayınlatmıştı. Fethi Bey de gezisine Menemen, Manisa, Aydın ve Balıkesir’le devam etmişti. Bütün bu illerde SCF önde gelenleri büyük bir ilgiyle karşılanmış hatta Menemen’de oluşan kalabalık, kaymakamın isteğiyle jandarma tarafından dağıtılmıştı.
Fethi Bey’in gezisinde yaşanan olaylar sonrasında iktidar partisi yerel seçimlerde büyük bir koz elde etmişti. SCF’yi “irticacı ve devrimlere karşı bir parti” olarak yansıtan bir propagandaya girişen CHP, muhalif partiyi destekleyenlerin “gerici, komünist, gâvur ve aşağı sınıftan” olduklarını iddia ediyordu.
SCF seçimlerde meclis üyelikleri için Rum, Ermeni ve Yahudilerden de adaylar göstermişti. Fethi Bey bunu partisinin “ırk ve din farkı gözetmeksizin” bütün Türk vatandaşlarına açık olduğu şeklinde açıklasa da CHP’ye göre “gayrimüslimler SCF’ye, Türkler CHP’ye oy vermekteydi.”
1930 seçimleri tek parti iktidarının gölgesinde ve büyük bir baskı altında yapılmıştı. Seçim sonuçlarını tam olarak doğrulamak mümkün olmasa da 502 seçim çevresinde yapılan seçimin 40’ında SCF adaylarının birinci sırada yer aldığı anlaşılmaktadır. Bazı kaynaklar bu sayıyı 32 olarak vermektedir.
SCF’nin kazandığı yerlere bakıldığında; İzmir’in Menemen dahil olmak üzere on bir ilçesi, Aydın’ın yedi ilçesi, Tekirdağ-Keşan, Kırklareli-Üsküp ve Pınarhisar, İstanbul-Maltepe ve Burgaz, Amasya-Merzifon, İçel-Silifke, Çanakkale-Biga, Armutlu-Bursa ve Samsun il merkezi yer almaktadır. Samsun’da SCF adayının 3312 oyuna karşılık CHP adayı ancak 412 oy alabilmiştir.
Bu sonuçlar, kuruluşundan bir ay sonra henüz örgütlenmesini tamamlayamadan seçimlere giren bir parti için büyük bir başarıdır. Elbette diğer yandan halkın iktidar partisi CHP’den memnuniyetsizliğinin sandığa yansımasıdır.
Fethi Bey seçim sonrasında “Aslında seçimleri biz kazanmıştık” diyecek, SCF yönetimi seçimlerde halka baskı yapıldığını, halkın sandıklarda hür iradesini yansıtamadığını, yerel yönetici ve güvenlik güçlerinin seçimlere müdahale ettiğini ve oyların sayımında hile yapıldığını iddia edecektir. Ağaoğlu Ahmet’in ifadesiyle, “Her ne pahasına olursa olsun Halk Fırkası kazandırılacaktır.” ve öyle de olmuştu.
SCF milletvekilleri daha sonra “hileli seçimleri” TBMM’nin gündemine taşıdılar. Dahiliye Vekili Şükrü Kaya’nın bu iddialara tepkisi ise tahmin edileceği gibi “muhalif partinin gericiler, saltanatçılar ve adi suçlular tarafından” ele geçirildiği şeklindeydi.
SCF iddiasını bir sonraki aşamaya taşıyarak Şükrü Kaya hakkında bir gensoru verdi. 15 Kasım 1930 tarihli meclis görüşmesinde Fethi Bey, seçimlerde hem yerel yöneticilerin parti adaylarına çeşitli baskılar yaptıklarını hem de partisinin oylarının eksik sayıldığını belirtti.
Bu iddialara cevap vermek üzere CHP’den on sekiz milletvekili konuşma yaptı. İktidar partisi milletvekilleri SCF’yi irticayı desteklemekle, halkı hükümete karşı tahrik etmekle itham ediyorlardı.
Mustafa Kemal Paşa “Seçimleri hangi fırka kazanıyor?” diye sorduğu genel sekreterinin “Tabii ki bizim fırka Paşam!” sözleriyle karşılık vermesi üzerine, “Hayır efendim; hiç de öyle değil! Hangi fırkanın kazandığını ben sana söyleyeyim, kazanan İdare Fırkasıdır çocuk… Yani jandarma, polis, nahiye müdürü, kaymakam ve valiler… Bunu bilesin!” diyecektir.
Cumhurbaşkanının bu iddialar karşısında bulduğu çözüm ise Türkiye’de bundan sonraki siyasi hayatın ipuçlarını da vermektedir. Paşa Fethi Bey’i ziyaret ederek iki tarafı da memnun edecek bir çözüm bulduğunu ve yeni seçimlerde iki partinin de başına geçeceğini ve her iki partinin adaylarını belirleyerek tek dereceli seçimler yaptıracağını belirtmiştir. Böylece Gazi, muhalif partiyi de her yönden kontrol edecektir.
Fethi Okyar
Belediye Başkanlığından Siyasi Parti Liderliğine
1930 seçimleri Belediye Kanunu’na göre seçmenlerin doğrudan belediye başkanını seçmesine imkân vermiyordu. Seçmenler oylarını sadece meclis üyeleri için kullanmakta, belediye başkanı Dahiliye Vekili tarafından atanmaktaydı. Buna rağmen SCF’nin gördüğü ilgi iktidar partisini çok rahatsız etmiştir. Zaten Tek Parti yönetimi bir süre sonra valilikle belediye başkanlığını tek kişide birleştirecektir.
Fethi Bey 17 Kasım 1930’da partisini feshettiğini belirten dilekçeyi Dahiliye Vekâleti’ne gönderdi. Böylece “sadece 99 gün süren” cumhuriyetin çok partili ikinci denemesi de sona eriyordu.
Bir ay sonra da SCF’nin seçimi kazandığı Menemen’de Asteğmen Kubilay’ın öldürülmesiyle sonuçlanan facia yaşanacaktır. Belediye meclisi tarafından Samsun’da belediye başkanı seçilen Boşnakzade Ahmet Resai Bey de Samsun ziyaretinde cumhurbaşkanının istifa etmesi teklifini kabul etmeyecek ancak partisinin kapatılması gerekçe gösterilerek görevden el çektirilecektir. Ayrıca Vali Kazım Paşa da (İnanç) görevinden azledilecektir.
Fethit Okyar, Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte görülüyor…
1930 seçimlerinin Türkiye’ye armağanı ise Adnan Menderes oldu. Menderes Fethi Bey’in partisinin Aydın’da il başkanlığını üstlenerek Aydın’la beraber çevre illerde de parti teşkilatını kurmuş ve SCF, yerel seçimlerde Aydın’da yedi ilçede CHP’yi geride bırakmıştı. Kısa bir süre sonraki gezide Menderes’in M. Kemal Paşa ile tanışmasıyla, 1931 seçimlerinde CHP’den milletvekili seçilerek başbakanlığa kadar giden süreç başlayacaktır.
Yıllar sonra belediye başkanlıkları için seçimler yapılmaya başladı ve 1963’te yapılan düzenlemeyle seçmenler doğrudan belediye başkanlarına oy verdiler. Buna karşılık 12 Eylül Darbesi sonrasında birkaç yıl için de olsa belediye başkanları muvazzaf ya da emekli subayların bu görevlere atanmasıyla belirlenmiştir.
1970’lerde Ecevit liderliğindeki CHP’nin yeniden yükselişiyle özellikle büyük şehirlerin belediye başkanlıkları bu partiye geçti. 1984 yerel seçimlerinde ise Özal’ın Anavatan Partisi İstanbul, Ankara ve İzmir’i kazanmayı başardı. Bu seçimlerde İstanbul’da Bedrettin Dalan, İzmir’de Burhan Özfatura ve Ankara’da Mehmet Altınsoy seçilerek üç büyük şehrin belediye başkanlığını beş yıl süreyle üstlendiler.
Bunlar içinde basının da desteğiyle öne çıkan isim Bedrettin Dalan’dı. Muhtemelen kendisini ANAP’ın Özal sonrası lideri olarak gören ve seçim propagandalarında partisinin adını bile kullanmayan Dalan, 1989 seçimlerinde kamuoyunun tanımadığı SHP adayı tıp doktoru Prof. Nurettin Sözen karşısında büyük bir mağlubiyete uğradı.
Dalan seçimi on puan farkla kaybetse de sonradan kendi partisini (DTP) kurdu. Ancak herhangi bir seçime katılmadan DYP’ye katıldı ve 1994’te de DYP’den yine aday oldu.
Yerel seçimlerin Türk siyasetine tanıttığı bir isim de 1989’da SHP’den Ankara belediye başkanı seçilen Murat Karayalçın oldu. Bir zamanlar “Yeniden Millî Mücadele” hareketi içinde yer alan Karayalçın, Erdal İnönü’nün siyasetten çekilmesi sonrasında yerine SHP genel başkanı seçildi ve başbakan yardımcılığı yaptı.
Yerel seçim başarısı sonrasında cumhurbaşkanlığına kadar yükselerek önemli bir başarı elde eden Recep Tayyip Erdoğan da 1994 seçimlerinde başkan seçilmişti. Bu seçimlerde İstanbul’da ANAP adayı İlhan Kesici % 22, SHP adayı Zülfü Livaneli % 20, DYP adayı Bedrettin Dalan % 15 oy alırken Erdoğan’ın oyu ise % 25 olmuştu.
1994 seçimlerinde Ankara ve İstanbul büyükşehir başkanlıklarını elde eden RP’den sonra onun devamı FP ve sonra da AKP 2019’a kadar beş dönem bu şehirleri yönettiler. Ancak 2019 seçimleriyle bu iki şehir de CHP’nin eline geçti. İstanbul’u kazanan Ekrem İmamoğlu ve Ankara’yı kazanan Mansur Yavaş, kamuoyunda büyük bir prestij elde ederek 2023 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kamuoyunda öne çıkan isimler arasında yer aldılar.
Asıl ilginç olansa İmamoğlu’nun kazandığı seçimin iptal edilmesiydi. İlk seçimde İmamoğlu % 48,8 oy oranına ulaşırken AKP adayı Binali Yıldırım’ın oy oranı % 48,5 olmuştu. Tekrarlanan seçimde ise İmamoğlu oy oranını % 54,2’ye çıkarırken Yıldırım’ın oyu % 46’da kaldı. Böylece İmamoğlu İstanbul’da, 1983 seçimlerinden bu yana en yüksek oyla seçilen başkan oluyor ve sonrasında popülerliği ile Erdoğan karşısındaki en önemli figür haline geliyordu.
Ya Kayyumlar!
Yerel siyasetin diğer yansıması ise Kürt siyasetine getirilen sınırlamalar oldu. Kürtlerin yoğun oldukları bölgelerde seçimi kazanan Kürt partilerin adayları kısa bir süre sonra görevden uzaklaştırılarak yerlerine “kayyum” atandı.
2019 seçimleri sonrasına ait rakamlar Türkiye’de halkın iradesine nasıl bir darbe vurulduğunu göstermesi açısından ilginç bir örnektir. Seçimlerin üzerinden daha birkaç ay geçmeden Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir başkanları görevden alınmış ve yerlerine “kayyumlar” atanmıştır.
2019’da HDP üçü büyükşehir, beşi il olmak üzere 65 belediye başkanlığı kazanmıştı. 2022 yılına ait bir habere göre bu belediye başkanlıklarının 48’ine “kayyum” atandı ve seçilen başkanların birçoğu tutuklandı.
Kendisi de “okuduğu bir şiir yüzünden” belediye başkanlığından uzaklaştırılarak tutuklanan Erdoğan yönetiminde bu uygulamaların yapılması Türkiye siyaseti açısından ilginç bir örnektir.
Bu uygulamaların 1930 seçimlerinde Samsun belediye başkanı seçilen Boşnakzade Ahmet Resai Bey’in başkanlığının elinden alınmasından ve 12 Eylül darbesi sonrasında askerlerin belediye başkanı yapılmasından bir farkı olmadığı açıktır. Bu da Türkiye’nin yüz yıldır bir türlü normalleşemeyen bir ülke olduğunun ispatıdır.
Kaynaklar: Özcan, N. (1988), Serbest Cumhuriyet Fırkası, Marmara Üniversitesi SBE Doktora Tezi, İstanbul; Yıldız Taşdemir, Z. (2021), “Serbest Cumhuriyet Fırkası”, Atatürk Dönemi Demokratikleşme, Ankara, İksad, s. 241-308; Bali, R. N. (1997), “1930 Belediye Seçimleri ve Serbest Cumhuriyet Fırkası”, Tarih ve Toplum, S. 167, s. 281-290; Tiryakioğlu, S. (1977), “Serbest Fırka Samsun’da Seçimi Taksiciler Sayesinde Kazanmıştı”, Hayat Tarih, S. 2, s. 45-47; https://www.bbc.com/turkce/articles/cy9851xl7d5o (23.4.2024).
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***