ANKARA- ANKA DER’in düzenlediği söyleşide konuşan Yazar Dr. Dilawer Zeraq, dilin iletişim aracından ziyade bir düşünce biçimine dönüşmesi gerektiğine değinerek, “Dil bir yaşam biçimine, bizden bir parçaya dönüşmediği sürece bizimle bütünleşemez” dedi.
Anka Komeleya Ziman Çand Huner (Anka Dil Kültür Sanat Derneği) (ANKA DER) Modern Kürt Edebiyatı konulu söyleşi düzenledi. Söyleşiye konuşmacı olarak Yazar, Editör ve Çevirmen Dr. Dilawer Zeraq katılırken, söyleşi moderatörlüğünü ise dernek üyesi Yusuf Varlı gerçekleştirdi. Dernek binasında gerçekleşirken söyleşiye dernek üyeleri ve öğrencilerinin yanı sıra birçok kişi de katıldı.
Açılış konuşmasında konuşan Yusuf Varlı, “Her ay Kürt edebiyatıyla ilgili bir söyleşi düzenliyoruz. Bu düzenlediğimiz ikinci söyleşi. Bundan sonra da her ay devam edeceğiz. Aynı zamanda pazartesiden itibaren yeni dönem derslerimiz başlıyor. Katılmak isteyenler sayfamız üzerinden başvuru yapabilir. Bugüne kadar pek çok dergide yazarlık yapan aynı zamanda çevirilerle birlikte 25 eseri bulunan Dilawer Zeraq ile birlikteyiz” dedi.
“Biz kimliğimizi ve dilimizi korumaya çalışıyoruz” diyen Dilawer Zeraq ise, “Burada benim yüküm parçalanmış Kürt kimliğinin nasıl tanımlanacağıdır. Bu yük ağır ve zahmetli bir yüktür. Bu kimliğin nelerden oluştuğu parçalarının nereye tekabül ettiği ve bu kimliğin tamamlanması adına nereden neyi öğrenebileceğimizi anlatmaya çalışacağım” diye belirtti.
‘BİZİ AYIRAN ASİMİLASYON POLİTİKALARIDIR’
Asimilasyonun Osmanlı döneminden bu yana yürütülen bir süreç olduğuna değinen Zeraq, “Kanun-i Esasi’de Türkçe bilmeyenlerin kamu kurumlarında çalışamayacağı belirtiliyordu. Buradan da görüyoruz dil üzerindeki politikalar o dönemde başlıyor ve bu politikalar bizi birbirimizden de ayırıyor aslında. Bana Ankara’dan söyleşi için ulaşıldığında çok şaşırdım, benim için büyük bir sürpriz oldu. İlk defa burada Kurdistan’ın hemen hemen her yanından insanı birlikte görüyorum ben Kurdistan’da yaşıyorum, orada genelde tek veya birkaç yakın çevreden insanlar oluyor ama burada çok daha büyük bir zenginlik var. Burada pek çok farklı yerlerden ruhlar bir araya gelmiş ve tek bir ruh oluşturulmuş. Bunun birleşimin temel öğesi de dildir” ifadelerini kullandı.
‘EDEBİYAT DİLİ GÜÇLENDİREN EN ÖNEMLİ ETKENDİR’
Zeraq, Modern Kürt edebiyatının önemli bazı isimlerine ait olan eserlerin okunmasının yeterli olmadığının altını çizerek, “Önemli olan o okumanın sizin dilinizde bıraktığı etkidir. Acaba anlamakta zorluk yaşıyor musunuz ya da yaşadınız mı? İşte temel sorun burada. Büyük çoğunluk neden anlamakta zorluk çekiyor? Modern edebiyatın bir sonraki sorusu da biz otuz yıl sonra nasıl bir dil konuşacağız? Serhat’ın Dengbej geleneğinin dilini mi yoksa metropollerde toplanan Kürtlerin kendi arasında kullandığı dili mi yoksa bir bilinç olarak dilin kendisini mi? Bizim uğraşımız Kürt dilinin kullanımını güçlendirmek. Edebiyat dili güçlendiren en önemli etkendir. Modern edebiyatın her yazarı ve yaratıcısı aslında bu uğraşa omuz veren bir işçidir aynı zamanda” şeklinde konuştu.
‘KÜRT DİLİ HALEN AYAKTA’
Hali hazırda dilin Kürtler arasındaki yerinin güçlü olmadığına vurgu yapan Zeraq, “Dil sadece bir iletişim aracı olmasının ötesinde bir düşünce biçimine bir yaratım biçimine dönüşmelidir. Dil bir yaşam biçimine, bizden bir parçaya dönüşmediği sürece bizimle bütünleşemez. Bütünleşmediği zaman en fazla 30 yıl ya da 50 yıl ayakta kalabilir. Kalıcılaşamaz! Karamsar bazı arkadaşlar diyor ki Kürtçe Bakur Kurdistan’da 10 yıl sonra bazıları ise 50 yıl sonra yok olacağını söylüyor. Ben öyle düşünmüyorum, dil ölmeyecek. Neden ölmeyecek; Ben Kürtçeyi övmek ya da torpil yapmak için demiyorum. Kürtçe o kadar güçlü bir dil ki bunca zorbalığa asimilasyon politikasına rağmen hala ayaktadır. Başka bir dil olsaydı bu kadar baskıya rağmen ayakta kalamazdı” dedi.
‘KONUŞULMASA BİLE KÜRTÇE KENDİSİ KÜRTÇE KONUŞACAKTIR’
Zeraq, devamla şu ifadeleri kaydetti: “Ben diyorum ki dilimiz o kadar güçlüdür ki Kürtler Kürtçe konuşmayı bıraksa dahi Kürtçenin kendisi Kürtçe konuşacaktır. Kürtçeyi asimile etmek isteyen dil bunu başarabilmek için Kürtçenin seviyesinde olması gerekiyor. Korsika, 3 yüz yıl boyunca Fransa sömürgesi altında kaldı Korsika dilinden geriye bir şey kalmadı. Yine İrlanda ve Galler 8 yüzyıl İngiltere sömürgesi altında kaldı her iki dilden de geriye bir şey kalmadı. Bu sadece silahla elde edilmiş bir sonuç değildi aslında. Fransız ve İngiliz dilinin gücüyle de bağlantılıydı. Mesela İskoçya devlet olsa dahi biliyor ki İngiliz dilinden kopmadığı sürece gerçek manada bağımsız olamayacağının ve kendisi olmayacağının farkında. Gerek Kurdistan’ın Rojhılat bölgesinde gerek se Başurda ve Kürtçe halen ayakta. Bu da yine Kürtçenin gücünü göstermektedir.”
Söyleşi konuşmalar ardından son buldu.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***