İSTANBUL – Yerel Demokrasi Konferansı’nda konuşan AİHM’in eski yargıcı Rıza Türmen, halkın karar alma mekanizmalarının kurulması, merkez ve yerel arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesi için yurttaşlık hareketinin oluşturulması gerektiğini söyledi.
Demokrasi İçin Birlik (DİB), yaklaşan 31 Mart yerel seçimleri öncesi “Yerel Demokrasi Konferansı”nı Beyoğlu’nda bulunan bir otelde gerçekleştirdi. Yüzlerce kurum ve kişinin kolektif çalışmasını barındıran konferansa, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, aydın, yazar, siyasetçi, akademisyen ve gazetecilerden oluşan çok sayıda kişi katıldı.
Mereş merkezli depremde yaşamını yitirenlerin anısına yapılan 1 dakikalık saygı duruşunun ardından başlayan konferansta, 6 Şubat depremini konu alan bir belgesel gösterimi yapıldı. Belgesel gösteriminin ardından DİB Sözcüsü ve eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı Rıza Türmen ile kent hakları savunucusu ve mimar Mücella Yapıcı açılış konuşması gerçekleştirdi.
‘DEMOKRASİNİN YERELDEN YÜKSELMESİ DIŞINDA ÇARE YOKTUR’
İlk olarak konuşan Mücella Yapıcı, demokrasinin Türkiye’de yüzyıldır kendisini bulmaya çalıştığını, ancak gelinen aşamada demokrasi için hala bir yol alınamadığını vurguladı. Demokrasinin özellikle cumhurbaşkanlığı sisteminin ardından niteliğini kaybettiğini ifade eden Yapıcı, cezaevlerinin bunun en büyük örneği olduğunu kaydetti. Türkiye’de en büyük demokrasi örneğinin Gezi sürecinde ortaya çıktığını söyleyen Yapıcı, “Gerçek demokrasi; azınlıkların, ötekilerin, yoksulların sözlerini yönetime ulaştıran, karşılıklı tartışmaya ve haklara dayalı, aynı fikirde olma zorunluluğunun olmadığı bir uzlaşma ve müzakere rejimidir. Demokrasi bir yönetim biçiminden ziyade bir yaşam biçimi olmalıdır. Sadece kurallara bağlı bir demokrasinin hiçbir zaman gerçek demokrasi olmadığını düşünenlerdenim. Öteki demeden karşısındakini düşmanlaştırmadan bir müzakere ve karar alabilme süreci yürütebiliyorsanız ne ala. İşte biz bunu Gezi döneminde yaptık. İktidarın Gezi’den çıkardığı en önemli ders, demokrasinin yurttaşlar tarafından benimsendiğinde hiçbir iktidarın sonsuz olmayacağıydı. Bu anlamda demokrasinin yerelden yükselmesi dışında başka hiçbir çare yoktur. Bunu temsili demokrasinin düşüncesine bırakırsak bundan iktidar karlı çıkar. O yüzden kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” dedi.
‘BİR ÜTOPYA İNŞA ETMEK İÇİN BURADAYIZ’
Yapıcı’nın konuşmasının ardından Rıza Türmen söz aldı. “Bugün buraya bir ütopya inşa etmek ve bunun nasıl gerçekleştirilebileceğine dair bir araya geldik” diye konuşmasına başlayan Türmen, “Ütopyamız, halkın yerelden kendi kararlarını vereceği ve uygulayacağı, halkın kendi egemenliğine dayanan, sesi duyulmayanların sesi olabilmek için yeni bir demokrasidir. Yerel seçimlere doğru gidilen bir süreçte bu konferansı yapıyoruz. Hak ihlallerinin arttığı, iktidarın politikalarının halkı kitlesel bir şeklide yoksullaştırdığı, yaşam düzeyinin her gün biraz daha düştüğü bir ortamda giriyoruz” diye belirtti.
‘YERELİN YETKİLERİ MERKEZE DEVREDİLMİŞ DURUMDA’
Türkiye’de iktidarın kendisini otoriterleşme ve merkezileşme şeklinde inşa ettiğini söyleyen Türmen, “Oysa demokrasi, iktidarın yatay ve dikey olarak paylaşılmasına dayanır. Yatay olarak paylaşılması kuvvetler ayrılığı rejimidir. İktidarın, yasama, yürütme, yargı arasında örülmesidir. Dikey paylaşılması ise merkezle yerel arasında paylaşılmasıdır. Bugün Türkiye’de böyle bir paylaşmadan söz etmemiz mümkün değil. Çünkü kuvvetler ayrılığını değil kuvvetler birliğini, merkezin daha fazla yetkilere sahip olması ve yerelin yetkilerini merkeze devretmesini yaşıyoruz. Merkezi yapılara sıkıştırılan karar alma mekanizmalarıyla yönetilen bir ülkede demokrasiden söz etmemiz mümkün değildir. Bu bakımdan konferansın seçim öncesine rastlaması bir tesadüf değildir. Bu bir fırsattır ve bu fırsatı kullanmalıyız” şeklinde konuştu.
‘REJİMİ GÜÇLENDİREN SESSİZ KALMAMIZDIR’
Mevcut iktidar rejimini reddetmenin bir başına yeterli olmadığını, buna karşın alternatif bir projenin geliştirilmesinin şart olduğunu ifade eden Türmen, şöyle konuştu: “Bugün Erdoğan’ın sunduğu proje din temelli, kadın erkek eşitsizliğine dayanan bir proje olduğu için bunu beğenmiyoruz. Peki bizim projemiz nedir? Bizim projemiz temsili demokrasi projesi olmamalı çünkü temsili demokrasi tıkanmıştır. Bu demokraside halk yoktur. Halk ile temsilciler arasında bir duvar örülmüştür. Çünkü seçilenler seçildikten sonra artık halktan kopmaktadır. Böyle bir sistem halkı yönetimden uzaklaştırmakta ve siyaseti dar bir alana sıkıştırmaktadır. Bunun için yerelden başlayan yerel demokrasiyi savunmalıyız. Bunun yanı sıra bakın bugün otoriterlik ve totaliterlik sadece iktidardan kaynaklanmıyor. Böyle bir rejimi güçlendiren halkın sessiz kalmasıdır. O yüzden suçlama yaparken kendimize de bakmamız lazım. Bunun için yurttaşların aktif yurttaşlık bilincinde olması büyük önemi aşıyor. İşte yerel katılımcı demokrasi bunu sağlayabilir. Katılımcı demokrasi sorun odaklı olduğu için toplumdaki kutuplaştırmayı da ortadan kaldırmayı sağlayabilir.”
KATILIMCI YEREL DEMOKRASİNİN ÖNEMİ
Türkiye’de de geçmiş yıllarda bu konuda çeşitli denemelerin yapıldığına işaret eden Türmen, “Katılımcı demokrasinin uygulandığı yerlerde halkın siyasete yabancılaşması sona eriyor. Halk meclisleri bir yurttaşlık okulu görevi görüyor. Katılım giderek artıyor. Başlangıçta yüzde 20 olan katılım giderek daha artıyor. Özellikle ezilenler, yoksullar daha büyük ilgi gösteriyorlar bu halk meclislerine. Katılımcı demokrasinin uygulandığı yerlerde insanların birbirine olan güveni ve diyalog yolunun güçlendiğini görüyoruz. Böyle bir projenin Türkiye’de yeni bir siyaset anlayışı yaratacağına inanıyoruz. İktidarın tek bir kişiden halka çevrilmesi yani piramidin tersine çevirmek demektir. Burada, halkın tercihlerinin siyaset tarafından saptandığı bir yerden halkın tercilerinin siyaseti saptadığı bir yere geçelim” diye belirtti.
‘YURTTAŞLIK HAREKETİNE İHTİYAÇ VAR’
Konferansın bir başlangıç olduğunu ve konferans sonrası bir yurttaşlık hareketinin oluşturulması gerektiğini belirten Türmen, söz konusu yurttaşlık hareketinin işleyiş bakımından 3 temel kola sahip olması gerektiğini işaret ederek, “Birincisi, kentte yaşayan halkların haklarını sağlayan kent hakları sözleşmesi hazırlanması, ikincisi halkın kendi karar alma mekanizmaların kurulması, üçüncüsü ise merkez ve yerel arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesi gerekli” dedi. Türmen, konferanstan çıkacak sonucun Türkiye’nin demokratikleşmesi bakımından önemli bir adım olacağını vurgulayarak sözlerini noktaladı.
‘YEREL DEMOKRATİK İŞLEYİŞİ YAŞATACAĞIZ’
Türmen’in konuşmasının ardından tutuklu Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın konferansa yolladığı mesajı okundu. Mızraklı, mesajında şunları belirtti: “Çok değerli konferans delegeleri, sevgili arkadaşlarım merhaba. Öncelikle Edirne F Tipi’nden hücre arkadaşım sevgili Selahattin başkanın sizlere selam ve sevgilerini iletiyor ve konferansınızda başarılar diliyorum. Ülkemiz siyasi tarihinin en yoğun ve uzun süreli, en kapsamlı baskı, zor ve hukuksuzluk rejimini yaşıyor. Trakya’dan Kürdistan’a doğru bu zor ve kötülük yoğunluğu giderek artıyor. Bu anlamda tarihin hurdalığına terk edilmiş siyasal tarih ve toplumsallığın dizgi hatası rejim ve idare modellerinin, hukuksuzlukların ülkemizde yaşanıyor olması bahtsızlık değil demokratik muhalefetin örgütlülüğü yeterince güç biriktirememesindendir. Demokrasinin membalarından birinin yerel yönetimler olduğunu bizlerin bildiği kadar demokrasi düşmanı rejim sahipleri de biliyor. Ve bunun içindir ki demokratik işleyişin, ruhun ve düşünüşün en fazla hayatiyet bulduğu ve belediyelerimize kayyumlar atanmıştır. Kayyum atanması ile anti demokratik, hukuk dışı bir irade gaspı olmanın da ötesinde Kürt coğrafyasında özel bir tür sömürge yönetmek hedeflenmiştir. Bizler geçmişten şunu çok iyi biliyoruz ki bunlar sıradan rejim politikaları değil, ülkenin bütünlüğüne de tehdit niteliğindedir. Bütüncül bir tehdittir, boşa çıkarmak zorundayız. Konferansınızın, olanların tespitinden çok olması gerekenin arayışını yaptığını biliyorum bu çabalarınıza verilecek en güzel cevabın, ortaya koyduğunuz değerleri, çıktıları önümüzdeki dönemde yerel yönetimlerde pratikleştirmek olacaktır. Kadın-erkek eşit temsiliyetten bütün farklılıkların yerini aldığı yönetişim ve kararlaşmaya kadar yerel demokratik işleyişi sindirecek, yaşatacağız. Yolunuz açık ve aydınlık olsun.”
Ardından konferansa ilişkin oluşturulan “Yerel Merkez İlişkilerinin Demokratik Biçimde Yeniden Düzenlenmesi”, “Kent Hakkı- Katılım”, “Ekolojik Yerel Yönetimler”, “Halkçı ve Toplumcu Yerel Yönetim”, “Herkesin Kenti”, “Kadın ve LGBT+atölyesi” başlıklı atölyelerin hazırladığı raporların sunumu yapıldı.
SONUÇ BİLDİRGESİ AÇIKLANACAK
Raporlara ilişkin yapılan sunumların ardından forum kısmına geçildi. Forum kısmında söz alan isimler konferansın içeriğine ilişkin kısa konuşmalar gerçekleştirdi. Ardından ise katılımcılara, konferansın çalışmalarına ilişkin sonuç bildirgesinin taslağı sunuldu. Yapılan tartışma ve görüş alışverişi temelinde sonuç bildirgesinin kısa bir süre içerisinde kamuoyuyla paylaşılacağı açıklandı.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***