CUMALİ ÜNAL | YORUM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el Sisi’nin davetlisi olarak Kahire’ye önemli bir ziyaret gerçekleştirdi. Birleşik Arap Emirlikleri’nden, beraberindeki kalabalık bir heyetle Mısır’a geçen Erdoğan’ı, Sisi havaalanında resmi bir törenle karşıladı.
Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la birlikte Türkiye karşıtı oluşan Arap Bloku’nun en önemli ülkesi konumundaydı. Mısır ayrıca Yunanistan ve İsrail gibi Türkiye’nin bölgesel rakipleriyle de sıkı ilişkiler geliştirerek, Ankara‘nın bölgede ‘değerli bir yalnızlık‘ politikasına maruz kalmasının da en önemli aktörlerinden biriydi.
2010 sonunda patlak veren Arap Baharı ile birlikte kötüleşen ve zaman zaman da soğuk savaş rüzgarlarının estiği ilişkilerin, bu ziyaretle Arap dünyasını sarsan ayaklanmalardan önceki parlak günlerine dönüp dönmeyeceği merak ediliyor.
12 yıl aradan sonra gerçekleşen ziyaretin İsrail’in Gazze’ye yönelik 7 Ekim’den beri sürdürdüğü saldırılarına denk gelmesi de büyük bir önem taşıyor. İki lider, düzenledikleri ortak basın toplantısında ağırlıklı olarak bu konunun altını çizdiler ve sorunun çözülmesi için birlikte hareket edeceklerine vurgu yaptılar.
Erdoğan’ın ziyaretinde Gazze’nin yanı sıra Libya’nın da en önemli gündem maddelerinden biri olduğu iki liderin ortak basın toplantısında dikkat çeken bir diğer konuydu.
Libya iki ülke ilişkilerinin özellikle 2019’da dibe vurmasında önemli bir rol oynadı. O dönemde Mısır’ın da desteklediği General Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu güçlerinin, BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin kontrolündeki Trablus’u ele geçirmek istemesi üzerine, Türkiye olaylara müdahale etmiş ve Hafter güçleri geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu durum iki ülke ilişkilerinin tarihi bir dib yapmasına sebep olmuştu.
İki ülke ilişkileri Cumhuriyet döneminde tabiri caizse tam bir kış uykusuna yatmıştı. Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması için dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in arabuluculuk görevinde bulunması ilişkilerde bir uyanışa sebep oldu.
2005 yılında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması ikili ilişkilerde önemli bir kilometre taşı oluşturdu ve ekonomik ilişkilerde hızlı bir iyileşme görülmeye başlandı, akabinde karşılıklı ziyaretler hızlandı.
Türkiye’nin o yıllarda izlediği yumuşak güç stratejisinde Mısır, Türkiye’nin Afrika’ya ve Arap dünyasına açılan kapısı konumundaydı. Sudan’dan Somali’ye, Filistin’den Yemen’e pek çok alanda birlikte çalışma imkanları araştıran iki ülke arasında ayrıca Mısır’dan Türkiye’ye uzanan bir Arap Barış Boru hattı döşenmesi konusunda da anlaşmaya varıldı.
Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerinde yaşanan iyileşme, Gazze üzerinde de etkisini göstermiş, Gazze’nin Erez bölgesinde bir Serbest Ticaret Bölgesi kurulması konusunda adımlar atılmıştı.
Ancak 18 Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan ve 25 Ocak 2011’de Mısır’a sıçrayan Arap sokaklarındaki ayaklanmalar başta Türkiye-Mısır ilişkileri olmak üzere Türkiye’nin Arap dünyası nezdindeki itibarına büyük bir darbe vurdu.
Bunun en temel sebebi şüphesiz Türkiye‘nin ayaklanmaların başlaması ile birlikte Katar’ı da yanına alarak Müslüman Kardeşler’in ağırlıkta olduğu ülkelerde muhalif hareketleri desteklemeye başlamasıydı.
Ancak 2013 yılında Muhammed Mursi’nin Sisi tarafından görevden uzaklaştırılması Türkiye’nin bölgedeki varlığına büyük bir darbe vurduğu gibi, iki ülke ilişkilerinde de görülmedik bir gerginlik yaşanmasına yol açtı. Önce Mısır, Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’yı, akabinde de Türkiye Mısır’ın Ankara Büyükelçisi Abdurrahman Selahaddin’i istenmeyen adam ilan etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise farklı zamanlarda Mısır yönetimini sert sözlerle hedef aldı.
Sisi değil Mursi yönetimini meşru olarak gördüklerini aktaran Erdoğan, özellikle demokratik ülkelerin Sisi’ye değil cephe almak, onu kırmızı halılarla karşıladığını belirterek Batılı ülkelere tepki gösterdi.
Erdoğan başka bir konuşmasında ise Sisi’yi darbeci olmak ve bazı Müslüman Kardeşler üyelerini idam ettirmesinden dolayı insanlık suçu işlemekle suçladı. Hatta Erdoğan, Sisi ile aynı masada oturmayacağını belirterek, BM Genel Sekreteri’nin verdiği yemeğe dahi katılmamıştı.
Mısır’ın Türkiye karşıtı argümanlarının temelini ise Ankara’nın Müslüman Kardeşlerle yakın ilişkisi oluşturdu. Erdoğan’ın, “Terörist Müslüman Kardeşleri kucakladığını” iddia eden Mısır, Türkiye’de tutuklu gazeteci ve siyasilerin çokluğuna da vurgu yaptı.
İki ülke ilişkilerindeki kriz özellikle Doğu Akdeniz’de bulunan doğal gaz yatakları iyice derinleşti. 2019 ve 2020 yıllarında zirve yapan kriz, Türkiye’nin bölgedeki tüm rakiplerini aynı çatı altında bir araya getirdi. Fransa, Rusya, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs gibi ülkeler hem Doğu Akdeniz’de ve hem de Libya’da Türkiye’yi yalnızlaştırmaya çalıştı.
Ancak bu ülkelerin de kendi aralarında zaman zaman çıkar çatışmalarına girmesi, Türkiye’nin geri adım atarak başta Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail ile perde arkasından görüşmeler gerçekleştirmesi bir anda rüzgarın tersine esmesine sebep oldu.
Türkiye bu tarihten itibaren Mısır ile de istihbarat kanallarıyla görüşmeler gerçekleştirmeye başladı. İlk olarak iki ülke, dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde 2021’de toplantılar gerçekleştirdiler ancak Kahire‘nin Türkiye’nin Libya politikasına olan eleştirileri nedeniyle istenilen sonuca ulaşamadılar.
İki ülke ilişkilerinin düzeltilmesi adına ilk ciddi adım ise Katar’daki Dünya Kupası açılış törenlerine katılan iki lider ilk kez el sıkışmasıyla atıldı. Daha öncesinde de Erdoğan’ın Sisi ile görüşmek istediği ancak olumlu yanıt alamadığı medyaya yansımıştı.
Geçen yıl Eylül ayında da iki lider G20 liderler zirvesi için bulundukları Hindistan’da bir araya gelmişti.Geçen yıl iki ülke, daha önce geri çektikleri büyükelçilerini geri atayarak ilişkilerin yeniden rayına oturması adına önemli bir adım atmıştı.
Erdoğan ve Sisi’nin ortak basın toplantısı sırasında vurgu yaptığı Gazze konusunda, her ne kadar Mısır, Türkiye ile ortak çalışmak istediğini açıklasa da, bu konuda ana aktör olma rolünü kimse ile paylaşmak istemediğini her zaman belli ediyor.
Bu durum, Arap Baharı öncesinde de Mısır tarafından açıkça ortaya konmuş, Türkiye’nin Filistin konusundaki proaktif politikasından rahatsızlık duyduğunu farklı şekillerde dile getirmişti.
Mısır, Türkiye’nin Filistin konusuna direkt müdahil olmasını değil, Mısır üzerinden yardımcı rol oynamasını istiyor. Ayrıca Erdoğan’ın Hamas yanlısı tutumu da Kahire’de rahatsızlık unsuru.
Libya konusunda ise nasıl bir konsensüse varılacağı henüz bilinmiyor. Adeta dondurulan bu konunun, en küçük bir kıvılcımla yeniden alevlenebileceği, iki ülkenin yeniden karşı karşıya kalabileceği belirtiliyor.
Doğu Akdeniz doğal gaz konusu ise belki de iki ülkenin en kolay halledebileceği konu. Daha önce yaşanan bu kriz ağırlıklı olarak Libya eksenli olduğundan, Mısır Kıbrıs ve Yunanistan’la birlikte hareket ederek doğal konusu üzerinden Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışmıştı.
Mısır özellikle Türk tekstilciler için en önemli yatırım merkezlerinden biri durumunda. 2 milyar dolar civarında bulunan Türk şirketlerinin yatırımının, iki ülke ilişkilerinde yaşanacak iyileşme ile birlikte daha da artması muhtemel.
Mısır’ın ayrıca Suriye ile de her zaman derin tarihi bağları bulunuyor. Erdoğan’ın Sisi ile barışmasından sonra Beşar Esad ile de buluşmak için daha rahat bir ortam bulabileceği belirtiliyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***