AHMET KURUCAN | YORUM
www.herkul.org web sayfası, akıllı telefon ve tablet uygulamalarında belli bir program dahilinde yenilikler yapılıyor. Bu yenilikler içinde benim en çok dikkatimi çeken “Ortak Dua” oldu. Neden?
Bundan sonra okuyacaklarınız hissiyat ağırlıklı sübjektif değerlendirmelerle dolu satırlar olacak. “Bize ne senin hissiyatından?” diyenler yazıyı okumayı burada kesebilir, vaktini israf etmeme adına kendilerine yarar sağlayacağını düşündüğü bir başka işle meşgul olabilirler.
Halkımız arasında bir inanış vardır. Vaizlik yaptığım yıllarda birçok insandan duymuşumdur bunu ben. Mealen söyleyeyim, “Eğer bir insan dua edebiliyorsa Allah onu dergâhına kabul etmiştir ve duasını kabul edecektir ki dergâhının kapısını ona açmıştır. Dua edemiyorsa demek ki o kapı ona açık değildir. Bu açıdan dua edebilenler kendilerinin şanslı olduğunu, o Yüce Yaratıcı’nın dergâhına kabul edildiklerinin bilinci içinde olmalılar ve ona göre dua etmeliler.”
Aynı şeyi namaz kılanlar ve kılmayanlar için de duydum. Bir insan namaz kılıyorsa o yüce dergâhın kapısını ona açılmıştır, namaz kılamıyorsa -kılmıyorsa değil kı-la-mı-yor-sa-, demek ki o yüce dergâhın kapıları ona kapalıdır.
Ben inanmıyorum bu cümlelerle ifade edilen düşüncelere. İslamın temel değerleriyle bağdaşmadığını biliyorum çünkü. Şimdi istesem arkası arkasına onlarca ayet, onlarca hadisi sıralayabilirim. Siz de yapacağınız bir Google araştırması ile bulabilirsiniz bu ayet ve hadisleri. Arama çubuğuna “Dua ile ilgi ayet ve hadisler” yazmanız kâfi.
Aksine şuna inanıyorum, bir insan dua edemiyorsa, her namazın arkasında yaptığı dualarda hep aynı şeyleri söylüyor ve bu durum onu yeni arayışlar içine sokuyorsa şahsen bu durumun aşk u sevk ile dakikalarca hatta saatlerce dua edebilmek kadar Allah katında değerli olduğunu düşünüyorum. Daha da ötesi o kişinin duaya kendini salamamasının verdiği ıstırapla kendini zorlamasının er veya geç onu farklı yerlere taşıyacağına inanıyorum.
Ben herkul.org sayfasının “ortak dua” bölümünü tabir caizse kabz halinde yaşayan diye tarif edebileceğim böylesi insanlar adına önemli bir sığınak olarak gördüm. Şöyle ki, gecenin kör bir vaktinde kalkmış, iki rekât namaz kılmış, ardından elinize bir dua mecmuası almış dua ediyorsunuz. Ya da tesbih elinizde boynunuzu büküp tipik bir dilenci misali Allah’ın huzurunda O’nu zikrediyorsunuz. Ama yalnızsınız. Ne kadar konsantre olabilir ve bu halinizi ne kadar sürdürebilirsiniz?
Bir de şöyle düşünün geniş bir zikir halkasındasınız. Yalnız bu halka aynı mekânda toplanmış 100-200 insandan ibaret değil. Dünyanın her bir yerinde. Binlerce insan. Ve hep birlikte aynı bamteline dokunuyor, birlikte aynı zikri, aynı duayı yapıyor ve seslerinizin toplamı büyük bir çağlayan halinde göklere yükseliyor. Burada zikrin haricinde yapacağınız tek şey, bu manzarayı hayalinizde canlandırmak ve binlerce insandan müteşekkil bir halkada oturduğunuzu düşünmek.
Zaten elinizde tuttuğunuz telefonda söylediğiniz her bir kelime-i tevhidi, her bir salavatı tesbih çekme misali ilerletince ekranda görüyorsunuz rakamın nasıl ilerlediğini. O halkada kaç kişiyle birlikte olduğunuzu. İnanın bana bu manzara öyle bir huzur veriyor ki insana, bir müddet sonra zikrin akışına kendinizi kaptırıp tesbih çekmeyi de unutuyor, o halet-i ruhiye ile bütünleşiyor ve zamanın ilerlemesini, o anın bitmesini hiç istemiyorsunuz. Yeter dediğiniz noktada saate bir bakıyorsunuz, bazen dakikalar geçmiş ama siz o dakikalarda saatler yaşamışsınız, ya da saatler geçmiş ve siz onu farketmemişsiniz.
Mutlaka denemelisiniz diyeceğim. Özellikle herkesin uykuda olduğu, Allah’ın hadis-i şerifte ifade edildiği üzere dünya semasına nüzul edip “Yok mü bana tevbe, istiğfar eden onun tevbesini kabul edeyim, yok mu bana dua eden ona icabet edeyim” dediği saatlerde.
Günümüz teknolojisini kullanarak böyle bir imkanı bizim avuçlarımızın içine koyan ve yeryüzünü adeta bir zikir meclisi haline getiren arkadaşlarımıza çok ama çok teşekkür ediyorum.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***