AMED – Kürt Edebiyatçılar Derneği’nin düzenlediği “Edebiyatta Kadının Sesi” söyleşisinde “Edebiyat aynı zamanda cinsiyetçiliği aşıyor ancak sistem tarafından özgürce akması engelleniyor” denildi.
Kürt Edebiyatçılar Derneği (Komeleya Wêjekarên Kurd) tarafından 14 Şubat Dünya Öykü Günü ve 21 Şubat Dünya Anadil Günü etkinlikleri kapsamında “Edebiyatta Kadının Sesi” konulu bir söyleşi düzenlendi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Amed 1 No’lu Şubesi’nde düzenlenen söyleşinin modetörlüğünü Dr. Dilawer Zeraq yaparken edebiyatçı Mizgin Ronak ise konuşmacı olarak katıldı. Söyleşinin açılış konuşmasını Kürt Edebiyatçılar Derneği Eşbaşkanı Rêdûr Dîjle yaptı.
Edebiyatta kadının sesinin varoluş şartı kadının varoluş biçimi ile yakından ilişkili olduğunu berlirten Zeraq “Dilimiz sese bağımlı olarak sınırlandırıldığı için düşünceyi oluşturan dil bağlamında beyne ulaşamıyor. Bu tür bir parçalanma edebiyattki düşünce bağlamında da dili güçsüz kılıyor. Dilimizin düşünceye dönüşebilmesi için nasıl ki Celadat Bedirxanlar dil için mücadele ettiyseller biz de bu mücadeleyi vereceğiz” dedi.
‘KÜRT KADIN MÜCADELESİ FEODALLİĞİ DURDURABİLECEK GÜÇTE’
Kürt edebiyatı için önemli olanın kadının kendi sesiyle var olması olduğunun altını çizen Zeraq, “Kadın edebiyatta özgürce kendini inşa edebiliyor mu? Var olan sesi ile diğer bütün seslerle beraber varolabilecek bir sesin rengini elde edebilmesi için ne türden bir dil oluşturabileceğini ve bu dil ile oluşacak eserlerin o renge ve sese ait olma olanaklarını araştırmalıyız. Bununla beraber Kürt kadınlarının mücadelesi feodal zihniyeti ve feodal pratiği tamamıyla yıkamasa da birçok açıdan onu durdurabilecek güce erişti. Bu pratik ve güç dil ve edebi anlatımla birleştiğinde, oluşacak dil dişil anlatım niteliğiyle önümüzdeki ufukları genişletecektir. Kürtçe edebiyatta dişil bir anlatım oluşturabilmek için Michel Foucault’un ‘dilin doğurganlığı ‘ kavramını Kürtçe anlatımlarda pratize edebiliriz. Tabiki ‘dişil dil’ kavramı dilin eril dişil özellikleriyle ilgili değildir. Dişil dil ile oluşturulan anlatım her okuyucu için farklı yönelimler ve farklı ufuklar açması anlamına gelmektedir” dedi.
‘EDEBİYAT CİNSİYETÇİLİĞİ AŞIYOR’
Ardından konuşan Yazar Mizgin Ronak, Kürt edebiyatının Ortadoğu halklarıyla birlikte yaşadığını, ancak edebiyatta ne güçlü bir sinerji ne de güçlü bir dinamiğe sahip olmadığı için eleştirilerin hedefinde olduğunu kaydetti. “Burada asıl sorulması gereken nasıl bir edebiyat istiyoruz” diyen Ronak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Edebiyat canlıdır. Edebiyat aynı zamanda cinsiyetçiliği aşıyor. Ancak edebiyatta kadın varsa hemen ‘kadın ağlamasını’, erkek varsa ‘şidet kullanmasını’ ilk aklımıza getiriyor. Bu aslında feodalliği önümüze getiriyor. Her ne kadar edebiyat yaşamın canlılığından oluşsa da ilişkiler sistemi bu oluşumun tözgürce akması engel teşkil ediyor. Zira bu ilişkiler sistemi edebiyatı yönlendirmektedir. Bir sonuç olarak edebiyatın dışında oluşturulan sınırlar hala aktif bir şekilde varolmakta, bu sınırları okuduğumuz edebi eserlerde rahatlıkla görebiliyoruz.”
Söyleşi soru ve cevapların ardından sona erdi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***