15 Temmuz’dan sonra başlatılan hukuksuz cemaat soruşturmaları kapsamında Kız Öğrenci Yurdu’nda müdürlük yaptığı için 56 ay hapis yatan Aysun Işınkaralar, gözaltına alındıktan sonra Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğü’nde gördüğü işkenceyi, ‘‘Dişlerime, saç tellerime kadar, bütün vücudumda elektriği hissettim. Öleceğimi zannettim. Ben kelime-i şahadeti tamamlamadan, işkenceciler kendileri tamamlayarak benimle dalga geçiyorlardı.’’ sözleriyle anlattı.
TR724’ün haberine göre, Afyonkarahisar’da kapatılan Özel Nezahet Kız Öğrenci Yurdu’nda 2,5 yıl müdürlük yaptığı için 7 Mayıs 2018’de gözaltına alınıp tutuklanan Aysun Işınkaralar’ın (35), Afyon Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde gördüğü işkenceler, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından raporlaştırıldı.
Gözaltına alındığında 31 yaşında olan Işınkaralar’ın, sağ ve sol ayak bileklerine elektrik verildiği, kafasına çuval geçirildiği, boğazı sıkılarak boğulmaya çalışıldığı ve tacize maruz kaldığı kayda geçirildi.
“ACIYI HİSSETTİĞİMDE ALLAH DİYE BAĞIRIYORDUM”
4,5 yıl hapis yattıktan sonra 14 ay önce tahliye edilen Işınkaralar’ın, gördüğü işkencelerin kayıt altına alınması için 21 Mart 2023’te Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na yaptığı başvuru üzerine hazırlanan raporda “Beni bir odaya soktular, içeri girer girmez başıma çuval geçirdiler. Boğazımı sıktılar, nefes alamadığımı görünce bırakıyorlardı. İki ayak bileğime elektrik verdiler. Acıyı hissettiğimde ‘Allah, Lailahe İllallah’ diye bağırıyordum.” ifadelerine yer verildi.
“BİZ DEVLETİZ DİYE BAĞIRDILAR, BENİ SOYMAKLA TEHDİT ETTİLER”
Rapora göre Işınkaralar’a elektrik vererek işkence eden polisler ‘Biz devletiz’ diye bağırdı ve ‘Sen dini sohbet yapmadın mı?’ diye sorguladı. Işınkaralar, maruz kaldığı işkenceyi “Elektriği nasıl verdiklerini çuval başımda olduğu için bilemiyorum ama önce sağ, sonra sol, sonra ikisine birden verdiler. Ama öyle tutup bırakmadılar. İliklerime kadar hissettim. Daha sonra ise beni soymakla tehdit ettiler. Kulağımda silah çektiler. Ayakkabılarından sayabildiğim kadarıyla odada 4-5 polis vardı.” ifadeleriyle anlattı.
Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu sosyal medyada “Afyon’da kadınlara işkence yapılıyor” diye duyurduktan sonra işkenceden vazgeçildiğini söyleyen Işınkaralar, 18 Mayıs 2018’de tutuklanıp Afyon E Tipi Cezaevine konuldu.
“DARP VE CEBİR İZİNE RASTLANMIŞTIR”
Işınkaralar’ın işkence gördüğü Afyon Emniyeti tarafından yaptırılan adli muayenede üzeri kapatılsa da tutuklandıktan üç gün sonra cezaevi tabipliğinde de belgelendi. TİHV’in raporunda, Afyonkarahisar E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Tabipliği tarafından Işınkaralar’a verilen raporda “Darp ve cebir izine rastlanmıştır. Sağ ayak bileği ve sol ayak bileğinde 0,5 cm yara izi (kabuk)” denildiği görülüyor.
TİHV’in 7 Şubat 2024’te hazırladığı raporun “Süreç ve Kanaat” bölümünde Işınkaralar hakkında, “Başvurucuya almakta olduğu ilaca devamı önerildi. Tedaviden yarar görmekle birlikte bazı yakınmaları halen devam etmektedir. Yaşadıklarının ağırlığı, aile ve ekonomik zorluklar nedeniyle tam remisyon sağlanmasa da işlevselliğinde ve geleceğe yönelik umutlarında artış oldu, yeni hedefler koyabildi. İntihar düşünceleri ve kabuslar geçti. Görüşmeler boyunca anlattıkları iç tutarlılık içindeydi, çelişki içermemekteydi. Travmalarını anlatırken ruhsal durumunun beden hareketlerinin buna eşlik ettiği de saptandı. Bütün öykü, muayene ve izlem değerlendirildiğinde anlatılan travma öyküsünün bütünüyle birbiriyle uyumlu olduğuna tıbbi psikiyatrik kanaat oluşmuştur.” denildi.
Hapisten çıktıktan sonra psikolojik tedavi görmeye başlayan, bu arada iş arayan Aysun Işınkaralar, maruz kaldığı işkence ve kötü muameleleri detaylarıyla Kronos’tan Sevinç Özarslan’a anlattı:
“SUÇUM YURT MÜDÜRLÜĞÜ YAPMAK”
“Afyonkarahisar’da 2,5 yıl, bir yıl da Manisa Akhisar’da yurt müdürlüğü yaptım. Afyon Kocatepe Üniversitesi Malzeme ve Metalurji Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra Afyon’da Özel Nezahat Kız Öğrenci Yurdu’nda çalışmaya başladım. Sonra Manisa’da başka bir kız yurdundan görev yaparken 15 Temmuz oldu ve çalıştığım kurum KHK ile kapatıldı. Ben de Akhisar’dan ayrılıp ailemin yanına gittim.
Afyon’da çalıştığım için, hem orada iş ararım hem de bildiğim çevre diye 2018 yılında tekrar Afyon’a döndüm. Bir apart tuttum ama eve taşındıktan 1,5 ay sonra 5 Mayıs 2018’de kapıma polisler geldi. Akşam 21.30 sularıydı. 5-6 polis hemen içeri girdi. Hatice Beyza diye bir kızı arıyorlarmış. Evde öyle biri yoktu, kendisini tanımıyordum. Sözleşmemi gösterdim.
‘Cumhuriyet Savcılığından arama kararımız var, evde kimi bulursak götürmeye hakkımız var’ dediler. Beni kelepçeleyip oturttular. Evi aramaya başladılar. Evdeki paramı tutanak tutarak aldılar. 1050 dolar, 5 bin TL Türk parası ve bir de küçük altınım vardı. Misafir bir arkadaşım vardı. İkimizi birlikte gözaltına aldılar.
Önce Afyon İl Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Toplu bir operasyonmuş; 38-39 kişi, çoluk çocuk, öğrenci, birçok insan duvara dönük bir şekilde duruyordu. Daha sonra kadınları Sahipata Karakolu’na götürdüler. Bir gün sonra beni, misafirimi ve bir kişiyi daha çağırdılar ve bizi ifadeye götüreceklerini söylediler.
“KAPIDAN GİRER GİRMEZ KAFAMA ÇUVAL GEÇİRDİLER”
Afyon İl Emniyet Müdürlüğü’nün Terörle Mücadele Şubesi’ne gittik. Önce benim adımı söylediler. Kapıdan girer girmez, arkamdan kapıyı kapattılar, orada zaten hazırlıklılarmış ve hemen kafama çuval geçirdiler. Yan taraftan “Ahh…” diye bir ses geliyordu. Herhalde birine işkence yapıyorlar, şahit olmayayım diye benim kafama çuval geçirdiler diye düşündüm. Sağıma, soluma koluma girdiler, arkamdan biri eğdi beni, rüku şeklinde koşturmaya başladılar. Ama o kadar hızlı bir şekilde koşuyorlardı ki, koridorun sonunda sağdaki odaya beni fırlattılar. Orada zaten beni bekliyorlarmış.
“BOĞAZIMI SIKIP BENİ BOĞMAYA BAŞLADILAR”
Kapıdan atar atmaz biri boğazıma sarıldı, diğerleri de beni yuvarlak içine aldı. Boğazımı sıkıp beni boğmaya başladılar. “İmame misin”, “ByLokc’u kim yükledi” gibi sorular sormaya başladılar. Boğazımı sıkıyorlar, sarsıyorlar. Ben bir şey demeyince yüzümü duvara döndürdüler. ‘Sen sohbet yapmadın mı’ diye bağırdı biri. Biri ‘Sen zaten buralarda dolaşıyordun’ dedi. Çalıştığım Nezahat Yurdu, Emniyet’in yakınındaydı, o yüzden bu çevrede dolaşmamın normal olduğunu söyledim.
“ELEKTRİK VERİP DİNİ SOHBET YAPMADIN MI DİYE SORUYORLARDI”
Sonra bana elektrik vererek ‘Hatice Beyza’yı nereden tanıyorsun, o nerede’ sordular. Hayatımda gerçekten öyle birini tanımıyordum. Bir yandan elektrik verip bir yandan ‘Biz devletiz’ diye bağırdılar, ‘Sen dini sohbet yapmadın mı?’ diye sorguladılar. Elektriği nasıl verdiklerini çuval başımda olduğu için bilemiyorum ama önce sağ ayağımdan verdiler. Ama öyle tutup bırakmadılar.
“DİŞLERİME, SAÇ DİPLERİME KADAR ELEKTRİĞİ HİSSETTİM, ÖLECEĞİMİ ZANNETTİM”
Sağ ayak bileğime bir alet yapıştırdılar ve tuttular. Dişlerime, saç tellerime kadar, bütün vücudumda elektriği hissettim. Ben sürekli elektrik vermeden önce de sonra da o anda da “Allahhh” diye bağırıyordum. Öleceğimi zannettim. Ben kelime-i şahadeti tamamlamadan arkamdan kendileri tamamlayarak dalga geçiyorlardı.
İlk önce sağ ayağımdan, sonra soldan, sonra tekrar sağ, tekrar sol, sonra her ikisine birden verdiler. Sonunda ayaklarımda yaralar oluştu. Cezevindeyken 60 gün boyunca o yaralar kaldı. İtirafçı olan bir adamın söylediklerini bana ikrar ettirmeye çalıştılar. Fotoğrafın var dediler, gösterin dedim, göstermediler.
‘Sen sürekli neden Allah diye bağırıyorsun. Bizim Müslümanlığımıza mı laf ediyorsun’ dediler. Aklımda şu vardı. Gazetede birkaç haber okumuştum. Bazı hakimler tecavüze uğrayan kadınlara ‘Neden bağırmadın’ diye soruyorlarmış. Eğer bağırmadıysa kadını da kusurlu buluyorlarmış. Sırf bana öyle bir bahane söylemesinler diye, ben o anda hep Allah, Lailaheilllelah diye bağırıyordum.
“DEMEK KONUŞMUYORSUN AYSUN! SOYUN ARKADAŞLAR”
Ben konuşmayınca polislerden biri diğerlerine komut verdi. “Demek konuşmuyorsun Aysun! Soyun arkadaşlar!” diye. ‘Bana böyle bir şey yapamazsınız’ dedim. ‘Sana bunu yapmamızı istemiyorsan istediklerimizi söyleyeceksin.’ dediler. İçimden bir ses, ‘Bunlarla muhatap olma Aysun, sadece Rabbine sesini duyur’ dedi. İki kere aynı komutu verdi. Beni soyarlarsa dayanamam diye ‘Allahım bana güç kuvvet ver’ diye bağırmaya başladım.
Sonra kapı açıldı biri geldi, bir şeyler konuştular. Polislerden biri bana ‘Aysun biraz az bağırır mısın’ dedi. ‘Bana elektrik veriyorsunuz, beni soymak istiyorsunuz, nasıl bağırmam’ diye bu sefer o şekilde avazım çıktığı kadar bağırdım. Ondan sonra arkamdan polis çekildi. Biz sana ne elektrik veriyoruz ne de soyuyoruz dediler.
İŞKENCEDE “YALANCI İNFAZ”
Sonra beni karşı çapraz odaya götürüp sandalyeye oturttular. Orada bir kadın polis vardı. O polis bana yapılan işkenceye şahit aslında. Sonra silahını çekip bırakmaya başladı, defalarca. Karşısındaki polis de… İki tarafımdan silahla beni korkutmaya çalıştılar.
TİHV’in uzmanları bunun adının “işkencede yalancı infaz” olduğunu söyledi. Bak seni öldüreceğiz deyip başına silah dayama, silah çekme ya da uçuruma götürüp buradan atacağız diyerek korkutmaya çalışmak…. Bunlara yalancı infaz diyorlarmış.
Kulağımda onlarca kez sağdan soldan sürekli silah çekip bıraktılar. Sonra yumruk sesleri geliyordu. ‘Şunlara söyleyin de biraz sessiz dövsünler’ diyorlar. Bunlar olurken halan kafamda çuval vardı. Sonra çuvalı çıkardılar ve ben hepsini gördüm. O kadar kendilerine güveniyorlardı ki… Zaten güvenmeseler bir ilin emniyetinden sorumlu binada beni taciz etmezlerdi.
“BANA TECAVÜZ EDECEKLERİNİ ZANNETTİM”
2013 yılında Afyon Adliyesi’nin önünde eylem yapılmıştı. Oradan bazı fotoğraflar çekmişler. Bana fotoğraftan birini gösterip ‘Bu sen değil misin’ diye sordular. Daha sonra beni bir yere götürmeye başladılar, zannettim ki, herhalde tecavüz edecekler. Beni soymak isteyen o gruptaki polis, gözlerimin içine bakarak ‘Seni tekrar alacam’ dedi. Tekrar nezarethaneye götürdüler. Orada öğrenciler vardı. Sesimi nasıl duyuracağım diye düşünüyordum, söylesem öğrencilerin hepsi korkacaktı.
“HALA TRAVMA YAŞIYORUM, TEDAVİ GÖRÜYORUM”
Bir yandan dua ediyordum, ‘Allahın ne olur ayağımdaki yaralar geçmesin de hastaneye gidip rapor alayım’ diye. Beni 5 gün boyunca hastaneye götürmediler. İki ay boyunca geçmedi yaralar. Çünkü elektrik yarası, yanık, kemiğe kadar işliyor. İki aydan sonra psikolojim bozulduğu için yaraların varlığını sayamadım.
Etkin pişmanlık yasasından yararlanan bir adamın attığı iftiralar yüzünden ben orada işkence gördüm. Tacize uğradım. Kaç sene geçmesine rağmen hala travma yaşıyorum, EMRD diye bir tedavi görüyorum. Antidepresan kullanıyorum.
“SOSYAL MEDYADA GÜNDEM OLUNCA İŞKENCE YAPMAKTAN VAZGEÇTİLER”
Nezarete götürdütren bir gün sonra ya da o akşam, şu an tam hatırlayamıyorum, avukat geldi. Ailem avukat tutmuş. Hemen yaralarımı gösterdim. İşkence yaptıklarını söyledim, tekrar ifadeye götüreceklerini söyledim. Savcılığa gidip suç duyurusunda bulunacağını söyledi ama bulunmamış.
Yan taraftaki arkadaşların Antalya Barosu’ndan avukatları gelmişti. M.A. diye bir avukat vardı. O işkence yapıldığını duyunca milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nu arıyor. Sezgin bey de Valiliği, İl Emniyet Müdürlüğü’nü arıyor. Hemen sosyal medyada gündem yapıyorlar ‘Afyon’da kadınlara işkence yapılıyor’ diye. Aynı dönemde Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun paylaşımları da var. Bunun üzerine Afyon İl Emniyet Müdürlüğü tekzip yayınladı.
14 gün Afyon TEM Şube’de kaldım. Akşamları gelip nabız yokladılar. İşkence gündem olunca ifadeye götürdükleri diğer kadınlarla bana haber gönderdiler. ‘Aysun’a güya işkence yapılmış, nasıl ispatlayacakmış, çığlıklarını kim duymuş.’ diye haber gönderdi polisin biri. Sonra bütün kadınlara ‘Sana işkence yapıldı mı?’ diye sordular. Onlar da bana yapılmadı ama arkadaşımıza yapıldı diye cevap verdiler. Bu olay gündem olunca beni bir daha ifadeye götürmediler.
“BENİ HİÇ MUAYENE ETMEYEN DOKTORUN RAPORUNU DOSYAMA KOYMUŞLAR”
Adli muayeneye 5 gün sonra, 14 Mayıs 2018’de götürdüler. Ali Konu diye bir doktor beni muayene etti. Yaralarımı gösterdim. İşkenceye uğradığımı, tecavüz etmek istediklerini, elektrik verdikleri söyledim. Bunların hepsini rapora yazdı. Polislerden biri ise ‘Bu raporu dosyana koyacağız’ diye elimden aldı. Ancak dosyaya koymamışlar. Onun yerine beni hiç muayene etmeyen Muhammed Turan Bitir adlı doktorun ‘Darp yoktur’ diye verdiği yalan bir raporu dosyama koymuşlar. Suç duyurusunda bulundum bu doktor hakkında. Sağlık Bakanlığı ve CİMER’e şikayet ettim. Gergerlioğlu ve diğer milletvekillerine mektup gönderdim.
“AKŞAMLARI FARELERLE BİRLİKTE YATIYORDUK”
Beni bir daha ifadeye götürmediler ama nezarette psikolojik işkence devam etti. 5-6 kadın tek kişilik bir nezarette tutulduk. Akşamları fare çıkıyordu. Yerde yatıyorduk sırayla, o fare bizim yanımızda cirit atıyordu. 18 Mayıs 2018 cuma günü tutuklanıp Afyon E Tipi Cezaevine götürüldük. Pazartesi günü adli muayene oldu. Oradaki doktor işkence izlerini rapor etti. Sonrasında Afyon Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum.
“İŞKENCECİLERDEN HESAP SORABİLME UMUDUYLA HAPİSTE AYAKTA KALDIM”
İki ay sonra ifadem alınmadan takipsizlik verdiler. Karar itiraz ettim, red geldi. Hapiste tam kendimi bırakacakken takipsizlik vermişlerdi. Depresyona girme zamanı değil Aysun, kendi topla deyip mücadele etmeye başladım. İnanın kantin yapacak param yoktu, oturup milletvekillerine, TBMM İnsan Hakları Komisyonuna, her yere mektup yazmaya başladım. Bana işkence yapanlara hukuk çerçevesinde hesap sorabilmek inancıyla ayakta kalabildim.
“BANA İŞKENCE YAPAN İL EMNİYET MÜDÜRÜ İNTİHAR ETTİ”
Bu arada bana işkence yapanlardan biri olan İl Emniyet Müdürü Arif Apaslan ben hapisteyken intihar etti. 14 Ekim 2019’da Eskişehir yolu üzerinde ölü bulunmuş, beylik tabancasıyla intihar ettiği söylendi. İddiaya göre, Arif Alpaslan, Afyon Emniyeti’nin yaptığı o dönemdeki ev baskınlarında el koyduğu paraları çalmış, iddia oynamış, batırmış, bu olay ortaya çıkınca da intihar etmiş. Bana ait olan, el koydukları yani çalınan paraları devlet hazinesinden geçen ay geri ödediler. 17 bin TL civarında bir para.
“56 AY HAPİS YATTIM”
Afyon E Tipi Cezaevinde 15 ay boyunca iddianamesiz yattım. 23. ayda yurt müdürlüğü yaptığım için 7 yıl 9 ay 22 gün hapis cezası verdiler. 56 ay hapiste kaldım. 22 Aralık 2022’de cezanın yatarı bittiği için tahliye oldum. Devletin denetiminde olan, açılma izni olan bir yurtta müdürlük yaptım. 15 Temmuz’dan bir ay önce Haziran 2016’da yurdumuz denetim geçti. Hiçbir sıkıntı bulmadılar. Dört dörtlük bir yurttu. Bir ay sonra kapattılar.
“İŞ ARIYORUM, EĞİTİMLERİN ÇOK İYİ DİYORLAR AMA İŞVERMİYORLAR”
Şu an iş arıyorum. İŞKUR bile iş vermiyor. Ben mühendisim. Malzeme ve Metalurji Mühendisliği bölümünden mezunum. Aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliği uzmanıyım. Fabrikalara başvuruyorum, görüşmeler çok iyi geçiyor, ‘Donanımlarınız çok iyi’ diyorlar ama adli sicil kaydım olduğu için almıyorlar. En son geçen hafta bir otomotiv fabrikasına gittim, çok iyi geçti görüşme ama genel müdürlüğüne sormamız gerekiyor diye İstanbul’u aradılar ve red verdiler. Yaşadığımız hukuksuzluğun, ötekileştirmenin haddi hesap yok, ne olursa olsun mücadele etmeye devam edeceğim.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***