AHMET KURUCAN | YORUM
Cemaat olarak yaşadığımız süreçten önce de süreç içinde de çocukları ile imtihan olan nice anne babalar oldu. Herkesin imtihanı değişik değişik. Kimisi inançla, kimisi cinsi kimlikle, kimisi kötü alışkanlıklarla ama bunların hepsi oldu, oluyor ve olacak.
Niçin böyle diyorum; çünkü bu durumun olabileceği ve bizim de başımıza gelebileceğini kabullenmek çok önemli bir farkındalıktır. Farkındalık bu bağlamda anne babayı teyakkuza sevkeder, çocuğunu yetiştirirken, sevgisinin yanısıra eğitim ve öğretiminde yanlış yapmamak için dikkatli davranmaya sürükler.
Sözü uzatmayacağım. Bu ve benzeri konuları konuştuğum ve şahsi tecrübelerimi paylaştığım bir muhabbet ortamından sonra bir eğitimci arkadaşımızdan oldukça uzun bir e-mail aldım. Bilgi ve tecrübenin damladığı o satırlardan çok önemli gördüğüm bir hususu aynen aktarmak istiyorum bu yazıda.
Aslında bir değil bir kaç yazıda paylaşabileceğim enfes düşünceleri ard ardına sıralamış arkadaşımız. Minnetdarım kendisine. Belki ilerleyen zamanlarda münasebet geldiğinde onu da yaparım. Şimdilik şu satırları gelin beraber okuyalım:
“Liseli öğrencilerim arasında öfkeden babasına küfürler eden kız öğrencim bile oldu. Hatta ben hangi konuda sohbet yapsam bu çocuk konuyu bir şekilde anne-babaya getiriyor ve onların İslam’daki yerini kabullenemiyor, kabullenmek istemiyordu. Çok zor da olsa çocuğu biraz açmaya çalıştığımda annesinin ezildiğini, babanın anneyi ev işi yapan bir meta gibi gördüğünü ve anneye kendini geliştirmek istediği hiçbir alanda destek olmadığını, aksine engel olduğunu gördüm.
Bu yazdıklarımı kız evladı olan babalar iyi okusun lütfen. Bunu kendi hayatımdan da çok iyi biliyorum. Genelde babalar kızlarına eşlerine nazaran çok daha saygılı, çok daha destekleyici oluyorlar. Oysa kız çocuğu konumunu anneninkiyle özdeşleştirir. Anne eziliyorsa kız çocuğu ezilmeye savaş acar, tabir caizse hayata erkeklere karşı gardını alarak başlar, hırçın olur, agresif olur. Bunların tek sebebi kendini koruma, kendine yer edinme için mecburiyet gibidir.
Sevgili babalar sizi temin ederim ki eşinize duyduğunuz saygı, hoşgörü, ikram, her türlü destek, başarıyı takdir vs. kızlarınızı iyileştirmeye başlar. Annesi öz güvenli olan çocuk öz güvenli olur. Öz güvenli olan çocuk kimliğini inkar etmez, değerlerine sahip çıkar ve gururla taşır.
Nerede duruşuyla, fikirleriyle olgun bir çocuk görsem, hep anne-babası arasında çok hoş bir muhabbetin ve saygı atmosferinin olduğunu görmüşümdür. Nerede mutlu bir çocuk görsem annesi mutludur. Benzer durum erkek çocuklar için de geçerli. Anne-baba arasında saygı-sevgi-iletişim-muhabbet varsa o çocuklarda savrulma görmek çok zor rastlanacak bir şey.
Lütfen dikkat edelim, iyi bir anne olmayı, iyi bir baba olmayı kastetmiyorum. İyi bir eş olabilmek sanırım işin sırrı.”
Burada bitmiyor. Devam ediyor arkadaşımız bilgi ve tecrübesini konuşturmaya: “Sevgili Babalar, ağabeyler! Eğer hala yemekleri eşiniz yapıyorsa, haftada 1 kez olsun yemek ve temizlik nöbetiniz yoksa, çamaşırlarınızı en son ne zaman yıkadığınızı bilmiyorsanız, ne acı ki erkek çocuklarınız da sizin yaşadığınız rahatı yaşamak isteyecek ki bu devirde imkansız bir şey bu. Hiçbir kız buna izin vermez, evladının ileride huzurunu düşünen herkes eve dair sorumlulukları oturup istişare edip hep beraber vakitleri ölçüsünde paylaşmalıdır.
Bu yazdıklarımı belki bir çok kişi anlamayacak, belki nefisleri ağır basacak rahatlarına devam edecekler. Ama dikkate alanlar kim bilir evladının hayatta karşılaşacağı bir çok derdi defetmiş, onlara sorumluluk sahibi bireyler olmayı öğretmiş olacaklar.
Çocuklarınız kaç yaşında olursa olsun bunun için geç değil. Erkekler babalarını en çok 30’lu yaşlarda taklit etmeye başlıyorlar. Öyle eşler olun ki, evlatlarınız sizi taklit ettiğinde gelinleriniz damatlarınız size hayır duada bulunsun beddua değil.”
Bitti mi? Hayır bitmedi. Bakın “Yuvayı dişi kuş yapar” deyiminin aksine “Yuvayı erkek kuş yapar diyor”? “Erkeklerin erkeksi işler diyebileceğimiz iş-güç, tamir vb. mevzularda sorumluluk sahibi olduklarını görürüz. Kadınların da eski tabirle “kadın işi” yemek, temizlik, çocuk bakımı denen mevzularda sorumluluk sahibi olduğunu görürüz. Ancak bu yaş grubunda şöyle bir nüans var; erkekler fıtratlarını erkeksi anlamda korumuşlardır ancak eş olmayı başaramamışlardır. Aynı sorun kadınlarda da var. Onlar da kadın işlerini yaparlar ama eş olmak bambaşka bir olay.
Şimdi iki tarafta “eş” olmayı başaramıyorsa sorun bir kişide değil demektir, haliyle çözüm de bir kişi de değil ama kusura bakmayın abiler bu döngüyü bozacak olan geleneksel “yuvayı dişi kuş yapar” safsatasının aksine erkektir.
Hatta ben bu atasözünü diline dolayan erkeklere hayret ederim. İslam’ın size liderliği vermesini önünüze yemeklerin gelip-gitmesi, çamaşırlarınızın yıkanıp ütülenmesi mi sandınız siz? Öyle sanıyorsanız bence geç olmadan kendinize gelin. Liderliğin sizde olması aslında o yuvayı dişi kuşun değil bizzat erkeğin yapacağının ispatıdır. Ama bu kültürel kodlarla meseleyi çözecek olanı kadın sanan erkekler daha çok beklerler maalesef.
Bakın bu bir yarış değil, naz değil, kapris değil inanın fıtrat. Size liderliği veren Allah, kadının size göre şekilleneceğini bildiği için size verdi, haliyle yuvanızda huzur yoksa onun inşası için ilk adımların sizden gelmesi gerekiyor.”
Yeter sanırım…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***