ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Eğer komplo teorilerini merkeze alan bir yayıncılık yapsaydım bugünlerde reyting rekorları kırardım. Hem de öyle böyle değil. Dünyanın geri kalanını boşverin, sadece ABD’de son bir hafta içinde yaşadığımız olaylar üzerinden binlerce sayfa senaryo yazmak mümkün.
Üstelik Jeffry Epstein dosyası sadece ABD’yi değil dünyanın dört bir yanını sarsıyor. Biz Epstein dosyasının sayfaları arasında şoktan şoka girerken bir de Sinagog tünelleri çıktı. New York’ün ünlü Sinagoglarından birinin altında tünel bulundu.
Dahası, tünelde bebek arabası ve kanlı bir yatak da bulunduktan sonra senaryolar havada uçuşmaya başladı. Sinagog’un bağlı olduğu Yahudi Cemaati ile Tayyip Erdoğan’ın da sık sık görüştüğü ortaya çıktı. Bunlar yetmezmiş gibi ABD Savunma Bakanı’da günlerdir ortada yok.
Yılbaşı gecesi hastaneye kaldırılan Bakan Lloyd Austin bir hafta ortada görünmedi ve hükümetten kimse nerede olduğunu bilmiyormuş. Günler sonra bakanın kanser olduğu açıklandı. Üzerine komplo teorisi üretilebilecek bir durum denebilir.
‘Acaba’ dedirten detaylar…
Epstein dosyasına dair çok şey yazıldığı-söylendiği için tekrar edip vaktinizi almayacağım. Açıkçası ben olayı zengin ve ahlaksız bir adamın görgüsüzlüğü-sapıklığı olarak okuyanlardan değilim.
Komplo teorilerine pirim vermek istemiyorum ama şüpheci olmamızı gerektiren çok şey var. Tamam; Epstein zengin bir adam, çok popüler ve güçlü bağlantıları var. Ancak hem New York hem de ABD’nin başka yerlerinde verdiği partiler, ağırladığı misafirler ve Karayipler’de bulunan özel adasında çevirdiği dolaplar basit bir hedonizm olarak görülemez.
CIA kayıtlarına göre Epstein’in kurduğu suç örgütünün elinde tam 3 bin ayrı kayıt var. Epstein gibi zengin ve güçlü adamlar aralarında ABD başkanlarının da olduğu bu kadar önemli adamı veya kadını fantezi olsun diye kayıt etmezler.
Epstein’in yolunun İsrail istihbaratı ile kesiştiği de çok sayıda şahidin anlatımlarıyla ortada. Küçük yaşta çocukların kaçırılarak Epstein’in adasında zengin ve varlıklı insanlara ‘servis edilmesi’ mutlaka soruşturulmalı ama burada sorgulanması gereken çok önemli bir durum daha var.
Acaba Epstein bütün bu işleri bir örgüt adına yapmış olabilir mi?
Bu kadar kamera kaydını, fotoğrafı anı olsun diye arşivlediğini düşünmek pek mantıklı değil. Siyasilerin, bürokratların veya kritik konumlardaki kişilerin şantaja açık hale geldiği görülüyor. O görüntüleri elinde tutan ya da işlenen suçlara dair bilgisi olan bir güç merkezinin bunları kullanmayacağını düşünemeyiz.
İşte bu yüzden Epstein davasını sadece küçük yaşta çocukların kaçırılıp istismar edilmesi boyutuyla sınırlı tutmamak gerekiyor. Kolay olmadığını biliyorum. Çünkü böyle bir olayın, yani şantajın varlığının somut delillerle ispatlanması gerekir. Şantaja uğrayanların bunu kolaylıkla açıklamayacakları da bilinen bir gerçek. İşte burda devreye özgür medya giriyor. Eğer medya korkusuzca üzerine giderse bazı şeyler daha kolay aydınlanabilir.
Açıkçası içinde popüler simalar, güçlü politikacılar, çok zengin işadamları ve ünlü sanatçıların olduğu bir skandalın ana akım medyada daha fazla yer bulması gerekirdi. Ancak olmadı. Dünyanın büyük gazete ve televizyonları hak ettiği ilgiyi göstermedi. Bu durum da komplo teorisyenlerinin elini güçlendiriyor. İş dönüp dolaşıp Yahudi lobisi ile ilişkilendiriliyor.
Hal böyle olunca da skandal ağırlıklı olarak sosyal medya üzerinden tartışılıyor-konuşuluyor. “Peki bütün bunlardan bize ne?” diyen okurlarımız varsa peşinen söyleyeyim; konu o kadar basit değil.
Öncelikle bu skandalın aktörleri dünyayı yöneten, yönlendiren insanlar. Onların karıştığı her türlü skandal dünyanın geri kalanındaki sıradan insanların da hayatına dokunuyor.
İkincisi bu olayların sadece ABD’de olduğunu düşünmüyorsunuz herhalde. Gelin hafızalarınızı iki ayrı örnekle tazeleyelim.
Epstein’in adası ve gizli kameralarla donattığı malikanesi bana Cem ve Hakan Uzan’ların Sakarya’daki meşhur çiftliğini hatırlatıyor. Çiftlikte yatak odalarını kaydeden kameraların yanında misafirlerin kullandığı tuvaletlerde idrar örnekleri toplayıp analiz eden bir sistem bile çıkmıştı.
Bir de Sauna Çetesi benzeri örnekler var ki o hem daha örgütlü hem devlet gücünü ardına alıyor hem de çok geniş ölçekteydi.
Erdoğan rejimi 17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda suçüstü yakalanınca eski Türkiye’nin suç örgütleriyle ittifak kurup bütün önemli soruşturmaları kapattı.
İşte onlardan birisi Ankara merkezli Sauna Çetesi soruşturmasıydı. Aralarında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en seçkin birliği olan Özel Kuvvetler’den askerlerin, emniyetten üst düzey polislerin, MİT’ten isimlerin ve mafya örgütlerinden tetikçilerin olduğu bir örgüt deşifre edildi.
Örgüt özetle şöyle çalışıyordu; masaj salonları ve saunalara yerleştirilen gizli kameralarla hedef siyasiler, bürokratlar ya da iş adamları kayda alınıyor, daha sonra da bu kayıtlar üzerinden şantaj yapılıyordu.
Çete üyelerinden elde edilen kayıtlarda çok sayıda siyasetçi ve üst düzey bürokrata ait uygunsuz görüntüler çıkmıştı. Gerçi o kayıtların hatırı sayılır bir kısmına hala ulaşılabilmiş değil. Kimbilir hangi siyasi veya bürokrat o mekanlarda kaydedildi ve o kayıtlar üzerinden hangi şantajlar yapıldı, yapılıyor?
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Sonuçta Türk siyaseti bu tür skandallarla dolu. Yakın tarihli Deniz Baykal ve MHP yöneticileriyle ilgili olan kasetler herkesin hatırında.
Peki hem Epstein skandalı hem de Türkiye örneklerini gördüğümüz durumlara nasıl yaklaşmak lazım?
Elimizde maddi delil olmadan hüküm vermek zor. Yani bu örgütlerin kasetler üzerinden şantaj yapıp yapmadığını net olarak bilemeyez.
Ancak sağlama yapabileceğimiz bir yöntem var; eğer bir siyasetçi, bürokrat ya da işadamı; hayatın olağan akışına aykırı işler yapıyor veya mantıkla izah edilemeyecek tercihlerde bulunuyorsa ‘acaba’ demek gerek.
Bu perspektiften bakarsanız izah etmekte zorlandığınız pek çok olay anlaşılır hale gelecektir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***