KESK İstanbul Şubeler Platformu üyeleri, memur ve emekli maaş zamlarının belirlendiği TÜİK’in enflasyon verilerine karşı eylem yaptı. Şişli’de bulunan Cevahir AVM’deki eylemde, “Rakamlar yalan, yoksulluk gerçek” yazılı pankart açılarak “Hükümet zammını al başına çal”, “İnsanca yaşam istiyoruz” ve “Sefalete teslim olmayacağız” sloganları atıldı. “Yoksulluk sınırı üstünde tek kalem maaş istiyoruz” ve “TÜİK verileriyle yoksullaşıyoruz” yazılı dövizlerin taşındığı eylemde hazırlanan ortak açıklamayı KESK İstanbul Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Fadime Kavak Sevim okudu.
Zam yağmurunun her ay şiddetlenerek kasırgaya dönüştüğü zorlu bir yılı geride bıraktıklarını vurgulayan Sevim, şunları söyledi:
“MAAŞLARIMIZ BUHARLAŞMAYA DEVAM EDİYOR”
Ülkeyi yönetenler ‘İşçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik’ nutukları atsa da reel ücretlerimizin, maaşlarımızın hızla buharlaştığı bir süreci yaşamaya devam ediyoruz. Çünkü bu ülkede yıllardır maaşlarımız, ücretlerimiz TÜİK vasıtası ile açıklanan enflasyona göre artırılıyor. TÜİK ise açıkladığı rakamlarla bizim çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız enflasyonun en az yarısını bir kara delik gibi yutuyor. İşçisinden asgari ücretlisine, kamu emekçisinden asgari ücretlisine hepimizin ücret artışlarında TÜİK’in bu sanal verileri temel alınıyor. Yani TÜİK, emeği ile geçinen tüm kesimlerin maaş-ücret artışında patron konumuna gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı ile TÜİK’in sanal enflasyonu arasındaki makas büyürken satın alma gücümüz her geçen gün düşüyor, yoksulluğumuz artıyor. Her yıl aynı oyun sahneleniyor. Sadece son üç yıl üzerinden baktığımızda bile maaşlarımızın, ücretlerimizin nasıl iç edildiğini görüyoruz.
“ZAM FIRTINASINDA TÜİK’İN ENFLASYONU YÜZDE 85’İ GEÇMİŞTİ”
Yıl 2021. Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre 2021 yılı enflasyonu yüzde 83 olarak açıklanmıştı. TÜİK’in açıkladığı oran ise yüzde 36 ile bunun yarısının bile altında kalmıştı. Yıl 2022. Zam fırtınasının hiç dinmediği koşullarda TÜİK yıllık enflasyonu ekim ayı itibarıyla yüzde 85’i geçmişti. Zam yağmuru devam etmesine rağmen TÜİK, aralık ayında yıllık enflasyonu yüzde 64 olarak açıkladı ancak ENAG verilerine göre 2022 enflasyonu, TÜİK verisinin tam 73 puan üzerinde, yüzde 137 olmuştu. Yıl 2023. Hükümet bir önceki Orta Vadeli Programda yüzde 8 olan enflasyon hedefini önce yüzde 24,9’a çıkardı. Yılın daha ilk birkaç ayında bu hedefin tutmayacağı anlaşılınca hedef iki kattan fazla artırılarak temmuzda yüzde 58’e çıkarıldı. Bunun da tutmayacağı görülünce enflasyon hedefi bu kez 6 Eylül 2023 tarihinde açıklanan Orta Vadeli Program yüzde 65’e çıkarıldı. ENAG ise 2023 yılında enflasyonun TÜİK rakamını ikiye katlayarak yüzde 127 arttığını açıkladı.
“TÜİK RAKAMLARINA GÖRE BİLE DÜNYADA ENFLASYONUN ZİRVESİNDEYİZ”
Tüm bunlara rağmen iktidar sözcüleri, 3 Ocak’ta açıklanan verilerden sonra hiç sıkılmadan ‘Yıllık enflasyon yüzde 64,77 oldu. Hedeflediğimiz yüzde 65’in altında kaldı’ diyorlar. Kısacası yılın başındaki enflasyon hedefini kademe kademe 2,5 kat artıranlar, yılın sonunda ‘Bu hedefin 0,23 puan altında kaldık’ diyerek hepimizle dalga geçiyorlar. Oysa ülkemiz, TÜİK’in bu sanal rakamlarına göre bile enflasyonu en yüksek ülkeler sıralamasında liderliği kimseye bırakmıyor. OECD enflasyon ortalaması yüzde 5,5 iken Türkiye’de enflasyon, TÜİK’in çarpık rakamlarına göre bile bunun yaklaşık 12 katına ulaşmıştır. 36 ülkenin üyesi olduğu OECD içinde Türkiye’den sonra enflasyonu en yüksek olan ülke yüzde 10 ile Kolombiya’dır. Yani Türkiye OECD içinde enflasyon sıralamasında en yakın rakibini 6’ya katlamaktadır. Yine tüm dünyada gıda enflasyonu son 6 aydır düşerken Türkiye’de artmaya devam etmektedir.
“‘MÜJDE’ DEDİKLERİ YALANDAN İBARET”
Türkiye’de dar gelirli kesimler için en önemli kalem olan gıda enflasyonu (yüzde 72), OECD ortalamasının (yüzde 6,7) 11 katına ulaşmıştır. 2 yeni yıla girdik ama değişen bir şey yok. Zam yağmuru temel tüketim maddelerinden gıda ürünlerine, akaryakıt ürünlerinden tekel ürünlerine kadar iğneden ipliğe sürüyor. Bu koşularda Ocak 2024 itibarıyla 6 aylık enflasyon farkı (yüzde 29,78), artı toplu sözleşme artışı (yüzde 15) ile maaşlarımızın toplamda yüzde 49,25 artacak olması büyük bir müjde gibi sunuluyor. Oysa bu müjde koskoca bir yalandan ibarettir. Çünkü ücretlerde enflasyon oranında artış demek, dünyanın her yerinde sıfır zam demektir. Yaşanan gerçek hayat pahalılığının suni TÜİK rakamları ile yarı yarıya düşük gösterildiği Türkiye’de ise bunun anlamı emekçilerin cebinden çalmaya devam etmek demektir.
“CEBİMİZE GİRENİN YARISI EMEKLİ AYLIĞIMIZA YANSITILMAYACAK”
Nitekim bugün aldığımız maaşlar, elimizdeki bordrolar, yıllardır sürdürülen bu soygun düzenini ispatlamaktadır. Buna göre eşi çalışmayan, 2 çocuklu, en düşük kamu emekçisi maaşı eş ve çocuk yardımı dahil 32 bin 835 TL’de, ortalama kamu emekçisi maaşı ise yine eş ve çocuk yardımı dahil 35 bin TL’de kalmıştır. Üstelik 2023 yılı temmuz ayında geçilen ‘yeni maaş rejimi’ ile bu tutarların 12 bin TL’si ‘ilave seyyanen ödenek’, ortalama 5 bin TL’si ise ‘ek ödeme’ adı altında taban aylığa yansıtılmayacak tutarlardır. Kısacası cebimize giren maaşın yarısı emekli aylığımıza yansıtılmayacaktır. Mevcutta 7 bin 500 TL olan en düşük emekli aylığının ne kadar artacağı ise hâlâ belirsizdir. Eğer 6 aylık enflasyon (yüzde 37,6) artışı uygulanırsa en düşük emekli aylığı 10 bin 320 TL’ye çıkacaktır. Bu nedenle geçtiğimiz yıl ilave seyyanen ödenekten de yararlandırılmadığı için sefalete itilen milyonlarca emekli, bu rakama refah payı eklenmesini bekliyor ama yüzde 10 refah payı dahi eklense en düşük emekli maaşı 11 bin TL ile açlık sınırının da asgari ücretin de altında kalacaktır.
“ÜCRET HER 3 AYDA GÜNCELLENMELİ”
En önemlisi, önümüzdeki günlerde de TÜİK, sahte enflasyon rakamları açıklamaya devam ettikçe, adaletsiz gelir vergisi dilimleri sürdükçe, TL, döviz karşında değer yitirdikçe bugün yapılan artışların 1-2 ay içinde hiçbir karşılığı kalamayacaktır. Hepimizin maaşları, ücretleri sefalet düzeyine daha fazla yaklaşacaktır. Bizler yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil; hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz. Bunun için öncelikle tüm kamu emekçilerine bugün için brüt 12 bin 147 TL olarak verilen ilave seyyanen ödeneğin taban aylık katsayısına dâhil edilmesini istiyoruz. Ardından en düşük kamu emekçisi maaşının eş, çocuk, kira ve ulaşım gibi yardım kalemleri ile bugün 50 bin TL’yi aşan yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyoruz. Bu rakamın her 3 ayda bir yoksulluk sınırında yaşanan artışa göre güncellenmesini, üzerine her çeyrekte yaşanan büyüme rakamlarının refah payı olarak eklenmesini istiyoruz.
“‘REFAH PAYI’ ALDANMACALARINA KANMAYALIM”
En düşük emekli aylığının 16 yıl önceki seviyeye, yani asgari ücretin yüzde 110’una çıkarılarak net 18 bin 700 TL’ye çıkarılmasını istiyoruz. Gelir vergisi birinci dilim oranının yüzde 15’ten yüzde 10’a düşürülmesini, yoksulluk sınırına kadar olan ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini istiyoruz. Tüm kamu emekçilerine ücretsiz öğlen yemeği istiyoruz. İş yerinde yemek çıkmayan kamu emekçilerine aylık 4 bin TL yemek yardımı verilmesini istiyoruz. Buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz. Gelin, yıllardır tekrarlanan bizi her geçen gün daha sefalete iten bu oyuna artık dur diyelim. Ne TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına ne iktidarın ‘refah payı’ aldatmacalarına kanmayalım. Yıllardır hepimize kaybettiren bu yoksulluk ve sefalet düzenine karşı insanca yaşayacak ücret, güvenceli iş, güvenli gelecek için omuz omuza verelim.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***