(Serbest Görüş) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş DEM’in İstanbul adayı olacak mı? Habersiz yakalanan DEM yönetimi hala olayın şoku ve şaşkınlığı içinde, ne ‘evet’ dedi ne de ‘hayır’… ‘İstanbul için daha karar verilmedi’ diyebildi ancak. Her şey Demirtaş’ın ‘niyet beyanını’ ortaya koymasıyla başladı.
Demirtaş bayram değil ,seyran değilken, altyapısını oluşturmadan, yolun taşlarını döşemeden ansızın ‘Partim isterse, halk isterse İstanbul adaylığını düşünebilirim’ deyiverdi.
İstanbul’da seçimin kaderini etkileyecek bir gelişme bu. Henüz karar oluşmadı, DEM ‘son sözünü’ söylemedi. Yetkili kurullarda konuşulacak, tartışılacak ve bir karara varılacak. Demirtaş adaylık isteğinde ısrarcı olursa istediğini alır, önünde kimse duramaz.
Başak Demirtaş’ın çıkışı ‘kişisel’ ve ‘tesadüf’ olamaz herhalde. Üzerinde düşünülmüş, konuşulmuş bir planın parçası olmalı. Arkasındaki ismin de eşi Selahattin Demirtaş olduğunu tahmin etmek zor değil. Demirtaş, Edirne’de tutuklu olmasına rağmen Kürt siyasetinin en etkili aktörlerinden…
Ada, dağ, Avrupa üçgenine bir de Edirne’yi ekledi. Sıralama yanıltmasın ‘dördüncü güç’ değil. Adını ilk sıraya yazmak daha doğru olur. 5 yıl önceki yerel seçimlerin kaderini belirleyen oydu. İmralı, Kürtlere CHP adayı İmamoğlu’na oy vermeme çağrısı yapmış, söz konusu mektubu bir akademisyen marifetiyle TRT’de okunmuştu. Yetmedi, kardeşi Osman Öcalan devletin televizyonuna çıktı. Söz konusu kazanmak olunca her yol ‘mübah’ sayılır Türk siyasetinde.
Buna karşılık Selahattin Demirtaş Edirne’den ‘her şeye rağmen muhalefet adaylarına oy verin’ yaklaşımı sergilemişti. İstanbul, Adana ve Mersin gibi büyük şehirlerde CHP adaylarının kazanması Demirtaş’ın bu çağrısı sayesinde oldu. DEM, iktidar ile muhalefetin kafa kafaya yarıştığı yerel seçimlerde mutlak kilit durumda. Onun için bu partinin tavrı sonuçlar üzerine belirleyici.
DEM 31 Mart’ta İstanbul, Adana ve Mersin gibi şehirlerde ne yapacak? CHP ile dirsek teması var. Ama tarafların üzerinde uzlaştığı, mutabakata vardığı bir anlaşma yok. Başak Demirtaş’ın çıkışının siyasetin mekanlarında heyacan doğurmasının sebebi bu. Adresi Edirne değil de, İmralı olsaydı kamuoyunda bu kadar konuşulmazdı. Ada faktörü bir önceki seçimde sınandı. İktidardan yana sonuç vermedi.
BAŞAK DEMİRTAŞ’IN NİYETİ NE?
Benim değerlendirmem Başak Demirtaş’ın hedefi ne aktif siyasete girmek ne de İstanbul’a başkan olmak… Eğer siyasete soyunmak istiyorsa, başkanlığını kesin olarak kazanacağı başka şehirler var. Memleketi Diyarbakır mesela. İstanbul’da kazanamayacağı gibi DEM’in bu şehirde oylarını arttırmak gibi bir misyonu da olamaz. İlla da siyaset diyorsa milletvekili seçimlerine kadar bekleyebilir. Ona kimse ‘hayır’ diyemez. 8 ay önce milletvekilliğini niye düşünmediği de soru işareti.
Başak Demirtaş’ın niyeti başka… Çıkışının başka anlamı var…
Açıkça söylemek gerekirse Demirtaş’ın mesajı aslında DEM’e değil. Bütün gözler DEM’e çevrilmesine rağmen ben farklı düşünüyorum. AK Parti’ye ‘Gel, oturalım, konuşalım’ çıkışıdır bu. Ve adresi de Selahattin Demirtaş’tır. Kürt siyasetinin ve özelde de Demirtaş’ın iktidardan taleplerinin olduğu sır değil. AK Parti’yi en zayıf yerinden yakaladı. İstanbul AK Parti için sıradan bir şehir değil. Ayrıca İstanbul’u yeniden almak Erdoğan’ın şahsi meselesine dönüştü.
Demirtaş, İstanbul bileti için AK Parti’ye bir şans ve fırsat sundu. Şans dedimse bir piyango bileti gibi çıkma olasılığı düşük bir bilet anlamayın. Neredeyse kazanması kesin olan Başkanlık bileti bu. Hiç kimse İstanbul’u jest olarak bir başkasına ikram etmez. Hele içinde bulunduğumuz siyasi ortamda. İttifak partilerinin kendi aralarında jestleri olabilir. DEM bir ittifak partisi değil.
İSTANBUL BİLETİNİN KARŞILIĞI…
İstanbul biletinin bir karşılığı olmalı… Peki, nedir bedeli? Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının hapishaneden çıkmaları ve Güneydoğu’da kayyım atamalarının son bulması. Kayyım sorununa formül bulunabilir de Demirtaş’ın tahliyesi için terörün yeniden tanımlanacağı bir yasal düzenleme şart. Cumhur ittifakı ‘siyasi milliyetçilik’ rüzgarlarını bu kadar estirmişken bu konuda adım atması mümkün mü?
Zor olsa da mümkün.
Cumhur ittifakı ne keskin virajlar aldı, bu ne ki… İsveç’in NATO üyeliğini bugün onaylama noktasına gelen MHP ve AK Parti liderlerinin çok değil birkaç ay önceki açıklamalarına bakın… Sanırsınız ki İsveç’in NATO defteri bütünüyle kapandı. İşte Bahçeli’den bir cümle: ‘Kandil Dağı neyse Stockholm aynısıdır’ dedi. Stockholm’u da doğru telaffuz edemedi. Peki o günden bu güne ne değişti? İsveç cephesinde değişen bir şey yok. Değişim Türkiye’nin politikacılarında…
Rahmetli Demirel boşuna söylememiş ‘Dün dündür, bugün bugündür’ diye. Bir sabah kalkarsınız kayyım ve Demirtaş konusunda bütün politikalar değişivermiş. Taban mı? Her şeyi sindiren taban bunu mu sindiremeyecek. Yeter ki ittifak iradesi bu yönde oluşsun.
Yanlış anlaşılmasın, bu çağrıyı AK Parti’nin karşılıksız bırakmayacağını söylemek istemiyorum. Sadece bir ihtimal ve siyasette mümkün. Başak Demirtaş’ın, daha doğrusu Edirne’nin çıkışının tek amacı da bu. DEM yöneticilerinin şaşkınlığı o yüzden. Böyle kritik müzakereler herkesin gözü önünde olmaz. Kamuoyuna da ilan edilmez. Ama gelişmelerden anlarız, ne olup bittiğini… Eğer Başak Demirtaş İstanbul adayı olursa biliniz ki kapalı kapılar ardında bazı şeyler dönmektedir.
Yaklaşık iki ay kala sürpriz çıkışlar ve partilerin aday hamleleri ile seçimin heyecanı giderek artıyor. Bir Şanlıurfa hikayesi var ki… İstanbul’u aratmaz. Onu da sonraki yazıya bırakalım.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***