ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Aslında üzerinde çalıştığım başka bir yolsuzluk dosyasını yazıyordum ama sabah erken saatlerde ajanslara düşen bir ‘son dakika’ haberi sonrası planımı değiştirmem gerekti. Zira birkaç cümlelik ‘haber’ ile çifte vurgun yaptılar. Hem de öyle böyle değil…
Mevzuyu basitçe anlatayım; Halkbank tarafından Kamu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamada ABD’de 27 Mart 2020’de açılan ‘Owens davası’nın nihai olarak düştüğü ilan edildi.
Banka, haberi, “Kararın bankamıza, yatırımcılarımıza ve müşterilerimize hayırlı olmasını diliyoruz.” şeklinde duyurdu. ‘Müjde’ tüm iktidar medyasında manşetlerdeydi. Odatv’nin “Ve Halkbank Beraat etti” manşetini gördüğümde, “Yine keriz silkeliyorlar.” dedim.
Asıl dava henüz sonuçlanmadı
Konunun detaylarını bilmeyenler Türkiye ile ABD arasında kriz olan ve yıllardır devam eden Halkbank davasının bittiğini, Türkiye’nin tazminat ödemekten kurtulduğunu düşündü. Oysa ki Halkbank ile ilgili birden fazla dava var ve Türkiye’nin yıllardır konuştuğu milyar dolarlık ceza ihtimali olan dava henüz sonuçlanmadı.
Dolayısıyla ‘Halkbank beraat etti!” manşetini doğuracak bir durum yok. Yani haber doğru değil.
Aslında istenilen de buydu. Zira bu haberden sonra Halkbank hisseleri tavan yaptı. Birileri çok büyük paralar kazandı. Siyaseten de hükümetin haklı olduğu, Halkbank üzerinden Türkiye’ye kumpas yapıldığı vs. iddia edildi. Özellikle sosyal medyada ‘Aktroller’ fazla mesai yaparak ‘Türkiye’nin haklılığı’ öne çıkarıldı.
Fakat kazın ayağı öyle değil.
Tehlike henüz geçmiş değil
Çünkü düşen dava Halkbank aleyhine açılan davalardan sadece birisi.
Bu türden açılmış başka tazminat davaları da var. Nitekim onlar sürüyor. Ancak Türkiye’nin yıllardır konuştuğu dava bunlar değil.
Malum olduğu üzere Reza Zarrab’ın 2016 ilkbaharında ABD’de tutuklanması sonrası başlayan hukuki süreç, Türkiye ile ABD arasında büyük bir krize neden oldu. Reza Zarrab itirafçı olup savcıyla işbirliği yaptı, dönemin Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla yargılandı ve 32 ay hapse mahkum oldu.
Hakan Atilla’yı savunan ve parası Türkiye hükümeti tarafından ödenen avukatlar daha ilk duruşmada 17 Aralık operasyonunu teyit etti, Reza Zarrab ve siyasiler arasında dönen rüşvetleri doğruladı.
Halkbank ile ilgili ise ayrı bir dava açıldı.
2019 yılında başlayan yargılama süreci ABD tarihinde eşi benzeri görülmemiş olayları da beraberinde getirdi. Çünkü Erdoğan rejimi bu davayı engelleyebilmek için tüm imkanlarını seferber etti.
Erdoğan, dönemin ABD Başkanı Trump üzerinde etkili olan çevreleri devreye sokup davaya müdahil olmaya çalıştı. Beyaz Saray davanın kapatılması için girişimlerde bile bulundu. Nitekim bu konu ABD medyası ve Beyaz Saray eski bürokratlarının kitaplarına konu oldu.
Ancak ABD yargısı bağımsız olduğu için siyasi baskılara boyun eğmedi ve yargılama devam etti. Erdoğan rejimi bu kez de ‘zaman kazanmak için’ konuyu ABD Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
Türkiye’nin iddiasına göre bir kamu bankası olan Halkbank dokunulmazlık hakkına sahip ve başka bir ülkede yargılanamaz. New York mahkemesi bir kaç kez yargılama takvimi belirlemesine rağmen davayı ABD Anayasa Mahkemesi’ne taşımayı başaran Türkiye zaman kazandı ve 2019’da başlayan hukuki süreç bugüne kadar sarkıtıldı.
ABD Anayasa Mahkemesi ise tarihinde ilk kez böyle bir başvuruyu gündemine aldı. ABD Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz yılın nisan ayında Halkbank’ın Yabancı Devlet Dokunulmazlığı Yasası (FSIA) kapsamında yargılamadan muaf olduğu iddiasını kabul etmese de bankanın içtihat hukuku kapsamındaki itirazının bir alt mahkemede yeniden değerlendirilmesine hükmetti.
Böylece yargılama yeniden New York Güney Bölge Mahkemesi’ne döndü. Söz konusu mahkeme daha önce iki kez banka aleyhine karar vermişti. Halkbank mahkemeye daha önce reddedilen argümanı tekrar etti.
New York İkinci Bölge Temyiz mahkemesi normalde 11 Aralık’ta temyiz duruşması yapacaktı fakat savcılığın talebiyle bu duruşma 28 Şubat 2024’e ertelendi. Yani Türkiye’nin kapatmak için yıllardır uğraştığı, milyonlarca dolar harcayıp ABD’nin en pahalı avukatlarını tuttuğu, lobi şirketlerini paraya bağduğu dava henüz sonuçlanmadı.
28 Şubat sonrası yargılamanın seyri netleşecek. Benim izlenimim temyiz mahkemesinin Halkbank’ı bir kez daha reddedip yargılama takvimini ilan etmesi.
Dönelim en başa.
Türkiye’de tabiri caizse uçanı kaçanı soyan bir harami çetesi iktidarda. Devrik Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun tabiriyle, ‘baktıkları heryeri dolar yeşili olarak görüyorlar.’
İran ambargosu döneminde Türkiye kendine tanınan ayrıcalıkla Halkbank üzerinden milyarlarca dolar para kazanabilecek, Türk çiftçisi, sanayicisi, üreticisi tarihi bir fırsatı değerlendirebilecekti.
Çünkü İran ambargosu nedeniyle Türkiye’ye imtiyaz tanınmış, Türkiye petrol alıp karşılığında mal satma hakkına sahip olmuştu.
Detayları yıllardır anlatıyorum.
Erdoğan ve kabinesinin yolsuz bakanları Reza Zarrab’ın önüne yatmayıp bu fırsatı Türk halkı lehine değerlendirseler, Türkiye milyarlarca dolar para kazanabilirdi. Ancak onlar kendi ceplerini tercih ettiler ve Halkbank üzerinden 20 milyar dolar parayı akladılar.
Erdoğan ve ekibi milyonlarca dolar rüşvet alarak ilk vurgunu yaptılar. Daha sonra suçüstü yakalandılar ama bu konuyu ‘hükümete darbe girişimi’ olarak satıp, siyasi bir rant elde ettiler.
Reza Zarrab ABD’ye kaçıp savcıyla işbirliği yapınca bir başka kazanç kapısı açıldı. Erdoğan rejimi lobi şirketlerine ve nüfuz sahibi kişilere milyonlarca dolar para aktardı. Amaçları Zarrab’ı kurtarıp Halkbank davasını kapatmaktı.
Tabi bütün bu işlerden ciddi paralar kazanan AKP’liler oldu.
Şimdi aynı dosya kapsamında yeni bir vurgun yapıyorlar. “Halkbank davası düştü!” haberiyle çifte vurgun yaptılar. Haber sonrası Halkbank hisseleri tavan yaptı. Davanın detaylarını bilmeyen küçük yatırımcı soyuldu.
İkincisi yaklaşan seçim öncesi siyasi rant elde ettiler. Zira nasıl olsa tüm medya ellerinde. Olayın gerçeğini, doğrusunu yazacak bir mecra yok. Sözde muhalif özde yandaş olan Odatv gibi yerler ise Saray’ın yanında konumlandılar.
Böylece herkes “Erdoğan yine haklı çıktı, Halkbank davası kumpastı, geç de olsa Reis mücadele etti ve kazandı” diye bilecek. Yarın bir gün ana dava ile ilgili karar çıksa ve hükümetin aleyhine olsa bile kaç kişi duyacak, esası ayırd edebilecek?
Sonuç itibariyle Erdoğan ve ekibi, ‘bir dosyadan kaç tür yolsuzluk çıkartılabilir’ sorusunun cevabını uygulamalı olarak gösteriyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***