Ali BİLGE
Yerel seçimlere 3 aydan daha az bir zaman kalmışken, ülkenin en önemli hukuki kurumu olan Anayasa Mahkemesi fiziken olmasa bile, fiilen kaldırılıyor, fonksiyonları felç haline getiriliyor. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ise epeydir iktidar uhdesinde bir kurum haline geldi.
2018’den sonra tam teşekküllü (CHS) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra, Cumhurbaşkanlığına bağlı kurullar ve ofisler oluşturuldu. Bu yapılar, mevcut bürokrasiyi by-pass ediyorlar, başbakanlık sistemin ortadan kaldırılmasıyla birlikte, sarayın önemli eklentileri oldular. Dijital , yatırım , finans, insan kaynakları gibi ofislerin yanı sıra çok fazla sayıda da kurul bulunuyor. İktidar, AYM ve YSK’ya, Cumhurbaşkanlığına bağlı bu kurumlar gibi bakıyor. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu Başkanın açıklamaları da bu doğrultudadır. AYM, yok hükmünde sayılıyor.
Türkiye, uluslararası taahhütlerini yerine getirmiyor, imzasını koyduğu, taraf olduğu uluslararası mahkemelerin kararlarına uymuyor. Uzun yıllardır, Avrupa Güvenlik İşbirliği (AGİT)’in, AB’nin, Avrupa Konseyi’nin, BM’nin yetkilileri, hükümetle ve YSK ile görüşemiyor. Bu kanallar açık değil.
Anayasa ve yasaların ihlal edilmesi, nice seçimdir devam edegelen kronik bir durum, seçimler ve referandumlar sürekli anomalilerle yapıldı.
OLAĞANÜSTÜ HAL KOŞULLARINDA REFERANDUM YAPAN ÜLKEYİZ
Türkiye, olağanüstü hal koşullarında referandum ve seçim yaptı. Olağanüstü hal koşullarında referandum yaparak rejim değiştiren bir ülkeyiz! Olağanüstü hal döneminde yapılan düzenlemelerin çoğu, daha sonra anayasanın ve yasaların içerisine yerleştirildi, büyük çoğunluğu bu şekilde normalleştirildi!
YSK , 2018’de mühürsüz zarfları/ oyları kabul etti , böylelikle ülkede siyasal rejim değişti. Tam teşekküllü otokrasiye geçildi, kuvvetler ayrılığını yitirdik , hukukun ezildiği, büyük hastalıkları bünyesinde barındıran, demokratik karakteri yitmiş bir ülke olduk.
Mayıs 2023 seçimleri öncesinde neleri tartışıyorduk? Hangi düzenlemelerle seçimlere gittik? Kısa bir süre önce hayata veda eden rahmetli Ergun Özbudun, Serap Yazıcı, Kemal Gözler, Murat Sevinç gibi değerli hukukçuların dile getirdiklerine bakalım. Anayasa ve yasalara aykırı uygulamalar nelerdi?
* Seçim kanununda iktidar lehine yapılan değişikliklerin, üzerinden 1 sene geçmeden uygulanmaması gerekirken, seçimlerde yasalara ve anayasaya aykırı bir şekilde yapılan bu değişiklikler, Mayıs 2023 seçimlerinde uygulandı .
* Bakanlar, istifa etmeden milletvekili adayı oldu ve bakanlıklarını sürdürdü. Eskiden olduğu gibi içişleri, adalet ve ulaştırma bakanlarının istifası da, artık söz konusu değil.
*Aykırı yapılan uygulamaların EN önemlisi, Erdoğan’ın 3.kez aday olmasıydı, anayasaya aykırı bir durumdu, muhalefet bunu yine ‘ağlaya ağlaya’ kabul etti.
YSK, sıkı sıkıya iktidara bağlı bir kurum, üstüne üstlük kararları da bir üst mahkemeye de taşınamıyor. Taşınsa ne olacak? Üst mahkeme kararları dinlenmiyor ki..
Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı, iki kez alt mahkeme tarafından dinlenmedi. Can Atalay ‘dan önce Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Gezi, HDP davalarını yaşaya yaşaya bugüne geldik. Hem AYM, hem de AİHM kararları hiçe sayılıyor.
Yeni aşama AYM‘yi lağvetme aşamasıdır, iktidarın zihninde Anayasa Mahkemesi yok hükmünde bir mahkemedir. İktidar ortağı Devlet Bahçeli “AYM kaldırılmalı” dedi ve “terör yuvası” olarak nitelendirdi.
ÜLKEDE SEÇMEN NASIL ÜRETİLİYOR, NASIL SEÇMEN OLUNUYOR?
Ülkede seçmen nasıl üretiyor, nasıl seçmen olunuyor? Birazda ona bakalım. İçişleri Bakanlığına bağlı , Vatandaşlık ve Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü var , burası 18 yaşına, seçmen yaşına gelmiş olanları, YSK bilgisayar sistemine gönderiyor. Gelen bu bilgilerle de, seçmen kütükleri güncelleniyor.
Vatandaşlık ve Nüfus işleri Genel Müdürlüğü , İçişleri Bakanlığı’nın içinde, kolluk güçlerine bağlı , yürütme içinde yer alıyor. SEÇSİS, (seçmen bilişim sistemi) ise YSK’ya bağlı.. YSK, hukuken bağımsız ve tarafsız olması gereken bir kurum mu? Hayır, iktidarın sözünden çıkmıyor!
Sonuçta, seçmen üretim kaynağını bile doğru dürüst gözlemleyemiyoruz. Bu şekilde bir sistemle yapılan seçimlerde demokratik olmuyor. Zaten uluslararası örgütler bunları dile getiriyor. Seçimler öncesinde ve sonrasında uluslararası kuruluşlar tarafından yayınlanan raporlar var. AGIT, BM, Avrupa Konseyi, AB raporlar yayınlıyor. 2023 Kasım ayında yayınlanan AB raporu, “Türkiye’de, seçimlerin olmasını olumlu karşılamakla birlikte,“ kuvvetler birliğinin olduğu bir rejimde demokratik seçimlerin olamayacağını belirtiyor.
Raporda; “seçimlerin haksız uygulamalarla dolu olduğu, kamu araçları ve tüm medya üzerinde yapılan propagandalar üzerinde iktidar baskısı bulunduğu, ,Cumhurbaşkanlığının , bakanlıkların ve devlet aygıtının iktidar partisine çalıştığı” vurgulanıyor. Aslında yıllardır bu raporlar, anti demokratik vaziyeti tekrar ediyor. Hiçbiri yeni değil..
TÜRKİYE PARTİ DEVLETİ OLDU
Şu gerçeği saptayalım: ülkemiz Türkiye; artık “parti devleti” olmuş durumdadır. Parti devletin olduğu bir ülkede, seçimlerin demokratik olması da mümkün değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerel seçimlere giderken muhalefetin dağınıklığından çok mutlu olmalı. 7 ay önce muhalefet, 6’lı masa gibi sorunlu bir ittifak modellemesi ile seçimlere katıldı. Bugün bu yapı dağılmış durumda. Mayıs 2023 seçimleri sonrasında, İyi Parti’de, CHP’de ve Yeşil Sol ‘da kurultaylar oldu, CHP’de ve Yeşil Sol’da başkanlar değişti. İyi Parti’de muazzam bir güç kaybı yaşanıyor. Dolayısıyla, YSK ve AYM ile ciddi ilgilenen de pek yok.
BİR MUHALEFET BUNALIMI İÇİNDE YAŞIYORUZ
Muhalefetin 2019 yerel seçim başarısını, “kapıyla eşik arasına konmuş bir ayak” olarak nitelendirmiştim. Bu başarı, demokrasi kapısının tamamen kapanmasını engellemişti. Muhalefetin dağınıklığı ve sağlam bir demokrasi cephesi kurulamaması nedeniyle, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde, önceki seçimlerde 11 büyükşehirde elde edilen başarının, tekrar edilmesinin zorluğunu hepimiz görüyoruz. Çünkü, bir muhalefet bunalımı içinde bulunuyoruz
Türkiye’de, genel olarak muhalefetin, muhalif medyanın kötü gidişata ilişkin öngörüsüzlüğü , gereken tepkiyi önceki yıllarda kuvvetlice gösterememesi, hafife alması, üstelik dokunulmazlıkların kaldırılması için iktidara destek vermesi, bugün geldiğimiz hukuksuzluk ve demokrasi hiçliğine muazzam katkıda bulundu.
Köprünün altından çok sular aktı ama ancak ülkenin içler acısı durumunu sorgulamanın yine de geriye dönüp bakılarak yapılması gerektiğine inanıyorum. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve bugünkü CHP yönetimi, dokunulmazlıkların kaldırılmasına farklı bir yol mu izledi? Özel ve arkadaşları Demirtaş’ı ve diğer HDP‘li siyasetçileri ziyaret mi etti? Özel , İmamoğlu ve CHP‘liler, bir parti genel başkanının ve partisinin uğradığı haksızlıklara karşı, nasıl bir tavır aldılar? Bu benzeri sorulara ciddi yanıt vermeden mesafe almak kolay değil..
2014 ve 2019 yerel seçimlerinde ülkenin 3. büyük partisinin aldığı oylar yok sayıldı, kentler seçimi kazananlar tarafından değil, parti devletin atadığı kayyumlarla yönetiliyor. Üstelik belediye başkanlıklarını kazananların çoğu bugün tutuklu. HDP’nin kazandığı belediyelere kayyum atamasına, CHP ve muhalif diğer partiler aktif bir tavır aldı mı? Direniş ve dayanışma gösterdiler mi? Uzunca bir süredir kayyumla yönetiliyor bu ülke..
GÜDÜMLÜ, SADIK, İTAATKAR BİR MUHALEFET DİZAYNI
14 Ocak’ta CHP’nin Ankara da miting yapacak. Çok güzel, ama çok geç, tepki, protesto ve direnişlerin önceki yıllarda süreklilik arz ederek yapılması gerekiyordu. İçinde bulunduğumuz içler acısı durum geç algılandı. Önümüzdeki dönemde, güdümlü, sadık, itaatkar bir muhalefet dizaynıyla karşılaşırsak, hiç şaşmayalım.
Anayasa ve yasalar ihlal edİlerek yapılan seçimler bir ülkeye demokratik meşruiyet kazandırmıyor. Seçimlerin olması tek başına yeterli değil. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra, 4 yıl seçimlerin olmayacağı bir döneme giriyoruz, ondan sonrası da gerçekten meçhul!
BİTTİ OTOKRASİNİN SÜRESİ, SÜR REJİMİNİ DİKTAYA..
Ali Bilge: İktisatçı/Gazeteci
.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***