AHMET KARABAY | HABER YORUM
Hafızası bulunmayan toplumlara gündem dayatmak kadar kolayı yok. Medyanın tek elden yönetildiği, acizliği yüzünden muhalefetin iktidarın havuzuna su taşıdığı ülkelerde bunu yapmak, birileri için ayrıca çok eğlenceli. Geçen sene bugünler Saray’ın dayatmasıyla yıl içinde biteceği öne sürülen Lozan Antlaşmasını konuşuyorduk. Dün Lozan’ı ne amaçla konuştularsa, hilafeti de bugün öyle gündem yapmaya çalışacaklar.
Hatırlayın lütfen. On yıllar boyunca İslamcılar, 24 Temmuz 1923’te imza altına alınan Lozan Antlaşması’nın bu ülkeyi nasıl çaresiz bıraktığını anlatıp durdular. Lozan’ın zafer değil, bir hezimet olduğuna inandırmak için koca koca adamlar kitaplar yazdı bu ülkede.
İslamcı kafalarca ortaya konulan iddialara göre, Lozan Antlaşması 100 yıl süreli yapılmıştı. Konulan gizli madde ile Türkiye’nin ayaklarına pranga bağlanmıştı. Bu gizli madde yüzünden madenlerimizi işletemiyor, petrol ve bor gibi çok zengin kaynaklarımızı çıkaramıyorduk.
https://ttk.gov.tr/wp-content/uploads/2016/11/3-Lozan13-357.pdf
Meclis’te hararetli tartışmalar sonucu görüşülüp kabul edilen Lozan Antlaşması, bu toplumun konuştuğu dilde yazılmıştı. Açıp 346 sayfayı okumak bir emek gerektirir. Dahası biraz da algılama…
Kaynağından öğrenmek yerine, falanın söylediğine inanmak ve suçu “dış güçlere” atıp kendini eli kolu bağlı görmek, “kurban kültürüyle” bizim gibi toplumlar için hayli tercih edilen bir yöntem. Bunun aksi çaba gerektirir, çalışma gerektirir, sorumluluk üstlenmek gerektirir.
Bütün bunlardan dolayı, bu toplum on yıllar boyunca bir kumarbaz ve alkoliğin iddialarına, tarih diye okuyup inandı.
İktidar destekli pompalanan bu bilgilere göre, milyonlarca insan inanmış ve bu antlaşma 100 yılı doldurduğunda tarihin çöp sepetine atılacak ve Türkiye bu tarihten sonra gerçek bağımsızlığına kavuşacaktı.
Bu iddialara iktidar kanadı, kumarbaz ve alkolik İslamcı tarihçileri yücelterek dolaylı bir destek vermeye çalıştı. 24 Temmuz 2023 tarihi geldiğinde hayalleri tuz buz olmuştu. Hayallerini yıkan açıklama, tam da o gün Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet adresinden yapıldı.
Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, Lozan Antlaşmasının bitmediği, 100 yaşında olduğu ve dahası, “Bağımsız ve egemen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi #LozanBarışAntlaşması 100 yaşında!” diye duyuruluyordu.
Ancak 100 yıllık Cumhuriyeti, iktidar mensupları tarafından “600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun 90 yıllık reklam arası” olarak görenler vardı. AK Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu bunu sosyal medyasından paylaşacak kadar cesur davranmıştı. Büyük çoğunluğu da benzeri bir yaklaşım içindeydi.
Tülay Babuşcu, 2015 yılında Ankara’ya ziyaret eden Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Beştepe’yi ziyaret etmesiyle böyle coşmuştu.
BU KEZ KONU YİNE FİLİSTİN, GÜNDEM İSE HİLAFET
Artık “reklam arası” ve 100. yılında bitecek Lozan Antlaşması koçanında kemirilecek yer kalmadı. 2024 yılı, bizzat Beştepe Sarayı’nın gözetimi altında yapılan hilafet gündemli tartışmalarla geçecek. Bu Lozan gibi 24 Temmuz’da bitmeyecek.
3 Mart 1924’te kaldırılan hilafet, 100. yılı dolayısıyla daha yoğun bir şekilde yürütülecek. Tayyip Erdoğan, imkânı olsa ve yetiştirebilse bu tarihte kendisini 118. İslam halifesi ilan etmek için can atıyor. Yine de toplumu buna hazırlamak için yoğun bir çaba içine girdi.
1 Ocak 2024 Pazartesi günü Galata Köprüsü üzerinde yapılan Filistin’e destek yürüyüşü, İsrail protestosundan ziyade hilafet isteyenlerin gövde gösterisi şeklinde geçti.
Gazze için Tek Yürek Tek Ses#FilistiniHilafetKurtarır#TekYürekTekSes pic.twitter.com/Q4r65v14DD
— Köklü Değişim Medya (@KokluDegisim) December 20, 2023
Bilal Erdoğan’ın TÜGVA’sının himayesinde organize edilen yürüyüşte Veliaht Prensimiz sermayedarları tehdit etti. Üstelik İsrail’le ticareti yapan kendi gemileri ve ağırlıklı olarak MÜSİAD üyesi şirketler değilmiş gibi…
📌 Bilal Erdoğan, sermaye sahiplerini korkuttu:
“Boykota devam edeceğimize söz veriyor muyuz? Sermaye sahipleri ayağını denk alsınlar.” pic.twitter.com/q8RLULlTr9
— 23 DERECE (@yirmiucderece) January 1, 2024
İşin bu tarafına bakmanın hiç gereği yok. Saray ve çevresinin yaptığını, “timsah gözyaşları” ya da “kurtla beraber yiyip, çobanla yasını tutmak” deyimiyle de izah etmek mümkün değil. Bu tablo sadece toplumun mankurtlaştırılmasıya anlatılabilir.
Filistin gösterilerinde açılan bezlerin Tevhit bayrağı olduğu konusunda tarih bilgisine güvendiğim kalemlerin, “Bunlar hilafet bayrağı değil” diyerek tarihi belgeler açıklamada bulunmalarına şaşırıyorum.
Açılanların hilafet bayrağı olduğunu, bu bayrakları açanlar dillendiriyor, bu emellerini sloganlara ve yazıya döküyorlar. Açtıkları bayrakların önüne “Filistin hilafetle kurtulur” diye not düşüyorlar. Şimdi amaçlarının hilafet olduğunu ilan edenlere kalkıp, “Sizin bu dalgalandırdıklarınız hilafet bayrağı değil, bizim tarih kültürümüzde yer alan figürler” demek en hafifiyle gülünç olarak ifade edilebilir.
HER ŞEY UNUTULDU, ATILAN YUMRUK VE ONUN YANSIMASI KONUŞULUYOR
Türkiye gibi anayasası rafa kaldırılmış, her şey Saray’dan eser rüzgâra göre yönetilen bir ülkede “Hilafet istemek rejimi değiştirme suçu işlemek demek. Bu da darbeye teşebbüsle cezalandırılır. Karşılığı müebbet hapis” gibi bir konuyu tartışmak beyhude olur.
Elinde hilafet bayrağı olduğu iddiasıyla İsmail Aydemir’i yumruklayan Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Ege Akersoy’un saldırısı konuşuluyor. Bu eyleme birilerinin sahip çıkmasını anlamak mümkünse de savunulacak bir tarafı yok. Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, Ege Akersoy’un bizzat İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’dan gelen talimatla tutuklandığını belirtti.
Ege’nin yaptığı şiddeti savunmak mümkün değil. Elinde ne taşırsa taşısın, bir başkasının gelip ötekine saldırmasının savunulacak bir tarafı yoktur. Şiddet suç olduğu gibi bu yumruğu atanın yaptığının doğru olduğunu alkışlamak da suçu övmek demektir.
Ancak işin başka boyutu daha var. Uygulanmayan Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesine göre hilafet istemenin cezası müebbet hapis. Ellerinde bayraklarla hilafet naraları atanlara bir ceza verilmediği gibi, hilafet isteyeni yumruklayan Ege’yi döven kişiye de bir şey yapılmadı.
Ortamdan güç alan birinin polisin yanında Ege’ye yumruk atmasını görmezden gelmek de birincisi kadar suç teşkil eder. Ancak, Saray’ın ipiyle hareket alanını belirleyen İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın ikinci saldırganı görmezden gelmesi AK Parti iktidarına yakışır.
Ankara Çubuk’ta CHP lideri olduğu dönemde şehit cenazesinde Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atan Osman Sarıgün, gözaltına alındığı gün serbest bırakılmıştı. Sarıgün’ün evi MHP ve AK Partililerin ziyaretgahı haline getirilmişti. Cumhur’un yandaşları, saldırgan Sarıgün’ün elinde öpülmedik yer bırakmamıştı.
İKTİDAR’IN İSRAİL AŞKI TAM YOL
Ege Akersoy ters kelepçe yapılarak tutuklandı. İktidar, hilafet isteyenleri, bu yumruğun arkasına koyup gizleme yoluna gidecek. İktidarın yapacağı bir şey daha var. İsrail’e gemiler dolusu mal ve teçhizat satımına hız kesmeden devam etmek.
MÜSİAD üyesi şirketler Filistin halkına soykırım yapan İsrail ordusuna mal satmayı sürdürecek. Oradan sağladıkları kârların bir kısmını Veliaht Bilal’in TÜGVA’sına aktaracak. O vakıflar da Filistin’e destek yürüyüşü organize edecek. İktidar yanlısı kahramanlar da İsrail ile milyar dolarlık iş yapan efendilerini görmezden gelerek Starbucks’ta sohbet edip kahve içenleri taciz edip vicdanlarını susturmaya çalışacak.
Ortada oynanan tiyatroya bakanlar da hilafetin, tarih boyunca insanlığa felaketten başka bir şey getirmediğini bilmeden bir umuda yürüdüğünü sanacak.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***