NURULLAH ALBAYRAK | YORUM
Bugün 19 Ocak 2024…
17 yıl önce bugün Hrant Dink Agos gazetesinin önünde alçakça bir suikasta kurban gitti. Ailesi ve arkadaşları yapılacak anma programı münasebetiyle yaptıkları çağrıda, “Hrant Dink cinayetinin tetikçisi 17 yıl önce Hrant Dink’i vurduğunda 17 yaşındaydı. Bugün serbestçe aramızda dolaşıyor. O gün ‘Vur’ diyenler hâlâ görevlerinin başında. Yargılama adıyla utanç verici bir müsamere sergilendi. Hrant Dink Cinayeti bu memleketin tarihinde koca bir leke olarak duruyor.” diyerek cinayetin faillerini aramaya devam etiklerini haykırıyorlar.
Hiç şüphesiz ki bu olay, sadece adaletsizliğin karanlık dehlizlerini değil, aynı zamanda Türkiye’nin yargı sisteminin kalbinde adalet kılığına bürünmüş ‘göstermelik yargılamalar’ gerçeğini de gün yüzüne çıkartmış oldu. Hrant’ın arkadaşlarının dediği gibi ‘yargılama adı altında utanç verici bir müsamere’ sergilendi ve iktidarın hedef gösterdiği dönemin İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek ve şube müdürü Ali Fuat Yılmazer idama eş değer bir ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı.
Hrant Dink’in katledilmesiyle ilgili soruşturmada dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz’ün Jandarma arşivleriyle oynadığı ortaya çıkmıştı. Geçtiğimiz haftalarda yatarını tamamladığı için salıverilen tetikçi Ogün Samast’ın İstanbul’a Jandarma’nın adamlarının gözetiminde geldiği HTS kayıtlarıyla tespit edildi. Cinayet jandarmanın kontrolünde işlenmişti. Trabzon Emniyet İstihbarat’ın başında o dönemde bugünün Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç var. İstanbul’da ise Ahmet İlhan Güler İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapıyor. İkisi de görevini yapmamıştı ancak asla suçlanmadılar. Aksine taltif edildiler. Konuyla alakası olmayan Ankara’da görevli Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Konunun uzmanlarına göre Akyürek ve Yılmazer’in bu cinayeti önleme adına yapabilecekleri hiçbir işlem yoktu! Sorumlu olan ilk istihbaratı alan Trabzon ve görevini yapmayan İstanbul İstihbarat ile İstanbul Valiliği’ydi… Valilik istihbaratı alıyor ancak Dink’e koruma bile vermiyordu. Peki ne yapmışlardı; Vali yardımcısı ile iki MİT elemanı, Dink’i valiliğe çağırıp uyarmıştı!
Hrant Dink’in katili tetikçi Ogün Samast, 15 Kasım 2023’de yatarını tamamladığı için tahliye edildi…
Bir tarafta Dink’in katillerinin bulunması için mücadele eden Dink’in ailesi diğer tarafta ise masumiyetlerini ispat etmek için mücadele eden Akyürek ve Yılmazer’in ailesi. Gerçek dışında her şeye karşı gözlerinin kapalı olması gereken adalet, bu hadisede gözlerini gerçeğe kapattığı için ailelere yaşattığı mağduriyeti de görmüyor.
Siyasi iktidarın hedef göstermesiyle hareket eden yargı, yargılama adı altında infaz aracına dönüştü. Göstermelik duruşmalar, prosedür tamamlamak için alınan ifadeler, görmemezlikten gelinen savunmalar, kişiye göre değişen değerlendirmeler, düşman olarak belirlenen kişiler, bertaraf edilmek istenen muhalifler, sonucu önceden ilan ederek verilen gözdağı…
Dink’in ailesi yapılanın bir yargılama değil şov amaçlı bir müsamere olduğunu söylüyor. Müsamere denilen bu duruma uluslararası tanımıyla ‘show trial’ yani ‘göstermelik yargılama’ deniliyor.
“Göstermelik yargılama” terimi 20. yüzyılda, özellikle Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği bağlamında önem kazanmıştır. Komünist Parti’nin önde gelen üyelerinin ve askeri liderlerin hükümete karşı komplo kurmak suçlamasıyla yargılandığı 1930’ların Moskova Duruşmaları bunun klasik örneklerindendir. Bu davalar geniş çapta kamuoyuna duyurulmuş ve Stalin’in siyasi rakiplerini ortadan kaldırmayı ve Sovyetler Birliği üzerindeki kontrolünü pekiştirmeyi amaçlamıştır.
Göstermelik yargılamaların merkezinde, yargının bir adalet aracı olmasından ziyade siyasi infaz aracına dönüşmesi vardır. Demokratik toplumların temel taşı olan yargının bağımsızlığı değil yargının siyasi gündemlerle hareket etmesi vardır. Bu davalarda, kişilerin siyasi güçler tarafından hedef alınmasıyla kalınmaz, aynı zamanda yargı sürecinin gidişatı ve sonucu da siyasi güçler tarafından şekillendirilir. Bu yargılamaların hedefi siyasi güçler tarafından planlanan karanlık bir amaca hizmet etmektir.
Davanın muhatabı olmayanların çoğunlukla kaçırdığı bir gerçek de göstermelik yargılamaların hedef alınan kişilere zulmetmekten daha fazla zararı olduğu hakikatidir. Bu yargılamalar nedeniyle halkın yargı sistemine olan güveni kalmaz ve demokrasinin temelleri sarsılır. Mahkemeler adalet mercileri olmak yerine siyasi kan davalarının arenaları haline geldiğinde de toplumsal karmaşa kaçınılmaz olur.
Bu tür davaların temel özellikleri şunlardır:
- Göstermelik bir yargılamanın sonucu genellikle önceden belirlenir ve yargı yalnızca siyasi güçler tarafından yazılmış bir senaryoyu oynar.
- Temel yasal prosedürler ya görmezden gelinir ya da manipüle edilir.
- Siyasi rejime muhalif veya tehdit olarak görülen kişiler bu davalarda hedef alınır. Amaç sadece cezalandırmanın ötesine geçerek, statükoya karşı çıkmaya veya meydan okumaya cesaret eden herkese açık bir gözdağı mesajı vermektir.
- Göstermelik yargılamanın en bariz işaretlerinden biri, yargılama henüz başlamadan önce sonucun açıklanması ya da belirtilmesidir. Bu açık bir gözdağı verme biçimidir ve yargılamanın sadece göstermelik olduğunun açık bir göstergesidir.
Tam bu aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın T24 haber sitesinde yer alan açıklaması, konunun anlaşılmasına yardımcı olacaktır. ‘30 Temmuz 2014’te, “Olayı Dink davasına indirgemek küçültmek olur. Hrant Dink davası bence kişiselleştirilmiş davadır.” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2 Mart 2015’te ise Dink cinayeti ile cemaat bağlantısı için, “O hadisede, kasti olarak işlenen bir cinayet var ortada. İhmalle ilgisi yok. Bu işin bağlantıları ortaya çıktıkça daha da aydınlanacak bu mesele” ifadelerini kullandı. Bu açıklama sonrasında göstermelik yargılama başladı ve planlanan karanlık amaç doğrultusunda masum insanlar cezalandırıldı. Göstermelik yargılamanın detaylarını öğrenmek isteyenler Ramazan Akyürek’in ailesi tarafından açılan https://dinkcaseandfacts.com/ sitesine bakabilirler.
Göstermelik davaların varlığı ve devam etmesi, yargı bağımsızlığının olmadığının ve hukukun üstünlüğünden bahsedilemeyeceğinin açık bir kanıtıdır. Adalet terazisinin herkes için adil ve hakkaniyetli bir şekilde dengelenebilmesi için başta adalet arayışı içerisinde olan kişiler olmak üzere adalet isteyen herkes, hukuk sistemlerinin siyasi amaçlar için araç haline getirilmesine karşı her zaman tetikte olmalılar.
Unutulmamalı ki bu mücadele ve kararlılık, sadece haksız yere suçlananları aklamak için değil, aynı zamanda adaletin bir daha asla inkar edilmemesini sağlamak için bir zorunluluktur.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***