Türkiye’de devletin eğitim harcamalarına ayırdığı pay giderek düşüyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı 2022 yılına ait eğitim harcamaları istatistiklerine göre, son yıllarda bu alandaki harcamaların toplam tutarı artmasına karşın gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı azalıyor. Eğitim uzmanlarına göre devletin eğitime ayırdığı payın düşmesiyle masrafların ailelerin sırtına yüklenmesi hem öğrenciler arasında eşitsizliği pekiştiriyor hem de okuldan uzaklaşmayı getiriyor.
TÜİK verilerine göre eğitim harcamalarının tutarı 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 69,3 artarak 587 milyar 438 milyon TL oldu. 2021 yılında eğitim harcamalarının GSYH içindeki payı yüzde 4,8 iken, 2022 yılında yüzde 3,9’a geriledi. Devlet tarafından yapılan eğitim harcamalarının GSYH içindeki payı ise bir önceki yıl yüzde 3,5 iken, 2022 yılında yüzde 3,1’e düştü.
“Eğitim harcamasını enflasyona uyarladığımızda artış yok azalış var”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Özgenur Korlu, enflasyon artışı göz önüne alındığında eğitime harcanan tutarın bir önceki yıla göre artmadığı tersine azaldığı görüşünde.
Korlu, 2021 ve 2022 eğitim harcamalarının 2023’ün enflasyon rakamlarına uyarlandığında aslında eğitim harcaması tutarında bir artış yerine azalma olduğunu belirtiyor.
Eğitim harcamalarının GSYH içindeki payının düşmesini de yorumlayan Korlu, “GSYH’deki tablonun uzunca bir süredir sabit bir eğriyi takip ettiğini görüyoruz. GSYH içindeki pay, sizin ülkenizin zenginliğinden eğitime ne kadar pay ayırdığınızı gösterir. Dolayısıyla siz eğer ülkede yaptığınız üretimin daha küçük bir payını eğitime harcamaya başladıysanız orada eğitim harcamalarıyla ilgili birtakım eksiklikler vardır” diye konuştu.
“Sosyal politikalara ayrılan bütçe düşüyor; temel sorun kalkınma anlayışındaki farklılık”
Türkiye’de eğitime ayrılan kaynaklar en fazla kamu kurumlarınca karşılanıyor. 2023 yılı verilerine göre kamu idaresinin toplam eğitim bütçesi 570 milyar 44 milyon 65 bin TL. Bu kaynakların yüzde 76,4’ünü de Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi oluşturuyor. ERG tarafından hazırlanan 2023 yılı Eğitim İzleme Raporu’na göre, eğitimin bütçesi son beş yıldır düzenli olarak artsa da merkezi yönetim bütçesine oranı azalıyor. Yani her gecen yıl devlet eğitime daha az kaynak ayırıyor.
Korlu, bu durumu hükümetin sosyal politikalarındaki değişime bağlayarak, “Eğitim harcamalarını arttırmak bir çocuğun iyi olma hali için ya da toplumda eğitime dair daha olumlu çıktılar elde etmek için yeterli olmayabilir. Bütün sosyal politikalardan bir paket olarak konuşmak lazım. Yani sağlık harcamalarının da çocuk koruma harcamalarının da kadının istihdama katılmasını arttıracak politikalar için ayrılacak kaynakların da arttırılması gerekiyor. Siz çocuklara, öğretmenlere, istihdam politikalarına yatırım yapmazsanız, ekonomik olarak atacağınız diğer adımlarla bu sorunları çözemezsiniz” dedi.
“OECD ülkelerinde öğrenci başına harcama ortalaması 75 bin dolar, Türkiye’de 50 bin dolar”
Türkiye’nin eğitime ayırdığı bütçede gelişmekte olan ülkelerin gerisinde kaldığını da belirten Korlu, “Çok yakın zamanda PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) 2022 verileri açıklandı. Veriler GSYH’ye göre dünyada eğitim harcamalarının bir artış grafiği gösterdiğini söylüyor. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) bize 75 bin dolar gibi bir rakam veriyor. Bu rakam bir çocuğun 15 yaşına gelinceye kadar onun için yapılan tüm harcamalar toplamını gösteriyor. Türkiye’de bu rakam 50 bin dolar civarında. Bu da bize Türkiye’de eğitim harcamalarının oldukça geride olduğunu, çocukların eğitim çıktılarında, iyi olma hallerinde doğrudan bir iyileşme görebilmemiz için bir an önce eğitim harcamalarının daha fazla arttırılması gerektiğini ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı.
TÜİK verilerine göre öğrenci başına eğitim harcaması, 2021 yılında 15 bin 622 TL iken, 2022 yılında 25 bin 143 TL’ye yükseldi. Eğitim kademelerine göre değerlendirildiğinde, bu tutarın en yüksek olduğu kademe 50 bin 236 TL ile yükseköğretim oldu. Diğer kademelerde öğrenci başına eğitim harcaması, okul öncesinde 19 bin 1 TL, ilkokulda 18 bin 859 TL, ortaokulda 19 bin 963 lira ve ortaöğretimde 21 bin 163 lira olarak gerçekleşti.
Okul öncesinde hükümetten tepki çeken uygulamalar
Okul öncesi eğitime daha fazla kaynak ayrılması gerektiğini söyleyen Korlu, “En çok harcama uzun yıllardır yükseköğretime yapılıyor. Fakat yine eşitlik, adalet ilkeleri açısından değerlendirdiğimizde bir binanın temelinden başlamak gerekiyor. Okul öncesi eğitim hizmetlerine yatırımı arttırmak önemli. (6 Şubat) depremi sonrasında ve yeni Bakanlık döneminde burada bir geri adım görüyoruz. Okul yemeğinin sağlanması, okula ücretsiz taşıma sağlanması, annelere birtakım destekler sağlanması gibi politikaların hiçbirini bu dönemde konuşmuyoruz” dedi.
Bakanlığın geçtiğimiz dönem okul öncesi eğitimde başlattığı “bir öğün ücretsiz okul yemeği” uygulamasını deprem bölgesi dışında kalan illerde durdurması kamuoyunda tartışma yaratmıştı. 14 Ekim’de Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliğinde yapılan değişiklikle okul öncesi eğitim kurumlarında geçmişte kaldırılan katkı payının velilerden bu dönem yeniden alınmaya başlanması da tepkiye yol açtı. Yeni düzenlemeye göre okul öncesi eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin velileri, valiliklerin belirlediği tutarda aylık katkı payı ödeyecekler.
“Ekonomik koşullar hanehalkının eğitim harcamasına yansıdı”
Eğitim masraflarına cepten yapılan harcamaların oranı 2012’den bu yana yüzde 17’nin altını hiç görmemişti. Ancak TÜİK rakamları 2022’de devlet tarafından finanse edilen eğitim harcamalarının oranının bir önceki seneye kıyasla artarken hanehalklarının yaptığı harcamaların payınınsa düştüğünü ortaya koydu. 2022 yılında yapılan eğitim harcamalarının yüzde 79,1’i devlet tarafından finanse edildi. Eğitim harcamaları içerisinde hanehalklarının yaptığı harcamaların payı ise yüzde 10 oldu.
ERG’den Özgenur Korlu’ya göre ise önceki yıllara kıyasla yaşanan bu değişiklik, eğitimin masraflarının ailenin sırtından kalktığı anlamını taşımıyor. Korlu, “Her zaman hane halkı harcamalarının azalmasını bunun karşısında kamu harcamalarının artmasını olumlu olarak görüyoruz. Ama burada hane halkının gerilemesi oransal bir gerileme. Aynı şekilde kamu kaynaklarının artması da oransal bir artış. Reel tarafta biz gerçek bir artış görmüyoruz. Hane halkının harcamalarının azalmasını içerisinde bulunduğumuz ekonomik koşullarla birlikte düşünmek lazım. Yani eşitleyici politikalar hayata geçtiği için daha az harcama yapıldığını söylemek ne yazık ki mümkün değil. Bunun aksine içerisinde bulunduğumuz ekonomik koşullar nedeniyle hane halkı eğitim için yaptığı harcamaları azalmış olabilir” dedi.
Eğitim harcamalarının hane halklarına bırakılmasının ekonomik kriz ortamında ailelerin eğitimi geri plana atmasına yol açabileceği konusunda uyarıda bulunan Korlu, “Bu oran yüzde 10 da olsa OECD ülkeleriyle karşılaştırdığımızda hala çok yüksek bir oran. Eğer bu hanehalklarına bırakılırsa sosyoekonomik durumun eğitim çıktılarındaki etkisinin daha yüksek olduğunu görmeye başlarız. Yani sosyoekonomik durumu daha iyi çocuklar sınavda daha yüksek puan almaya başlar ve bu da eğitimdeki adaleti bozar. Biz ebeveynlerin daha iyi eğitimli olmasının ya da toplam hane gelirinin daha fazla olmasının çocuğun eğitim çıktılarıyla doğru orantılı olduğunu görmeye başlıyorsak, orada artık eğitim sisteminin temel vaadi olan eşitlik ortadan kalkmış demektir” şeklinde konuştu