15 Temmuz’dan sonra cemaatle iltisaklı olduğu iddiasıyla Sakarya Üniversitesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. Ali Seyyar suçlamalardan beraat etmesine rağmen halen göreve iade edilmedi. Çocuğunun cemaatin okuluna gitmesi ve Bank Asya’da 300 TL parasının bulunması sebebiyle Sakarya Üniversitesi’nden ihraç edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Seyyar, ‘‘20 yıl çalıştığım üniversitemden terörist yaftası yiyerek atılmak zoruma gitti. Bunu bana reva gördüler.’’ dedi.
Ömrünü Milli Görüş içerisinde geçirmiş KHK’lı Profesör Ali Seyyar yaşadıklarını KHK TV’ye anlattı. Gazeteci ve belgesel yapımcısı Ahmet Erkan, Adapazarı’nın Taraklı ilçesine giderek Prof. Ali Seyyar’ın hikayesini görüntüledi.
‘‘İŞKUR’a kayıtlı tek profesör ben oldum’’ diyen Prof. Dr. Seyyar, ‘‘15 Temmuz’da hiç beklemediğim bir olay oldu. Çünkü bu sefer yapılan zulüm bizzat birlikte olduğumuz aynı davaya omuz vermiş Milli Görüş kökenli insanlar tarafından yapıldığını görünce, bunu bir fiil yaşadıktan sonra müthiş bir hayal kırıklığına uğradım.’’ dedi.
İlk, orta, lise, üniversite ve yüksek lisansını Almanya’da tamamladıktan sonra 1993 yılında Türkiye’ye askerlik hizmeti için dönen Ali Seyyar, doktorasını İstanbul Üniversitesi’nde yaptıktan sonra 1997 yılında Sakarya Üniversitesi’nde İngilizce okutman olarak göreve başladı. Daha sonra Çalışma Ekonomisi’nde yardımcı doçent, doçent ve profesör olarak görev yapan Prof. Dr. Ali Seyyar 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen kaos ve kumpas gecesinin ardından Sakarya Üniversitesi’nden ihraç edildi.
28 Şubat sürecinde başörtülü öğrencileri sınıfa aldığı için hakkında soruşturma açıldığını kaydeden Seyyar, bu yüzden doçentlik kadrosunun 6 yıl boyunca açılmadığını söyledi.
50 kadar kitabı ve yüzlerce makalesi bulunan Prof. Seyyar şöyle konuştu: “Çocukluğum ve gençliğim Almanya’da geçti, 26 yıl gurbette yaşadım ancak yürekim hep vatan hasretiyle yanıyordu, bu nedenle yüksek lisans eğitimi için Türkiye’ye döndüm. Profesör oldum AKP hükümetine sosyal yardımlaşma ve dayanışma konularında danışmanlık yaptım ve bu gün Türkiye’de engelli ve bakıma muhtaç kişiler yardım alıyorsa bunda benim çalışmalarımın payı büyüktür.”
”15 TEMMUZ’DAN ÖNCE MÜFTÜLÜKTEN ÇOCUĞUMU CEMAATİN OKULUNDAN ALMAM YÖNÜNDE UYARI GELDİ”
15 Temmuz’dan önce kendisine ikinci sınıfa giden çocuğunu cemaatin okullarından alması yönünde Sakarya Müftülüğü aracılığıyla uyarı geldiğine işaret eden Seyyar, ‘‘Bana dediler ki ‘Hocam, müftülüklerdeki personel çocuklarını cemaatin okullarından alıyor. Sen de alsan iyi olur’. Ben devletin hukuk sistemine inandığım için burada hukuki bir engel olmadığını, gerekirse kayyım atanabilir. Ama şu anda Milli Eğitim Bakanlığı’nın hukuki çerçevesinde faaliyet gösterdiği için çocuğumu okuldan almayı düşünmedim. Sebebine gelince benim tek bir kızım var, onun okuldan ayrılmasına benim gönlüm razı olmadı. O okulda öğretmenlerine karşı bir sevgisi vardı, okulda arkadaşları vardı, kızımı o okuldan alsaydım hüngür hüngür ağlardı. Nitekim 15 Temmuz’dan sonra çocuğumu okuldan alınınca 3 gün ağladı. Dolayısıyla çocuğumun psikolojisi açısından okuldan almayı uygun görmedim. Zaten hukuki açıdan da gerekli değildi.’’ diye konuştu.
15 Temmuz sonrasında da tıp ki 28 Şubat sürecinde olduğu gibi üniversiteye geliş gidişlerde imza attıklarını belirten Prof. Dr. Seyyar, 15 Temmuz’dan yaklaşık 1 hafta sonra eve geldikten sonra üniversiteye geri çağrıldığını söyleyerek şöyle konuştu:
”20 YIL HİZMET ETTİĞİM ÜNİVERSİTEDE TERÖRİST MUAMELESİ GÖRDÜM”
‘‘Üniversiteye gittim, bir de ne göreyim odama girdim 2 güvenlik görevlisi, fakülte sekreteri önüme bir kağıt tutuşturup buna imza atmamı istediler. Ben herhalde bir yanlış var dedim, dekan bey nerede diye sordum. Meğer Dekan bey de arkada saklanıyormuş o da merak etmiş. Fakat benim ağrıma giden 20 yıl ben bu üniversiteye hizmet ettim ve bir anda ben terörist muamelesi gördüm. Dekan beye dedim ki ‘bu nasıl bir muamele? Biz meslektaşız, birlikte çalıştık, nasıl oluyor da güvenlik görevlileri odama geliyorsunuz?’ diye sordum. O arada Rektör beyi de aradım, bana ‘Hocam biz herkese aynı muameleyi yapıyoruz, siz imza atın’ dedi. İmza mı attım. Çantamla birlikte odama gelmiştim ama odamdan çantamla çıkmama izin vermediler. Güvenlik görevlisi çantamı almama izin vermedi. Halbuki çantamda flash disk vardı yeni kitap çalışmamla alakalı. O yüzden bu kitap çalışmamı tamamlamadım ertelemek zorunda kaldım. Böyle bir muameleyi bana reva gördüler. 20 yıl hizmet ettiğim üniversitede en sonunda terörist muamelesi gördüm. Türkiye’ye kesin dönüş yaptıktan sonra memleketimde gördüğüm en ağır muamele idi üstelik bunu bana meslektaşlarım yaptı.
Ben Türkiye’nin bir hukuk devleti olmasını arzu ediyorum, bunun için mücadele ettim. Bu mücadeleme de bir bilim insanı olarak devam edeceğim. Onun için benim memleketimden ayrılmam mümkün değil. Almanya benim ikinci vatanım gibi ama ben gitmeyeceğim.’’
”NUMAN KURTULMUŞ BENİM MİLLİ GÖRÜŞ KÖKENLİ OLDUĞUMU GAYET İYİ BİLİYOR”
15 yaşından beri Milli Görüş teşkilatlarında görev aldığını 18 yaşında yöneticilik yaptığını hatırlatan Prof. Dr. Ali Seyyar, ‘‘Ben Milli Görüş kökenli bir insanım. Almanya’da gençlik yıllarımda üniversitelerden sorumlu bir kimliğim vardı. Ne var ki biz Milli Görüş kimliğimizi siyasi hayatın dışında eğitim hayatımıza fazla yansıtmadığımız halde ‘Fetöcü’ damgasını yedik. Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Saadet Partisi Genel Başkanıyken beni Saadet Partisi’ne davet etti GİK üyesi olmam hususunda. Bana ‘Ali hocam sen engelli noktasında tecrübelisin gel sosyal politikalarını aktif olarak siyaset alanında bunu yönlendirirsen senin için faydalı olur.’ dedi. Dolayısıyla ben de Numan beyin tavsiyesi üzerine Saadet Partisi’nin GİK üyesi oldum. Daha sonra Numan hoca bu partiden ayrıldı ama o benim ‘Fetöcü’ olmadığımı gayet iyi biliyor. Milli Görüş kökenli olduğumu biliyor. Buna rağmen siyaseten pek fazla destek göremedik.
”ÇOCUĞUMUN CEMAATİN OKULUNA GİTMESİ VE BANK ASYA’DA 300 TL PARAM OLDUĞU İÇİN İHRAÇ EDİLDİM”
Bana ‘Sizde ByLock var mı?’ diye soruldu ‘ilk defa duydum’ diye cevap verdim. ‘Herhangi bir sendikaya bağlı mısınız?’ diye sorulduğunda ‘cemaate bağlı bir sendikayı’ kastediyorlar, ‘hayır ben Eğitim-Bir-Sen’liyim Hak-İş’e bağlı bir sendikaya mensubum’ diye cevap verdim.
‘Çocuğunuz cemaate bağlı bir okula gidiyor mu?’ diye soruldu. Evet gidiyor bunun gizlenecek bir tarafı yok hiçbir zaman da gizlemedim.
‘Bank Asya’da hesabınız var mı?’ diye soruldu. Evet benim Bank Asya’da döviz hesabım vardı. İltisaklı olduğu için parayı çekmiştim, fakat 300 TL’yi de muhafaza ettim çünkü yarın kayyım atanır devletin eline geçer diye. Ama ben çocuğun cemaatin okuluna gitmesi ve Bank Asya’da 300 liram olması sebebiyle ben ihraç edildim. ‘Bu olamaz, bundan dolayı bir insan atılır mı’ dedim fakat oldu. KHK Komisyonu bu iki sebepten dolayı ‘ret’ verdi.’’ İfadelerini kullandı.
”HUKUK SİSTEMİNE İNANCIM SIFIRA İNDİ”
Hakkında cemaat üye olduğu iddiasıyla soruşturma açılan Prof. Dr. Ali Seyyar, yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında beraat ettiği halde İdare Mahkemesi tarafından görevine iade edilmediğine dikkat çekerek, ‘‘Benin hukuk sistemine inancım, güvencim sıfıra indi.’’ dedi.
Gazeteci ve belgesel yapımcısı Ahmet Erkan’ın KHK’lı Prof. Ali Seyyar ile yaptığı röportajın tamamını izlemek için videoyu tıklayınız.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***