Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet skandalının ortaya çıkarıldığı 17 Aralık operasyonunun 10’uncu yıl dönümünde, dosya hala açık, nihai hükmün verileceği günü bekliyor. Ortada alenen işlenen bir suç ve galiz itiraflar var. Öyle ki, devletin Halk Bankası’nın avukatları bile Reza Zarrab’ın rüşvet çarkı kurup bakanları bahşişe boğduğunu itiraf ediyor; ancak bu suçu araştıracak savcılık makamı ve yargılayacak mahkeme bulunamıyor.
Boldmedya’dan Ersoy Çelik’in haberine göre, Bırakın Türkiye’yi dünya tarihinde bile böyle devletin tepelerinde, göstere göstere kurulan ve işletilen bir rüşvet çarkı görülmemiştir. Hani 1994’te İSKİ skandalı patlak verdiğinde, işadamı Selim Edes mahkeme salonunda, kendisinden belge isteyen dönemin Emlak Bankası Genel Müdürü Ergin Civan’a “Rüşvetin belgesi mi olur pe..nk” demişti ya, o sözün hükmünü de ortadan kaldırdı Reza Zarrab ve bahşişçileri. Üstelik herkes görsün diye açıktan yaptılar, telefonda da açık açık konuştular. Reza Zarrab’ın rüşveti dağıtan adamı Abdullah Happani, “Abi bunları telefonda konuşmayalım” deyince Zarrab, “Konuşalım, bilinsin ki yarın hadise patlarsa, rüşvet verdiğimiz adamlar bizi savunmak durumunda kalsın” mealinde konuşmuştu. Nitekim dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Zarrab’la bir telefon görüşmesinde, polisin onu takip etmesine izin vermeyeceğini belirtip, “Senin önüne yatarım Reza” diyerek bahşişçibaşını doğrulamıştı.
ABD İSTİHBARATI TÜRKİYE’DEKİ RÜŞVETİ DİNLEYİP DOSYALADI
Reza Zarrab’ın İran’la yapılan paralel ticaret nedeniyle dağıttığı rüşvetler, Türkiye’de maalesef yargı konusu olmadı. 17 Aralık operasyonundan sonra, Reza Zarrab ile rüşvet verdiği Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan gibi bazı isimler tutuklandı ama cezaevi günleri çok kısa sürdü. Erdoğan, Zarrab ve şürekasını tahliye ettirebilmek için tüm gücünü ve varlığını ortaya koydu, emniyeti ve yargıyı hallaç pamuğu gibi attı, sonunda başardı. Arkasına Türk bayrağı koydurup “Cari açığı kapattıran hayırsever işadamı” ilan ettiği Reza Zarrab’ı, Süleyman Aslan’ı ve Muammer Güler’in rezidansında 6 tane çelik para kasası bulunduran oğlu Barış Güler’i tahliye ettirdi. Ettirdi ettirmesine ama mızrağı çuvala sığdıramadı. Her ne kadar soruşturmaya Savcı Celal Kara’nın yerine atanan Savcı Ekrem Aydıner, Zarrab’ın dağıttığı rüşvetleri “iyi ilişkilerin devamı için verilen hediye” diyerek dosyayı Türkiye yargısı açısından ve de bir süreliğine kapatmış olsa da kanalizasyonun kapağı ABD’de tekrar açıldı. Hem de 2013 – 2016 yılları arasında ABD istihbaratının Türkiye’de yaptığı 3 bin civarında dinleme kaydıyla.
ZARRAB, “1 NUMARA” HARİÇ HEMEN HERKESİ İTİRAF ETTİ
Reza Zarrab, 2016 yılı Mart ayında ABD’ye gitti ve tutuklandı. Zarrab’ın tutuklanması, Erdoğan ve yakın ekibi çevresinde şok etkisine neden oldu. Rus uçağının düşürülmesi sonrasında Putin’le amansız bir kavgaya girişmiş, NATO’yu devreye sokmaya ve Batı’ya yanaşmaya çalışmıştı. Ama şimdi ABD, onun en önemli sırlarına vakıf olan “hayırsever işadamını” tutuklamış ve kendisi aleyhine fevkalade bir koz elde etmişti. O da ani bir manevra ile Putin’den özür dileyip Rusya’ya yanaştı. Zarrab, ABD’deki yargılamalar esnasında, listede “1 numara” olarak belirttiği malum şahıs hariç, kime ne kadar rüşvet verdiyse itiraf etti. Mesela Zafer Çağlayan’a 45 – 50 milyon civarı rüşvet verdiğini açıkça anlattı. Savcılığın sunduğu belgelerden biri Zarrab ile sağ kolu Happani arasındaki e posta yazışmasıydı. Dağıtılan rüşvetin çizelgesi mahiyetinde olan belgede, bir de ‘Cash to Yukarı’ kodlaması vardı ve karşısında 2 milyon 100 bin Euro yazıyordu. Ne savcı sordu bu “yukarının” kim olduğunu ne de Zarrab açıkladı.
ZARRAB’I TAHLİYE ETTİREBİLMEK ELİNDEN GELENİ ARDINDA KOYMADI
Reza Zarrab’ın tutuklanıp “cash to yukarı” hariç hemen herkesle ilgili itiraflarda bulunması yetmezmiş gibi, 2017 yılının Mart ayında bu kez Halk Bankası’nın eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın ABD’de tutuklanması geldi üstüne. Erdoğan için bir kabus tam bitmeden bir diğer başladı. Başta Bekir Bozdağ olmak üzere, adalet bakanlarını defalarca gönderdi ABD’ye. Reza Zarrab’ın suç şebekesini itiraf etmemesi için çok dil döktü. ABD eski Başkanı Donald Trump’la rica minnet ayarlayabildiği görüşmelerde hep Reza Zarrab’ı gündeme getirdi, tahliye edilmesini rica etti. THY’nin Amerikan Boeing firmasından maliyeti 11 milyar dolar olan 40 adet 787-9 Dremliner uçak almasını masaya koydu. Diğer yandan da Rusya’ya S-400 füze siparişi verdi. Kendince havuç – sopa oyunu oynadı ABD ile. Tam olarak “Hedefine ulaşamadı” diyemeceğim, çünkü kendi adını yargılama sürecinde soruşturma dışı bıraktırmayı başardı.
ZARRAB, HAKAN ATİLLA’NIN KATKILARINI DA ANLATTI
Hakan Atilla’nın yargılamaları sürecinde de devam ettiği Reza Zarrab’ın itirafları. Dağıttığı rüşvetleri tek tek anlattı. Zarrab Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın bankada yaptırım kurallarını en iyi bilen kişi olduğunu ve kurdukları düzeneğin Amerikan yaptırım kurallarına uygunmuş gibi göstermede yardımcı olduğunu da açıkladı. Mahkemeye sunulan ve Reza Zarrab’la Süleyman Aslan arasında geçtiği iddia edilen telefon görüşmesi dökümünde, Aslan, Zarrab’a İran petrol şirketinden aracı firmaya gönderilmesi gereken 70 milyon doların yanlışlıkla doğrudan Zarrab’ın hesabına yatırıldığını söylüyor. Telefon konuşması dökümünde Aslan’ın, bu transferin Hakan Atilla’nın onayıyla yapıldığını belirttiği ileri sürülüyor. Zarrab, Süleyman Aslan ve Atilla’nın altının son durağı olarak İran’ı yazmasını istediğini açıkladı.
TÜRKİYE’NİN TUTTUĞU AVUKAT, RÜŞVET ÇARKINI KABUL ETTİ
Davanın tek sanığı olan Halk Bankası Eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın avukatı Victor Rocco ise savunmasında, rüşvet dağıtımını ve suç şebekesinin varlığını açıkça kabul etti. Ancak ‘suç şebekesinde’ asıl rüşvet alan kişinin bankanın eski Genel Müdürü Arslan olduğunu belirterek, müvekkili Atilla’nın suçsuz olduğunu söyledi. Avukat Victor Rocco’nun ve diğer avukatların vekalet ücretlerini, Halk Bankası yani Türkiye ödüyordu. Rüşveti şahıslar aldı, ABD’deki yargılamada Hakan Atilla’nın avukatlık ücretini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ödedi. Atilla’nın yolsuzluğa bulaşmadığı savunmasına karşılık savcılık, Zarrab ve Atilla’nın Türkiye ve İran’daki ambargoları delme tezgahının bir parçası olduğunu iddia etti. Yargılama sonucunda, Hakan Atilla juri kararıyla suçlu bulundu ve verilecek ceza için bekleme süresi başladı.
ATİLLA’YI KURTARMAK İÇİN BAKANLARI ELE VERDİLER
Hakan Atilla’nın avukatları, verilecek cezayı beklerken bir hamlede daha yaptı ve 75 sayfalık başvuru dilekçesi hazırlayarak, davaya bakan Yargıç Richard Berman’a sundu. Atilla için ‘yeterince ancak gereğinden fazla olmayan, adil ve merhametli bir ceza verilmesi’ çağrısında bulunan avukatlar, Atilla’nın büyük bir uluslararası çarkta başkalarının işlediği suçların cezasını çeken tek kişi olduğunu savundu. Atilla’nın, işlenen suçlar ve Reza Zarrab’ın kurduğu suç çetesiyle ilgili çok az bir bilgisi olduğunu vurgulayan avukatlar, Atilla’nın herhangi bir maddi çıkar sağlamadığını, rüşvet alıp vermediğini belirterek, bu koşullar altında kendisine verilecek cezanın 4 ile 5 yıl arasında olması gerektiğini savundu. Sonuçta Yargıç Berman, Hakan Atilla için 32 ay hapis cezası verdi.
ATİLLA’NIN AVUKATININ SAVUNMASI, EN ÖNEMLİ DELİLLERDEN BİRİ
Hakan Atilla, 2019 yılında ABD’deki cezasını tamamlayıp Türkiye’ye döndü. Onu havalimanında, Erdoğan’ın damadı ve dönemin Hazine ve Maliyeden Sorumlu Devlet Bakanı Berat Albayrak karşıladı. Reza Zarrab da tahliye oldu ve ABD’de Miami’de at çiftliği kurdu, hayatını yaşıyor. Her şey bitti mi peki? Hayır, bitmedi elbette. Türkiye’de dosyanın yeniden açılmasını ve başta “cash to yukarı”daki 1 numara olmak üzere, rüşvete bulaşmış kim varsa yargılanmasını sağlayacak tonla yeni delil var. Bunların başında da Türkiye Cumhuriyeti’nin ücretini ödediği Hakan Atilla’nın avukatı Victor Rocco’nun mahkemedeki, uluslararası rüşvet çarkını anlattığı savunması geliyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***