MÊRDÎN – “Barış Hakkı ve Tecrit” konulu panelde konuşan avukat Cihan Aydın, barış talebinin yükseltilmesi gerektiğini belirtirken, Av. Mazlum Dinç ise PKK Lideri Öcalan üzerindeki tecridin kırılması için “Direnişi yükseltmek gerekiyor” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük için Hukukçular Derneği (İHD) ve Mêrdîn Barosu İnsan Hakları Komisyonu, İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında “Barış Hakkı ve Tecrit” konulu panel düzenledi. Tahir Elçi Konferans Salonu’nda düzenlenen panel, Av. Melek Bozkurt moderatörlüğünde gerçekleşirken, Amed Barosu eski Başkanı Av. Cihan Aydın ile Asrın Hukuk Barosu avukatlarından Mazlum Dinç konuşmacı olarak katıldı. Çok sayıda kişinin katıldığı panelde açılış konuşmasını Baro Başkanı İsmail Elik yaparak, insan hakları mücadelesinin önemine dikkat çekti.
Ardından başlayan panelde ilk olarak söz alan moderatör Av. Bozkurt, konuşmacıları tanıttıktan sonra 9 Aralık 2021 tarihinde Kandıra cezaevinde katledilen Garibe Gezer’i andı.
AYDIN: BARIŞI ANLATMAK GEREKİYOR
Ardından “Barış Hakkı” konusunda Amed Barosu eski Başkanı Cihan Aydın’a söz verildi. Barış hakkının toplumsallaştırılması gerektiğini kaydeden Aydın, özellikle gençlerin bu tartışmalara dahil edilmesinin önemli olduğunu dile getirdi. Devamında kanunlarda barış hakkının ne olduğu ve savaşı kışkırtıcı söylemlerin suç olduğunu kaydeden Aydın, “Ne yazık ki bizde bu işler tersine yürüyor. Savaşı kışkırtmak suç olarak görülüyor ama aksine savaşa karşı çıkanlar yargılanıyor. En son Türkiye’nin Rojava’ya karşı başlattığı savaş sırasında 9 baro olarak bir bildiri yayınladık ve bu nedenle soruşturma geçirdik. O nedenle bu coğrafyada barışı savunmak çok zor. O nedenle savaşı kışkırtanların sesi bizlerden çok çıkıyor… Bu nedenle barışı çok daha fazla kitlelere anlatmak zor ama anlatmak gerekiyor. Çünkü barış fikri toplumun bütün katmanlarını ilgilendiren bir meseledir. Bütün insan haklarının olmazsa olmazı barıştır” ifadelerini kullandı.
‘BARIŞ TALEBİNİ TOPLUMSAL HALE GETİRMEK LAZIM’
Barış süreçlerinin çok zor süreçler olduğunu ifade eden ve İrlanda süreci ile İsrail-Filistin arasındaki geçmiş barış süreçlerine değinen Aydın, “1993 yılında imzalanan İsrail-Filistin barış süreci biraz bizdeki çözüm sürecine benziyordu. Daha çok bir çerçeve içeriyordu. İshak Rabin o dönem ‘barışı savaştığınız kişilerle yaparsınız’ sözünü kullanmıştı. Sonra bir barış eylemi sırasında radikal dinci bir kişi tarafından öldürüldü. Sonuç olarak da geldiğimiz süreç bugün 17 binden fazla insanın hayatını kaybettiği bir aylık süreç. Bu bize barışı savunanların sonunda öldürülebildiğini de gösteriyor. Türkiye’deki durum da biraz buna benziyor” dedi.
Türkiye’de 2013-2015 yılları arasında sürdürülen “Demokratik Çözüm Süreci”ni hatırlatan Aydın, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Süreç buzdolabında” sözlerini hatırlatarak, “Bence süreç orada da değil. Eğer orada olsa çıkarır buzları eritebilirdik. Bu süreçlerin ekonomik sonuçları da var. Bugünkü ekonomik durumu o dönemle hatta daha önceki ateşkes süreçleri ile karşılaştırınca bunu görmek mümkün… Biz süreci toplumsallaştıramadık belki de. O nedenle Sayın Öcalan başından beri üçüncü bir gözün olmasından bahsediyordu. Dolayısıyla o süreci kitleselleştiremediğimiz için kırılgan bir zeminde duruyordu ve sonucunda da bugüne geldik. Daha kitlesel, daha açık bu süreci sahiplenebilseydik, bu masa belki de bu kadar rahat devrilmezdi. Çünkü güç dengesi bir tarafın lehine, bir tarafın aleyhineydi. Kürt tarafı için barış fikrini Türkiye’deki diğer kesimleri de katabileceğimiz şekilde daha toplumsal hale getirebilseydik, bugün farklı olabilirdi” dedi.
AV. DİNÇ: İMRALI’DA DENENEN YÖNTEM ÜLKEDE DEVREYE KONUYOR
Av. Mazlum Dinç ise, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın barış çabalarına dikkat çekerek, “Sayın Öcalan İmralı’da hem Kürt mücadelesini hem de demokratik mücadeleyi daha da büyüttü. Bugün bütün dünya Kürtlerin mücadelesini biliyor. Öcalan’ın İmralı’da ağır koşullarda yürüttüğü mücadele sayesinde, bu mücadele tanınır, bilinir hale geldi” dedi. Öcalan’ın İmralı’da bir taraftan barış mücadelesi verirken bir taraftan da kendisine dönük komplolara karşı mücadele geliştirdiğini kaydeden Dinç, “AİHM kararlarının uygulanmaması ya da AYM kararlarının bugün uygulanmaması bu kadar gündemde iken, aslında Öcalan’ın yeniden yargılanması yönündeki AİHM kararının tanınmaması muhalefet tarafından bu kadar dile getirilmedi. Gelinen noktada aslında İmralı’da denenen bir yöntem, şu an istenildiği zaman, istendiği şekilde devreye konuluyor” ifadelerini kullandı.
“12 yıldan bu yana İmralı’da avukat yasağı var” diyen Dinç, “Dünyanın başka yerinde olsa insan hakları savunucuları ayağa kalkar ama İmralı’da 12 yıldır devam ediyor. Benzer şekilde diğer tutsaklar da avukatları ve aileleri ile görüşemiyor” dedi. Dönemin Adalet Bakanı tarafından 2019 yılında görüşmelerin önünde bir engel olmadığı yönünde söz verildiğini ancak buna rağmen 33 aydır İmralı’dan haber alamadıklarını kaydeden Dinç, “Dünya ile tüm iletişim bağları 33 aydır koparılmış şekilde tutuluyorlar” dedi.
‘TECRİDİN SEBEBİ ONURLU BARIŞ TUTUMU’
Öcalan’a dönük hukuksuzluğun sona erdirilmesi konusunda ulusal ve uluslararası kurumların bir yaklaşımının olmadığını kaydeden Dinç, “Sayın Öcalan’ın bu kadar ağır bir tecrit altında tutulmasında siyasi saikler söz konusu. Sadece Türkiye siyasetinde değil, Ortadoğu siyaseti ve uluslararası siyasette. Bu Sayın Öcalan’ın toplumsal ve siyasal gücünü ortaya koyuyor. Yoksa dünyada böyle bir tecrit örneği söz konusu değil. Mandela Güney Afrika’da bir ada hapishanesinde tutuldu ama hiçbir zaman avukat görüşünün engellenmediğini gördük. Sayın Öcalan’ın bu kadar ağır tecrit altında tutulmasında onurlu barış tutumu etkili. Çünkü bu güçler tarafından istenmeyen bir tutum bu” dedi.
‘DİRENİŞİ YÜKSELTMEK GEREKİYOR’
Öcalan’ın çabalarını anlatan ve verdiği barış mücadelesinin önemine değinen Dinç, “Bizim bu çabalara destek için büyük bir mücadele vermemiz gerekiyor. Tecridin ortadan kaldırılması için demokratik siyaseti büyütmemiz, mücadeleyi toplumsal hale getirmemiz gerekiyor. Öcalan ile görüşmeler sürecinde hepimiz can kayıplarının olmadığını, kötü muamelenin azaldığını gördük. Bu nedenle bu tecridin kırılması gerekiyor. Evet süreç yeniden o masaya dönecek. Sayın Öcalan da bunu söylüyor ama daha fazla kayıpların yaşanmadan sürecin masaya dönebilmesi için toplumun sürece katılması gerekiyor. Burada da görev insan hakları mücadelesi verenlere, barışı savunanlara düşüyor… Çare geri çekilmemekte. Israrcı olmakta. Direnişi yükseltmek gerekiyor. Umudu yükseltmek, toplum içinde tartışmak gerekiyor. Bunları yapınca zaten çare kendiliğinden ortaya çıkıyor” dedi.
Panel soru cevap bölümü ile sona erdi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***