ABD ve Türkiye arasında birkaç gündür yaşanan telefon trafiğinin en önemli başlıkları İsveç’in NATO üyeliği ve Türkiye’nin ABD’den F-16 alma talebiydi. Her iki taraf önce diğer tarafın adım atmasını bekliyor.
Görüşmeleri ve ABD Kongresi’nin duruşunu VOA Türkçe’ye değerlendiren Türkiye uzmanı Alan Makovsky, taraflar arasındaki güven düzeyinin düşük olduğu ve Gazze’deki savaşın işleri daha da karmaşıklaştırabileceği görüşünü dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 6 Aralık’ta Katar dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, İsveç’in NATO’ya üyelik protokolünü parlamentoya sevk ederek görevini yaptığını söylemiş ve ABD’nin de F-16 satışını eş zamanlı olarak Kongre’den geçirmesi çağrısında bulunmuştu.
ABD Kongresi ise bu konuda herhangi bir adım atmadan önce, İsveç’in NATO üyeliği protokolünün TBMM tarafından onaylandığını görmek istiyor.
Başkan Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Aralık Cuma günkü telefon görüşmesine ilişkin Türkiye tarafından yapılan açıklamada, F-16 konusunun görüşüldüğü belirtilmiş; Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada Türkiye’nin “NATO’da birlikte işlerliğinin geliştirilmesinin” ele alındığı kaydedilmişti.
Türkiye bir yandan da İngiltere, Almanya, İtalya ve İspanya’yı kapsayan dörtlü bir konsorsiyum tarafından üretilen Eurofighter Typhoon savaş uçaklarından 40 adet almak için görüşmeler yürütüyor.
Bazı uzmanlara göre Eurofighter görüşmeleri, ABD ile F-16 pazarlıklarında stratejik bir kaldıraç etkisi yapabilir ya da F-16 görüşmelerini tamamlayıcı bir unsur da olabilir.
Washington’daki düşünce kuruluşu Center for American Progress’ten Türkiye uzmanı Alan Makovsky, “Bu konuyu uzun süre konuşmamız olası. Çünkü kilitlenmiş görünüyor. Biden-Erdoğan görüşmesine ilişkin Beyaz Saray’dan yapılan açıklamadan ilginç bir alıntı yaptınız. Doğrudan F-16 demeden, Türkiye’nin NATO’da birlikte işlerliğinin arttırılması sözleriyle bunun ifade edilişi, ABD’nin Türkiye’ye Eurofighter satışı için Almanya üzerindeki etkisini kullanabileceğini de düşündürdü” diyor.
Eurofighter konsorsiyumunda dört üretici ortaktan biri bu uçakların bir ülkeye ihraç edilmesini veto edebiliyor. Türkiye’ye Eurofighter satışı konusunda Almanya’nın çekincelerinin olduğu biliniyor.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler Kasım ayındaki bir açıklamasında İngiltere ve İspanya’nın Almanya’yı ikna etmek için çalıştığını belirtmişti.
Taraflar arasında güven sorunu
Biden-Erdoğan görüşmesine ilişkin Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre iki lider önümüzdeki yaz Washington’da yapılacak NATO Zirvesi’ne kadar yakın temasta olmayı kararlaştırdı.
ABD Kongresi’ndeki dinamikler de göz önünde bulundurulduğunda tarafların eş zamanlı adım atmasının mümkün olacağı bir formül olabilir mi?
Washington ve Ankara arasında güven düzeyinin düşük olduğunu söyleyen Alan Makovsky’ye göre bu zor bir ihtimal.
Makovsky, “Satışa onay vermesi gereken iki senatör ve iki Kongre üyesi İsveç’in NATO üyeliği onayının önce gerçekleştiğinden emin olmak isteyecektir. Belki ben yeterince yaratıcı değilimdir, belki bir formül vardır ama böyle bir formül tarafların birbirine güvenmesini gerektirir” diyor.
İsrail-Hamas savaşıyla bağlantılı gelişmeler süreci karmaşıklaştırabilir mi?
Biden-Erdoğan telefon görüşmesinin ardından Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Biden’ın görüşmede, Erdoğan’a Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde son dönemdeki pozitif gelişmelere desteğini ifade ettiği belirtildi.
Ankara-Atina arasında gerilimin düşürülmesi ABD Kongresi’nin her iki kanadında yani Temsilciler Meclisi ve Senato’da yakından izlenen bir konu başlığıydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Aralık’ta Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’le görüşmesinden sonra düzenlenen ortak basın toplantısında, Yunanistan ve Türkiye arasında “çözülemeyecek hiçbir sorun olmadığının” altını çizmiş; “Yeter ki büyük resme odaklanalım, denizi geçip derede boğulanlardan olmayalım” sözleriyle iki ülke olarak sorunların çözümünde dünyaya örnek olabileceklerini kaydetmişti.
Uzmanlara göre bu konu ABD Kongresi’nde F-16 satışını engelleyebilecek bir unsur olmaktan çıkmış görünüyor. Ancak Alan Makovsky’ye göre bu kez gündemde yeni bir konu daha var: İsrail ve Hamas arasındaki savaş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail, ABD ve AB’nin terör örgütü listesinde olan Hamas konusundaki söylemleri.
Makovsky, Erdoğan’ın Hamas’ı terör örgütü değil de “kurtuluş ve mücahitler grubu” olarak nitelemesi ve benzeri söylemlerin ABD Kongresi’nde bazı çevreleri rahatsız ettiği görüşünde.
Alan Makovsky, “Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Senatör (Ben) Cardin gibi İsrail’e güçlü destek veren birinin F-16 için onayının gerekeceğini düşününce, bunun süreci karmaşıklaştırabilecek bir konu olduğunu düşünüyorum” diyor.
ABD Maliye Bakanlığı’nın Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı Brian Nelson Türkiye’de Kasım ayı sonunda gerçekleştirdiği temasları sırasında İstanbul’da yaptığı açıklamada, Hamas’ın Türkiye’de mali destek bulmaya devam etmesinden endişe duyduklarını söylemişti.
New York Times, 16 Aralık’ta “İsrail Hamas’ın Para Makinesini Yıllar Önce Buldu. Kimse Bunu Kapatmadı” başlığını taşıyan, istihbarat belgeleri, şirket kayıtları ve ilgili ülkelerden çok sayıda yetkiliyle yapılan röportajlara dayanan araştırma haberinde, “Hamas’ın yatırım portföyünde çok sayıda ülkenin yer aldığını; ancak Türkiye’de bulunan bir şirket ve Hamas’ın Musa Dudin adlı yatırım temsilcilerinin önemli bir rol oynadığını” yazmıştı.
New York Times’ın haberine göre İsrail’in 2018 yılında üst düzey bir Hamas yetkilisinin bilgisayarından ele geçirdiği muhasebe kayıtlarına göre, bu bilgiler 2019 yılı başlarında Amerikalı yetkililerle paylaşılmış ancak Trump yönetimi o dönem herhangi bir adım atmamış ya da adı geçen şirketlere yaptırım getirmemişti.
Türkiye Maliye Bakanlığı’nın haberle ilgili yaptığı İngilizce açıklamada, söz konusu haberin “yanlış yönlendirici bilgiler içerdiği ve gerçekleri çarpıttığı” savunuldu.
Açıklamada, “Türk makamları ilgili tüm gerçek ve tüzel kişilerin finansal faaliyetlerini ve durumlarını ayrıntılı şekilde incelemiş ve ülkemiz finansal sisteminin suistimal edilmediğini tespit etmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Türk yetkililerin bu bulguları ABD’li mevkidaşlarıyla ve son Ankara ziyareti sırasında ABD Maliye Bakanlığı Müsteşarı Brian Nelson ve ekibiyle ile de paylaştığı ve bu bulguların aksini gösteren bir kanıtla karşılaşılmadığı belirtildi.