YORUM | AV. NURULLAH ALBAYRAK
Zulmün karanlığında adaletin aydınlık yüzünü aramaya çalışıyoruz. Ve biliyoruz ki her bir adalet arayışı karanlıklar içinde kaybolmuş hakikat kırıntılarını arayıp bulma ve onları gün yüzüne çıkarma mücadelesidir. Yine biliyoruz ki adalet arayışının, özellikle adaletsizliğin zirve olduğu ülkelerde, çok zor olduğu ve tahmin edilemeyecek kadar engelle karşılaşılabildiği gerçeğidir.
Ve yine biliyoruz ki bu kapsamda elde edilen her bir kazanım büyük resmin bir parçasını aydınlatır ve adaletin tecellisiyle hakikatin tamamına ulaşma yolunda ilerlemeyi sağlar.
Adalet arayışı mücadelesinde bazen kendi iç sesimiz bile bize engel olabilir. ‘Ya başıma bir şey gelirse ya tutuklanırsam ya gözaltına alınırsam, niye başkaları yapmıyor da ben yapıyorum, alemin tek akıllısı ben miyim’ diyerek adımlarımız geri geri atmaya başlayabilir.
Eşimiz, dostumuz, ailemiz ve yakınlarımız “Adalet mücadelesi sana mı kaldı sen niye yapıyorsun bırak başkaları yapsın; eğer işe yarar bir şey çıkarsa başvurursun ne acelen var; hakimler, savcılar AİHM kararlarını dikkate almıyorlar ki görmüyor musun Yargıtay AYM kararına uymuyorum dedi AİHM kararına mı uyacak…” diyerek yardım etmek isterken bilerek ya da bilmeyerek engel olabilirler.
Bazen dini bilgi eksikliğimiz ya da yanlış dini yorumlar da adalet arayışına engel olabilir. “Bu işler mahkemeyle, davayla, dilekçeyle düzelmez bunları Allah düzeltecek.” tarzı değerlendirmeler yaparken sebeplere riayet edilmesi gerçeğini yok saymak zaten zorlu olan yolculuğu daha da zorlu hale getirebilir.
Güvensizliğin, inançsızlığın, maddi ve manevi yorgunluğun zirve yaptığı ortamlarda uzman olduğunu söyleyen kişilerin ne anlama geldiği anlaşılmayan açıklamaları, “Siz tehlikeyi göremiyorsunuz, ben görüyorum.” tarzı yaklaşımları zaten tükenmekte olan adalet arayışı motivasyonunun daha da düşmesine sebep olabilir.
Özetle söylemek gerekirse, adalet mücadelesinin zorluğundan kimsenin şüphesi yok. Ancak bu aşamada unutulmaması gereken bir gerçek daha var ki o da zorlu bu yolda zaten fazlasıyla engel varken bir de umudu kırmanın zulme ortak olmakla eşdeğer olduğu gerçeğidir. Bu gerçek de şüphesiz hiçbirimizin üzerine almak istemeyeceği çok ağır bir vebaldir.
İnsanlığa karşı suçların mağduru olarak yaşanan mağduriyetleri durdurmak ve bir daha yaşanmaması için mücadele etmeye çalışıyoruz. Bu mücadele için de kullanabileceğimiz tek argüman hukuki başvuru yollarını kullanabilmektir. Bu kapsamda AİHM Büyük Dairesi tarafından verilen karar umutsuzluğun değil tam aksine mücadele azminin artması için elde edilmiş önemli bir kazanımdır. Masumiyetin, hukuksuzluğun, yöneltilen suçlamaların haksız ve mesnetsiz olduğunun anlatılması için elde edilmiş çok önemli bir kanıttır. Neredeyse uzmanların tamamına yakını da bu gerçeği ifade ediyor. Dolayısıyla bunun dışında yapılan değerlendirmeler gerçekleri değil kişisel kanaat ve duyguları yansıtmaktan başka bir anlama gelmiyor.
Sorun sadece günümüzün ya da bizim sorunumuz değil genel bir sorun. Sosyal medya kullanıcıları tarafından dolaşıma sokulan dezonfarmosyana dayalı bilgilerdeki artış olguların yerini duygulara dayalı haber ve bilgilerin alınmaya başladığı bir iletişim ortamının oluşmasını sağladı. Yani objektif gerçekliğin yerini kişisel kanaat ve duygular aldı. Örneğin iklim değişikliği gibi bir konuda bilimsel gerçeklere taban tabana zıt olan yaklaşımlar, her konuda alternatif düşünceler ya da gerçeklikler olabileceği teziyle savunulmaya başlandı.
Bu durum ise bilimsel çevrelerde uzmanlar tarafından üzerinde genel bir uzlaşı olan konuların bile politik, ekonomik, şahsi çıkarlar doğrultusunda tartışmalı hale getirilebilmesine yol açtı. Siyaset felsefecisi bir uzmana göre, televizyon kanallarının “dengeli habercilik” adı altında bilimsel gerçeklerle bunlara tamamen karşıt olan fikirlere eşit yayın süresi ayırmaya başlaması, toplumda gerçeklik algısının zayıflamasına giden yolu açmıştır.
Bu tespitten de anlaşılacağı üzere uzmanlar tarafından ortaya konulan net bir kanaat olmasına rağmen bir de karşıt fikri dinleyin, onlar ne diyor bir bakın yaklaşımı bilimsel gerçekliği olan konuların tartışılır hale getirilmesinden başka bir amaç taşımamaktadır.
Bu nedenle bir konunun tartışılabileceği ve farklı fikirlerin dile getirilebileceği söylenebilir ancak bu tür değerlendirmeler gerçeğin görülmesini engellememeli ve doğruların tartışmaya açılmasına imkan vermemelidir…
Unutulmamalıdır ki adalet mücadelesi, sadece mazlumun hakkını aramak değil, aynı zamanda ona moral vermek, umudu artırmak ve kalbine su serpmektir. Bu kapsamda umudu kıran yorumlar, açıklamalar fırtınalı denizlerde yolunu kaybetmiş gemilere benzer ki ne bir limana varabilirler ne de yolcularını sahile ulaştırabilirler…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***