15 Temmuz sözde darbe girişimine ilişkin yargılamaların ayrıntılarına indikçe, hukukun nasıl katledildiğini daha net görüyorsunuz. 251 kişinin ölümünü araştıran ’15 Temmuz Ölümlerini Araştırma Platformu’ koordinatörü Selçuk Adıgüzel, bu konuda çok önemli dosyalara imza atıyor. Adıgüzel, son olarak 15 Temmuz’da Genelkurmay Karargah’ında öldürüldüğü öne sürülen Mesut Acu dosyasını açtı. Adıgüzel’in paylaştığı belgelere göre üç asker, haklarında hiçbir somut delil olmaksızın Mesut Acu’nun ölümünden müştereken sorumlu tutularak ‘müebbet’ hapis cezasına çarptırılıyor. Adli Tıp raporuna göre Mesut Acu, Genelkurmay’da bile öldürülmemiş. HTS kayıtları da mahkeme dosyasına kasıtlı olarak getirilmiyor.
Mesut Acu, 15 Temmuz’da öldürüldü. Katilin kim olduğu bulunamadı ama üç askere hiç bir delil olmaksızın bu cinayetten dolayı ‘müebbet’ hapis cezası verildi.
Selçuk Adıgüzel’in konuyla ilgili videosunda skandal yargılamanın detaylarıyla ilgili önemli bilgiler veriyor:
Faili bulamayınca müştereken suçlama yapılıyor
Mesut Acu’nun, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı içerisinde vurulduğu savunuluyor. Bununla ilgili de üç kişi suçlanmış. Biri Abdurrahim Aksoy, Özel Kuvvetler’den. Diğeri Sinan Sürer, Denizci bir general. Biri de Deniz Balcı, subay. Bu üç kişinin Mesut Acu’nun ölümünden sorumlu olduğu savunuluyor.
Bir kişinin ölümünden üç kişinin sorumlu olması çok istisnai bir durumdur. ‘Normalde şu şahsın silahından çıkan mermiyle bu kişi ölmüştür’ demesi lazım. ‘Müştereken suçlama’ aslında ‘ben kimin vurduğunu bilmiyorum’ demektir.
Genelkurmay, askerlerin görev yeri
Mesut Acu’nun ‘Genelkurmay’ı işgal etmiş darbeci askerler tarafından vurulduğu söyleniyor. Öncelikle bu üç kişi Genelkurmay Karargah’ında vazifeli insanlar. Görev yerleri orası. Özel Kuvvetler de Genelkurmay İkinci Başkanı’na bağlıdır. Onların da bağlı oldukları yer Genelkurmay Karargahı’dır. Dolayısıyla orası darbecilerle işgal edilmiş bir yer değildir.
Polis halkı provoke ediyor
İkincisi polis şunu yapıyor; telsiz. Konuşmaları var. Halkı Genelkurmay’a, askeri birliklere yönlendirin deniliyor. Polis burada neyi amaçlıyor? Provokasyon dışında neyi amaçlıyor olabilir? Polis Vazife Selahiyet Kanunu’nun birinci maddesine, ‘Polis halkın ırzını, canını ve malını korur, toplumun güvenliğini sağlar’ diyor.
Polis burada kendi yapması gereken görevi halka tevdi etmiş ve halkı içerisinde ne idüğü belirsiz tipleri Genelkurmay Karargah’ına sokarak vazifesini ihlal ediyor ve provokasyona sebep veriyor.
Siz asker olsaydınız, ne yapardınız?
Genelkurmay Karargah’ında kendi mesai yerinde çalışan askerler var. Genelkurmay’a giren ne olduğu belli olmayan, eli silahlı, bıçaklı bir sürü şaibeli insan var. Bunlar Genelkurmay Karargah’ının makam katında geziyorlar. Bu durumda Karahgah’ı koruması gereken asker sizce ne yapmalıyd?
TSK İç Hizmet Kanunu 87. Maddesi silah kullanılacak halleri belirtiyor. Bu tarif ettiğimiz durumda askerin silah kullanma yetkisi var. Öncelikle uyarı ve davet yapması gerekiyor. Bu uyarı yapılmış mı, yapılmış. Bu uyarıya riayet etmiş mi bu insanlar, hayır. Bundan sonra silah kullanma yetkisi var. Önce havaya, sonra ayaklara. Asker bunu yapar, yetki dahilindedir.
Üç askerle ilgili hiç bir delil yok
Bugün aynı şey olsa asker yine aynı şeyi yapar. Bir de asker, Karargah’a birileri girdiğinde silah kullanmazsa cezalandırılması da söz konusu. Askeri Mahkeme’de yargılanırsınız. Ne yapsaydı oradaki personel?
Ancak buna rağmen bu askerlerin Mesut Acu’yu şehit ettiğine dair hiçbir delile sahip değiliz? Mesut Acu, ‘Genelkurmay Karargahı’nda sözde darbeci askerler tarafından vuruldu’ deniliyor.
Adli Kıp: Cumhurbaşkanlığı çevresinde öldürülmüş
Adli Tıp Kurumu’nun Mesut Acu’nun ölümüne ilişkin raporuna bakarsanız, ‘Mesut Acu, Cumhurbaşkanlığı çevresinde vefat etmiştir.’ diyor. Tek ya da iki mermi yaralanmasıyla. Olay Genelkurmay’da olmamış.
İkincisi Mesut Acu’nun elbisesinin incelenmesi gerekiyor. Elbisesinin üzerinde barut izleri varsa yakından yapılmış bir atış, yoksa; uzaktan yapılmış bir atış söz konusu olur. Elbise incelemesi var mı; yok. Yakından mı uzaktan mı vurulduğuna dair hiçbir bilgi yok.
6 ay sonra Genelkurmay dosyasına dahil ediliyor
Genelkurmay’da öldüğü iddia edilen birisinin naaşının hemen orada bulunması lazım, değil mi? Hemen tutanak düzenlenmesi lazım. Altı ay sonra, yani 9 Ocak 2017 tarihinde dava birleştirmeye dair hiçbir delil olmaksızın bu dosya Genelkurmay dosyasına intikal ettiriliyor. Yani aslında şu olmuş; ‘Biz bunun failini bulamadık, ekleyelim Genelkurmay’a onlar suçsuz olduklarını ispat etsinler’
Müddei iddiasını ispatla mükelleftir ama burada tam tersi oluyor. Suçlanan kişilerin suçsuzluğunu ispat etmesi isteniyor. Buna rağmen bu üç kişi bütün bu gerçekleri mahkemede anlattı ancak buna rağmen bu üç kişi ‘müebbet’ hapis cezası aldı. Hukuk nerede? Bu delillerin hiçbir karşılığı yok mu? Bütün bu kararlar tıpkı Yalçınkaya kararı gibi AİHM’den dönecek ve yüzlerine tokat gibi çarpılacak.
Görgüt tanığı yok
Kaldı ki, bu kişinin Genelkurmay’ın içinde nasıl vurulduğunu gören tek bir tanık bile yok. Görgüye dayalı tanık yok. Duydum diyen ikinci derece bir tanık var. ‘Ben birisinden şunu duydum’. Kim, dünürü Demir Ali isminde birisi. Ben duydum ki sabah 5’de çıkmış, şuraya gitmiş diyor.
Üç ayrı kişi üç ayrı saat veriyor
Eşi ne diyor peki; Gece saat 1’de evden çıktı… Dünürü 5’te evden çıktı diyor, eşi 1’de evden çıktı. Oğlu ise gece 2’de evden çıktı diyor. Üç ifadede üç farklı saat var. Bu ifadelerden bir müebbet cezasını nasıl oturtuyorsunuz? Bu cezayı bu kadar kolay nasıl veriyorsunuz?
HTS kayıtları mahkemeye getirilmiyor
HTS kayıtları… Cep telefonunun hangi baz istasyonunda sinyal verdiğine bakıyorsunuz. Nerede öldüğü iddia ediliyor; Genelkurmay’da… Öldüğü saatlerde cep telefonu nereden sinyal veriyor? Üç asker yalvarıyor; bu kişinin HTS kayıtlarını istiyorlar. ‘Getirin HTS kayıtlarını, şahsın nerede olduğuna bakalım’ diyorlar. HTS kaydında öncelikle mahkeme yanlış numaraya bakmış, sonra numaranın düzeltilmesi istenmiş.
Doğru numaranının sonucu ise mahkemeye gelmemiş. Karar verilirken HTS kaydıyla ilgili hiçbir kayıt yok. Biz bu kişinin Genelkurmay’da olduğuda dair tek bir delil göremiyoruz.
Genelkurmay’daki kamera kayıtları yok!
Genelkurmay’da her yerde kamera kayıtları var. İçeride, dışarıda, karargah önünde, odalarda. Sanıklar ısrarla bunun vurulduğu yerdeki kamera kaydını dosyaya ekleyin. Kamera kaydı yok. Savcı kör bir nokta belirlemiş ve ‘olsa olsa burada öldürülmüştür’ diyor. Yani Mesut Acu’nla ilgili hiçbir kamera kaydı yok.
Olay yeri inceleme yapılması gerekiyor. Kanuni bir zorunluluk. Bu da yapılmamış.
Balistik kriminal inceleme yapılmamış gerekiyor. O da yapılmamış.
Bu cinayet faili meçhuldür
Bu cinayet faili meçhuldür. ‘Olsa olsa askedir, müşterek faillik diyerek müebbet cezayı yapıştıralım’ demişsiniz. Bunu halkın vicdanında nereye koyuyorsunuz? Eğer inanç sahibi iseniz Allah’ın katında bu yargılamayı nasıl izah edeceksiniz? İdam cezası kalkmasaydı bu insanları idam edecektiniz? Bu yargılama ile mi idam edecektiniz insanları?
Kaldı ki Cumhurbaşkanlığı civarında keskin nişancı olduğu sabit. Mesut Acu’yu bu kurşunlardan biri vurduysa!
Şüpheden sanık yararlanır; savcı ya da mahkeme değil! Şüphe var burada. Nerede, nasıl ve kim tarafında vurulduğu belli değil. Bundan sanık yararlanır ve beraat ettirilir. Sanığa ceza verecekseniz her türlü şüpheden uzak bir sonuca ulaşmalısınız.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***