YORUM | YÜKSEL DURGUT
İsrailliler güvenliklerini sağlamadaki başarısızlıkları affetmezler. İsrail’in sürpriz bir Mısır ve Suriye saldırısının ardından yaklaşık 3 bin askerini kaybettiği 1973 Yom Kippur Savaşı yenilgisinden sonra dönemin Başbakanı Golda Meir siyaseti bırakmıştı. Bugün bile ülkedeki bazı kesimler tarafından ismi hala nefretle anılıyor.
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği kanlı saldırılar sonrası yaşananlar 6 Ekim 1973’teki olaylardan daha vahim sonuçları oldu. Meir 1973’te askerlerini, yani hayatlarını bile bile tehlikeye atan insanları kaybetmişti. İsrail’in şimdiki başbakanı Benjamin Netanyahu ise sivilleri, yani devletin ve askerlerinin koruması gereken insanlarını kaybetti. Bu da kendisine duyulan öfkenin artmasına neden oluyor.
İsrail’de son haftalarda yapılan anketler halkın öfkesinin çok yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Hamas’ın katliamına tepki olarak İsrailliler, Netanyahu’nun değil, bayraklarının etrafında toplandı. İsrailliler arasında yapılan anket sonrası Yahudilerin yüzde 86’sı, Hamas’ın saldırının ülke yönetiminin başarısızlığı olduğunu gösteriyor. Hatta bu oranın içinde hükümete oy verenlerin oyu ise yüzde 79. Netanyahu’nun savaşın sona ermesinden sonra istifa etmesi gerektiğini söyleyenlerin oranı yüzde 56.
Yapılan anketler Netanyahu’nun yolun sonuna geldiğini ortaya koyuyor. Son ankete göre mevcut aşırı sağcı koalisyon 120 sandalyeden sadece 42’sine ulaşabiliyor. Muhalefet bile bu öfkeden nasibini alıyor. Netanyahu’nun hala başbakan olmaya uygun olduğunu düşünenlerin oranı sadece yüzde 29.
İsrail’in en uzun süre görev yapan başbakanı Netanyahu, “İsrail’in koruyucusu olarak anılmak istiyorum.” ifadesini sıklıkla seçim meydanları da dahil olmak üzere yıllardır tekrarlıyor. “Benden hoşlanmayabilirsiniz ama sizi sadece ben güvende tutabilirim.” diyerek de iddialı bir şekilde oy toplamaya çalışan Netanyahu, bir keresinde, “Tehlikeyi önceden fark etme konusunda Yahudi ulusu hiçbir zaman başarılı olamadı. Benim liderliğim altında bu tür bir şey asla olmayacak.” demişti.
“İsrail devleti benden bunu bekliyor ve ben de bunu yapacağım.” diye söz veren Netayahu, bu sözünden kanlı bir şekilde geri dönmek zorunda kaldı. Netanyahu’nun efsanevi sözleri, kendisini İsrail tarihindeki en büyük güvenlik açığına başkanlık eden birisi olarak hatırlayacak. Bundan böyle bir daha asla başbakan seçilemeyecek.
7 Ekim olayları sadece bir siyasetçiyi değil, ülkesinin kurucu değerlerine de darbe vurdu. Hamas katliamı pek çok kişi tarafından 11 Eylül saldırılarına benzetildi. Başkan George Bush, Amerikan topraklarındaki en büyük terör saldırısına verilen tepkiye başkanlık ettiğinde, ülke onun arkasında toplanmıştı. Ancak Yahudi halkı yıllardır yıkıcı saldırılara maruz kaldığı için kuruldu ve bu devletin amacı bu saldırıların gerçekleşmesini önlemekti.
Başka bir deyişle, Amerika’nın aksine İsrail bir sonraki katliamı durdurmak için var. Ancak geçtiğimiz üç hafta boyunca Yahudi halkı, tarihinin en kötü travmalarını çağrıştıran asla unutulmayacak görüntüleri hafızalara kazıyor. Binlerce çocuk hayatını kaybediyor, çocuklarının önünde öldürülen binlerce anne-baba var, diri diri yakılan aileler, dehşete düşmüş gençlerin görüntüleri dünyaya servis edildi.
Nazi döneminde yaşanan ve yaklaşık 6 milyon Yahudi’nin sistemli bir şekilde soykırıma uğradığı ‘Holokost Yahudi Soykırımı’ndan kurtulanlarının torunlarının anlatılmaları son günlerde sıklıkla paylaşılıyor. “Büyüdüğüm hikayelerden daha kötüsünü görecek kadar yaşayacağımı hiç düşünmemiştim.” diyen İsrailliler yaşanan olayların sona ermesini istiyorlar.
Öfke sokaklarda yankı buldu. Mağdurlar ve hayatta kalanlar yaralılara yapılan hastane ziyaretleri sırasında hükümet yetkililerini protesto etmeye başladılar. İktidar partisi Likud’un genel merkezi saldırılara uğradı. Netanyahu’nun ordudaki yedek askerlere hitaben yaptığı bir konuşmayı, kalabalıktan bazılarının kendisini protesto etmesi sonucu yarıda kestiği bildirildi. İsraillilerin yüzde 80’i, Netanyahu’nun 7 Ekim olaylarıyla ilgili olarak kamuoyu önünde sorumluluk almasını istiyor.
Benjamin Netanyahu’nun başarısızlıklarının listesi epeyce kabarık. Filistin halkını bölünmüş tutmak ve müzakere edilmiş iki devletli bir çözümü engellemek için Hamas’ı daha ılımlı Filistin Yönetimi’ne karşı bir denge unsuru olarak bilerek destekledi. Katar’dan Gazze’ye milyonlarca dolar aktarılmasını sağladı. Bu paranın terör finansmanında kullanıldığına inanılıyor. Gazzelilerin İsrail’de çalışmalarına izin verilmesi de Netanyahu döneminde oldu. Bu kişilerin bazılarının saldırıların planlanmasında rol oynadığı düşünülüyor.
2011 yılında, Hamas tarafından rehin tutulan bir İsrail askerine karşılık, aralarında hüküm giymiş binden fazla Filistinli mahkum Netanyahu tarafından serbest bırakıldı. Serbest bırakılan mahkumlardan birisi de bugün Hamas’ın Gazze’deki lideri olan Yahya Sinvar.
Netanyahu iktidara yeniden geldiği Aralık ayından beri ülke içinde eşi benzeri görülmemiş bir huzursuzluk yarattı ve halkı birbirine düşürdü. Alınan kararlara karşı gelen bakanları görevden aldı. Barış için büyük adımlar atabilecek devlet memurlarını görevden aldı ve yerlerine ideolojik yandaşlarını getirdi. Yolsuzluktan yargılanırken zayıf iktidarını sürdürmek için aşırı sağcı bir ittifakın parlamentoya girmesine bizzat onay verdi. Ardından bu ittifakın deneyimsiz üyelerine kilit pozisyonlar sundu. Bunlardan birisi de ulusal güvenlik bakanı Itamar Ben-Gvir.
7 Ekim felaketi Netanyahu’nun yıllar süren yanlış tercihlerinin sonucu oldu. Sonunda “İsrail’in koruyucusu olarak anılmak istiyorum” diyen adam başarısız oldu ve halkını yüzüstü bıraktı. Son yüzyılın tüm liderleri birbirine benziyor; kendileri hakkında bir efsane anlatırlar (Ümmetin lideri gibi) ve başkalarını buna inanmaya zorlarlar.
Netanyahu da İsrail siyasetinde fareli köyün kavalcısı gibi. Orta Çağ’da Almanya’nın bir kasabasında pek çok çocuğun evden ayrılarak ölümüne neden olduğu efsaneyi anlatan “Fareli Köyün Kavalcısı” gibi Netanyahu da binlerce masum çocuğun ölüm fermanını veren efsaneler arasına girdi.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***