Türkiye’de son yıllarda yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin kurbanları arasında öğretmenler de bulunuyor.
15 Temmuz’dan sonra muhaliflerin tasfiyesine dönüşen OHAL kararlarıyla 60 bin öğretmen meslekten atıldı.
Çoğu hapishanelere girdi, yurt dışında yaşamak zorunda kaldı.
Sivil toplum kuruluşu HRD, 24 Kasım’da KHK’lı öğretmenleri unutmadı ve onlar için ‘Ben Öğretmendim’ isimli bir belgesel yayınladı.
Kuruluştan yapılan açıklamada, ”AİHM’nin 26 Eylül’de bir öğretmen olan Yalçınkaya hakkında verdiği tarihi kararının ülkemizin hukuka dönmesine, hâlâ vicdanı ölmemişlerin gözlerinin açılmasına, yaşanan mağduriyetlerin bitmesine vesile olmasını temenni etmekteyiz… Yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için ulusal ve uluslararası arenada hukukî mücadele verilmesi şarttır. HRD olarak bu mücadelede mağdurların yanında ve destekçisi olduğumuzu bir kere daha ifade ederiz. Öğretmenlerimiz yeri okullar ve öğrencilerin yanıdır. Onlar her zaman gönlümüzde olmakla beraber, en kısa zamanda mağduriyetlerinin giderilerek, kaybedilen tüm haklara kavuşmalarını ve sevdikleri meslek ve öğrencilerine kavuşmaları temennisiyle saygılar sunarız.’ dendi.
‘BEN ÖĞRETMENDİM!’
”Ben Selver Gültekin, KHK ile kapatılan Özel Canik Başarı Üniversitesinde akademisyendim. Çalıştığım kurumdan dolayı bir hafta gözaltında kaldım. “Öğretmenlik benim için sadece bir meslek değil, çok küçük yaşlardan itibaren hayalini kurduğum, karakterimi, eğitimimi ve sahip olduğum herşeyi şekillendiren bir “YAŞAM BİÇİMİ” Benim mesleğim benim hayatımın rengiydi. Ve bir gecede birileri benim hayatımın renklerini çalmaya kastetti. Oysa ki “öğrenmek” hayatımın vazgeçilmez bir parçası olduğu için “Akademisyen”; “Öğretmek” benim karakterim olduğu için “öğretmen” oldum. Bir gün ailemi, hayatımı ve renklerimi de alıp ülkemden ayrılmak zorunda kaldım. Şimdi bulunduğum ülkede mesleğime devam ediyorum. Beni hain ilan edenlere kısa bir mesajım var: Ben kaldığım yerden mesleğime devam ediyorum. Peki ya bizi kaybeden sizler?”
”Ben Hamdi Gültekin bir üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışırken 15 temmuzdan kısa bir süre sonra mesleğimden ihraç edildim. Hakkımda yakalama kararı olduğu için yaklaşık üç yıl zor şartlar altında ailemden ayrı olarak saklanmak zorunda kaldım. Yakalanmayı göze alarak Türkiye’den ailemle birlikte çıkmak zorunda kaldım. Şimdi bulunduğum ülkede yeniden hayata tutunmaya, öğrenmeye ve öğretmeye devam etmeye çalışıyorum.”
”Ben Alim Süngü Türkiye’de Millî Eğitim Bakanlığı’nda Tarih öğretmeniydim. 17 yıl öğretmenlik yaptım. Bu süre içinde hiç bir idari veya adli bir ceza almadım. Öğretmenliği hep zamanı gelince neşvü nema bulacak toprağa ekilen bir tohum olarak gördüm. Ve öğrencilerimi bu amaçla yetiştirdim. Mesleğimi ve ülkemi çok seviyordum. Birilerinin kirli planları ve maddi çıkarları uğruna Terörist ilan edilip bir gecede, soruşturma ve araştırma bile yapılmadan , görevimden uzaklaştırıldım. Kardeşlerim bile benimle konuşmaktan selam vermekten korkar oldular. Kısa süre sonra kendimi hayalimde bile düşünmediğim ve hapiste buldum. Yaklaşık 21 ay sorgusuz sualsiz hapiste kaldım. 23 ay hapis yattım. Ben ve benim gibi masum ve nazik kibar insanları bazıları toplumdan dışlanması gereken hatta tehcir edilmesi gereken, imha edilmesi gereken bir canlı olarak gördüler. İster içerde ister dışarda rüyalarım da hep bir gün mesleğime geri döneceğimi gördüm. Kardeşlerim bile beni vatan haini gördüler. Kimse selamımı almaz, benimle aynı karede görünmek istemediler. Oturup çay içecek bir insan bile bulamadık. Kimse derdimi anlatamadım. İçimizdeki eğitim ve vatan sevgisi birilerinin maddi ve istikbal çıkarlarına yenik düştü. Ama bu bir ateş idi.. İçten yürekten gelen.. Onu erteleyebilirler ama asla söndüremezler.. Görmezden gelebilirler ama.. Yok edemezler..”
”Ben Yusuf Erdoğan, öğrenmeyi ve öğretmeyi hayatına gaye edinen; öğrencileri, velileri, meslektaşları ve idarecileri tarafından sevilen, takdir edilen, mesleki olarak danışılan ve örnek gösterilen bir öğretmendim.
Kanunlara ve kurallara aykırı olarak hayatım boyunca işlediğim tek suç, iki trafik cezası. Bırakın işlemeyi düşüncesinin bile şahsıma hakaret olarak göreceğim saçma sapan bir iddia ile hayatımda ilk defa göz altına alındım ve ömrümü vakfettiğim, çok sevdiğim mesleğimden uzaklaştırıldım. Hapse atıldım. 28 ay ceza evinde kaldım, ailemden öğrencilerimden ve mesleğimden edildim. Cezaevi sonrası sosyal çevre ve resmi makamların baskılarından dolayı ailemle birlikte tamamen bir tecrit hayatı yaşamak zorunda kaldık. Ve artık kendi vatanımızın bize hayat hakkı tanımadığı arşa çıktı ve vatanımızdan yurdumuzdan ayrılmak zorunda kaldık. Ancak ne meslek aşkımda, ne de vatan sevgimde zerre kadar bir değişiklik yok. Biliyorum ki bu günler geçecek, ancak üzüldüğüm nokta, kayıp giden zaman ve nesil. Maalesef hem ülke olarak hem de gelecek olarak kayıp çok ciddi. Zira vatan evlatlarının vatan sevgisini gerçek hainler sorgulayamaz zira kendileri dahi zikretti ” Bugün hain dedikleriniz kahraman, kahraman dedikleriniz hain çıkabilir.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***