İlker Cihan BİNER
Geçen hafta uluslararası konuk sanatçı programı olan Gate 27’de, Selçuk Artut’un yeni kitabı ‘Yaratıcı Kodlama ile Geometrik Desenler’ (Geometric Patterns with Creative Coding) ile ilgili bir tanıtım daveti vardı.
Gate 27’nin direktörü Burak Mert Çiloğlugil’in ev sahipliğinde, kurucu Melisa Sabancı Tapan’ın katılımıyla gerçekleşen etkinlikte Selçuk Artut’un kitabında yer alan estetik konumlar konuşuldu.
Kitap, New York merkezli Apress Yayınevi tarafından hazırlanmış. Henüz Türkçe çevirisi yapılmamış olan eser, 7 farklı bölümden oluşan disiplinlerarası bir metin. Artut, geometri sanatında geleneksel olarak var olan yirmi üç farklı deseni yaratıcı kodlama yöntemleriyle günümüze aktarıyor.
Çalışmalar, geometriyi tek bir alana sıkıştırmayan, desenlerin de performatif olabileceğini gösteren, akışkanlığı/ilişkiselliğiyle kuir niteliğe sahipler.
Burada Kuir kavrayışını özellikle anmak gerek; mevzuyu hep insana has toplumsal cinsiyet mücadelesiyle birlikte düşünmeye alışkınız. Fakat kendini sınırlandırmayan, ışıklanan, çoklu konumları sanatçının yeniden oluşturduğu geometrik desenler için de bu kavrayışın geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Yalnız kuir ile beraber başka konumları da dahil etmek gerekiyor. Sanatçı ilk olarak, Batı merkezli sanat tarihi anlayışından koparak yüzünü Azerbaycan, Özbekistan gibi farklı coğrafyalara dönüyor. Hatta Yavuz Sultan Selim Camisi ya da Semerkant’ta yer alan Şâh-ı Zinde (Shah-i Zinda) türbeleri ve daha pek çok önemli mekanlardaki desenlerin izini sürüyor.
Bu açıdan kamusal alanlarda dini mekanlara ya da geleneklere has oluşturulan desenler, Artut’un müdahalesiyle yeniden ele alınarak hem temsili anlamları ters-yüz ediliyor hem de formların tekilliği açısından konumlar ortaya çıkıyor.
Kitap geometriye has düzenlemelerle üretilen desenlerin yapma biçimi yerine duyulur olma pozisyonlarını devreye sokarak estetik konumlarının altını çizer halde. İşte performatif geometri denilebilecek mevzu, çalışmaların tekilliğinde ortaya çıkarken tarihi mekânlardaki formların normatifliğini kırıyor.
İkincisi ilkiyle ilişkili olarak insan dışı bir yerde. Artut’un duyulur kıldığı desenler insanın ötesine geçiyor. Burada sanatçının doğa tasavvuru önemli.
Temsil düzeninde sanatın duyarlılığı söz konusuyken insan ile toplumsal doğa arasında bir hizalanma vardır. Başka bir deyişle; formların içerdiği konuların hiyerarşisi neyin sanat olup olmadığıyla ilişkili keskin ayrımlara sahip. Oysa Artut’un yapma biçimi olan teknolojik göstergeler ile desenlerin duyulur hâlleri arasında bir yasasızlık ya da özgürce karşılaşma var.
Desenlerdeki çarpışmalar, çizgilerinin birbiriyle ilişki kurması ya da renklerdeki çok boyutluluk başka türlü varlıklar olarak görünmelerini sağlıyor. Bu da çalışmaların kuir konumlarının bir göstergesi.
Selçuk Artut’un ‘Yaratıcı Kodlama ile Geometrik Desenler’ kitabının gelecekte Türkçeye kazandırılmasını umut ederek bitirelim.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***