Bircan DEĞİRMENCİ
“Biz yaptığımız işleri sevmiyoruz. Çünkü hepimiz sonuçta bu hayatta istemediğimiz işleri yapıyoruz. Kimse sevdiği işi yapmıyor. Ben müteahhitim. Müteahhitlik isminin ne kadar kötü olduğunu biliyorsunuz zaten. Müteahhit olarak ölmek istemiyorum. Ciddi söylüyorum. ‘Müteahhit Celil Badikanlı öldü’ denilmesini istemiyorum. ‘Yazar ya da sinemacı Celil Badikanlı öldü’ denmesini isterim.”
Jiyana Rewşenbîrekî Kurd: Casimê Celîl (‘Bir Kürt Aydınının Hayatı: Casimê Celil) belgeselinin yönetmenliğini yapan Celil Badikanlı’nın filmi yapmaktaki motivasyonunun ne olduğu sorusuna verdiği cevap böyleydi. Biz gülüyoruz ama o gayet ciddiydi.
Tarih profesörü, araştırmacı Celile Celil’in babası Casime Celil’in yaşadığı yerlere giderek izini sürdüğünü anlatan belgesel FilmAmed’de gösterildi. Film; Celile Celil’in Viyana’daki enstitüde bulunan devasa arşivin bulunduğu mekanda başlıyor. Ardından Celil’in babası ve annesinin büyüdüğü Kars’taki harabeye dönmüş yetimhane ve köylerinde iz sürmeyle devam ediyor. Erivan Radyosu’nun kayıtlarındaki şarkıların eşlik ettiği film, izleyeni duygu dolu anlara tanıklık ettiriyor.
Filmi kendi deyimleriyle işlerini sevmeyen biri mali müşavir diğeri müteahhit olan Celil Badikanlı ve Özlem Diler yönetmiş. Gerçi bu ilk filmleri değil. Yönetmenliğe başlama serüvenini Özlem Diler şöyle anlatıyor:
“Antakyalıyım, İzmir’de yaşıyorum. Celil’in dedesi Serhad bölgesinin ünlü dengbêjlerinden biri olan Dengbêj Reso. Celil, dedesiyle ilgili bir belgesel yapmayı aklına koymuştu. Ümit Kıvanç ‘ın Roboski ile ilgili filmini ofisimde açıp izlemeye başladım. O gün Celil’le buluşacaktık. Filmi bırakamadım bir türlü. Celil’e bu belgesel meseleyi çok sarih bir biçimde anlatıyor, bunun insanlara ulaşabilmesi çok etkileyici olmaz mı? Dedim. Biz de belgesel yapacağız. Dedemle ilgili bir belgesel yapmak istiyorum. Birlikte yapalım. Ayrıca Türkiye’de hak ihlalleriyle ilgili iş de yaparız diyerek yola çıktık.”
Dengbêj Reso’nun ardından Evin diye bir film çekiyorlar. O da çok başarılı oluyor ve 2019’da FilmAmed’de gösteriliyor. Celil’in söylediğine göre, Vartinis’le ilgili çekimleri de yapmışlar ama henüz tamamlayamamışlar.
“Dengbêj Reso filminin Muş’da gösterimini yaptık. O sırada Celil Hoca kitap fuarındaymış. Celil tanışıyordu. Telefon ederek davet etti onu. Filmden sonra kısa bir konuşma yaptı. Ben orada tanıdım kendisini.”
Celil Badikanlı ise Celile Celil’le tanışmasını şöyle anlatıyor:
“Dedemle ilgili ilk belgeseli yapmıştım. O amatörce bir şeydi ama bana göre güzel bir şey oldu. Herkes Dengbêj Şakiro’yu bilir ama dedem onun ustasıdır. Muş’ta dedem Reso ile ilgili bir konferans düzenlenecekti. Celil Hocayı arayıp davet etmemi istediler. Telefon ettim, ‘ben Reso’nun torunuyum, onunla ilgili bir konferans var gelirseniz çok seviniriz’ dedim. Bana ismimi sordu Celil dedim. ‘E benim ismim de Celil.’ Ben dedim dedemin ismi de Celil. ‘Ya Celiller nasıl Celil’i kırabilir.’ diyerek davetimize icabet etti.”
O günden sonra da aralarında sıkı bir dostluk gelişiyor. Badikanlı’nın Celile Celil’in Viyana Enstitüsü’yle yaptığı 25 ciltlik çalışmalarına da katkısı oluyor.
“Bu çalışmanın birkaç cildine de desteğimiz oldu. Kendisine eşlik ettik ve dolayısıyla dostluğumuz da arttı. Kendisine film yapmakla ilgili bir ricada bulunduk. Çünkü önemli bir aile. Erivan radyosunun kuruluşunda babası var. Kızkardeşi Cemile ve ağabeyi Ordîxan da öyle. Bir belgesel yaparsak en azından bu ailenin değerinin farkında olduğumuzu belirtmek istedik. “
2017 yılında filmin çekimlerine başlıyor Badikanlı ve Diler. Viyana’dan Kars’a ve Erivan’a kadar devam eden bir yolculuk sürecidir bu.
Vize işlemleri nedeniyle zaman zaman ara vermek zorunda kalsalar da filmi 2 yılda tamamlamışlar.
“Film teknik açıdan çok iyi olmasa da duygu açısından sevildi, duygusu seyirciye geçiyor.”
Filmin ilk gösterimi 2020 Londra Kürt Film Festivali’nde yapılır. Hamburg, İzmir TİHV festivali, Van, Berlin, Newyork, Moskova ve Duhok’ta izleyiciyle buluşur. Özlem Diler gösterimin olduğu tüm salonların dolup taştığını söylüyor.
“Celile Celil dört parça Kürdistan’da çok sevilen bir karakter. Seyirci açısından tüm o teknik problemlerine rağmen bir sıkıntı yaşamıyoruz.”
KİTABA DÖNÜŞECEK
Aile fertlerinin Kürt dili üzerine yapmış olduğu çalışmaları içeren çok ciddi bir arşivi var. Badikanlı bu film yolculuğunun kitaplaştırmayı düşünüyor.
“Çünkü 400-500 sayfalık bir dokümantasyonumuz da var. Aslında iyi de olur. Özellikle Kürtlerin bir dönemine ait önemli şeyler var. Mesela biz dille ilgili hep Bedirhanileri biliriz. Halbuki ilk Kürt alfabeyi İsahak Marogûlov hazırlıyor. Maragûlov’un Celil Hocanın babasıyla Kürt alfabesi üzerine çalışmalarına ilişkin mektuplaşmaları var. O kısmını hiç bilmiyoruz mesela. Ciddi tarihsel dokümanlar var. Özellikle Sovyetler Birliği yıkılınca Petersburg’daki doğu bölümünden arşivler ve kendi çalışmaları var. O yüzden kitaplaştırma durumu da var. Ben sonuçta edebiyatla iç içe olan biriyim. Çocukluğumdan beri seviyorum. Büyütmeye de çalışıyoruz. Bu alanda daha farklı şeyler yapmaya niyetimiz var. Şu an bir öykü yazmıştım, onu senaryolaştırmaya çalışıyoruz. Belki kurmacaya geçeriz, öyle bir niyetimiz var. Biraz da açıkçası Kürtçeyle ilgili çalışmak istiyorum. Çünkü orada da eksiklik hissediyorum.”
EMEKTAR BİR AİLE
Badikanlı Celile Celil’in ailesine olan hayranlığından şöyle bahsediyor:
“Babaları çok güçlü bir karakter ve çocukları aşırı etkilemiş. Kürt dili, kültürü dışında hiçbir şey yapmayacaksınız. Baba çok güçlü bir karakter olduğu için rol model olarak almışlar. Öyle bir etki yaratmış ki bunun dışına çıkamıyorlar. Mesela Celil Hoca asla sıradan sohbet etmez. Vaktini asla boşa harcamaz. Tüm zamanını bu dile hizmet etmekle geçiriyor, bu bütün ailede öyle. Celil Hoca diyelim ki buraya gelmiş, ‘şurayı gezelim’ filan dediğinizde çok ilgisini çekmez. Onun yerine ‘Lice’nin bir köyünde bir kadın var, masal biliyor’ dersen on kişiye yalvarır, ‘arabanız varsa gidelim’ diye. Ben de o süreçlerde hayatını kolaylaştırmak için eşlik ettim kendisine. Van’a, Muş’a gittik, dengbêjlerle tanıştırdım. Celil Hoca Kürtçeyle oturup kalkan bir adam. Onun dışında çok centilmen biri. Harika bir aile.”
XEMGÎNİYA GİRAN (AĞIR KEDER)
Filmin Filmamed’deki gösteriminin ardından sahneye çağrılan Özlem Diler kendisine yöneltilen soruları “Kürtçe öğrenene kadar Kürt festivallerinde konuşmayacağım” şeklinde cevaplıyor.
Diler, filmin kurgu aşamasında özellikle Kars’taki bölümlerle ilgili Kürtçe bilmediği halde 55 dakikalık filmin her cümlesini ezberlediğini söylüyor.
“Hani Celil Hoca filmin bir yerinde xemgîniya giran yani ağır bir keder diyor ya. Her şeyin hala devam ettiğini bilmek de ayrı bir keder. Aynı hikaye başka insanlar açısından hala devam ediyor. Celil Hoca’nın anne ve babası çok küçük yaşta Elegez’i geçerek bir yetimhanede büyüyorlar ve aileleri olmadıkları için çocuklarına ‘sen benim annemsin, babamsın’ diyorlar. Çok kederli bir hikaye ama Celil Hocayı özel kılan şey de o. O kedere emek vererek, çalışarak yenik düşmemiş bir insan. Bu filmi çekerken 82 yaşındaydı. Sabah erkenden kalkıp geç saatlere kadar gücü yettiğince mesai yaparak, bütün aile hala çalışıyor. Onu tanımış olmak benim açımdan o kadar önemli bir şey ki. Yaşar Kemal’le bir ay geçirmek gibi Başka kimi örnek verebiliriz bilmiyorum ama çok kulak kesilerek, ne olduğunu anlamaya çalışarak, durmadan sorarak bir iletişimimiz oldu. Celil Hoca tarih profesörü ama edebiyatla ilişkisi çok yüksek. O yüzden kendisini çok iyi ifade edebilen biri. Biz bu filmi çektiğimizde ‘hak ihlalleriyle ilgili bir şey yapalım’ diye düşünürken dilin ne kadar politik bir şey olduğunun farkına vardık. Bu film aslında politik bir film. Yıllar boyunca tüm aile kilolarca ağırlıktaki cihazlarla dört parçayı, köy köy dolaşıp toplamışlar. Sonra evde tekrar üzerine çalışmışlar, Cemile notaya almış. Bu nedenle çok önemli bir aile “
Film, İzmir Mülteci Filmleri Festivali’nde gösterilerek yoluna devam edecek.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***