Kürtler’in toplumsal değişim ve dönüşümünü belirlemek amacıyla kurulan Kürt Barometresi isimli araştırma merkezi, ilk araştırma bulgularını açıkladı.
Araştırmadan çıkan sonuçlara göre, Kürtler’in yüzde 51,5’i Türkiye’de ‘Kürt sorunu’ olduğuna inanıyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 51’i sorununun kaynağını ‘Kürt kimliğinin tanınmaması’na bağlıyor.
Akademisyen, sivil toplum kuruluşu üyesi ve araştırmacılardan oluşan Kurdish Barometer- Kürt Barometresi, kuruluş amacını şöyle açıklıyor: “Kürt toplumunun kimlik, tutum, duygu, kültür dil gibi alanlarda çoğulculuğu gözeten, içeriden bir izleme mekanizması kurmak, ülkelerin resmi verileri içinde görünmezleşen Kürtler’e ilişkin içeriden bir veri bankası oluşturmak, farklı ülkelerin egemenliğinde yaşayan Kürtler arasındaki benzerlik ve farklılıkları görmek, karar alıcılar, akademi, medya vs. için rehber olmak”.
Diyarbakır’da kurulan merkez ilk araştırma sonuçlarını bir toplantıyla paylaştı. Araştırma kimlik, Kürt sorunu ve talepler, ayrımcılık pratikleri ve hisler, siyaset, ana dil, popüler kültür başlıklarıyla 20 ilde, 1492 kişiyle yüz yüze anketlerle yapıldı.
Son yıllarda sık sık gündeme gelen anadilde eğitim, barometrenin araştırma başlıkları arasındaydı.
“Sizce anadili Türkçe değil de Kurmanci/Zazaki olanlar için okullarda eğitim dili nasıl olmalı?” sorusuna katılımcıların yüzde 44,1’i “Eğitim iki dilli olmalı, hem Türkçe hem de anadilde eğitim verilmeli”, yüzde 27’si “Eğitim dili Türkçe olmalı, anadil okulda ayrıca öğretilmeli”, yüzde 19,2’si “Eğitim dili Türkçe olmalı, okulda anadili öğretmeye de gerek yok”, yüzde 9’u ise “Eğitim dili sadece anadil (Kurmanci/Zazaki) olmalı” yanıtını verdi. Araştırma ekibine göre, anadilde eğitim talebi Kürt kimliğinde önemli bir yere sahip
“Kürtler Kürt kimliğini sahipleniyor”
Araştırma verilerine göre Kürt kimliğini sahiplenme oranı yüzde 67,4. Kürt kimliğinin benimsenmesi, gençlerde, öğrencilerde, esnaflarda ve üst gelir grubunda ortalamadan daha yüksek olduğuna dikkat çeken barometre ekibi, bunun orta sınıfta, memurlarda daha düşük olduğuna vurgu yaptı. Araştırmaya göre Kürtler’in yüzde 60’a yakını Kürt kimliği nedeniyle ayrımcılığa uğradığını düşünürken, bu oran, Kürt kimliği güçlendikçe artıyor.
Ayrımcılığa uğrayanların yarıya yakınının kendini Türkiye’ye ait hissetmediği de araştırmadan çıkan sonuçlar arasında.
Barometre ekibinin sorularına yanıt verenlerin yüzde 48’ine göre “Türkler ile Kürtler devlet nezdinde eşit değil.” Eşitlik olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 28’lerde kaldı.
Kürt sorunu var mı?
AK Parti iktidarı döneminin en önemli gündem maddelerinden birinin Kürt sorunu olduğu yorumları yapılırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2021 yılı Eylül ayında yaptığı açıklamada sorunun çözüldüğünü söylemişti. Ancak araştırmadan çıkan sonuçlar farklı.
“Kürt sorunu var mı?” sorusuna, “Evet, Kürt sorunu / Kürt meselesi var” yanıtı verenlerin oranı yüzde 51,5, “Kürt sorunu yok ama Kürtler’in sorunları var” diyenlerin oranı yüzde 16,3, “Hayır, Kürt sorunu olduğunu düşünmüyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 15 çıktı.
Kürt sorununun kaynağına ise katılanların yüzde 51,6’sı “Kürt kimliğinin tanınmaması”, yüzde 49,6’sı “Devletin Kürtler’e ayrımcılık yapması”, yüzde 22’si “Kürtler’in ayrı bir devlet kurmak istemesi”, yüzde 18’i “Kürt illerinin ekonomik geri kalmış olması” gibi yanıtlar verdi.
Kürt sorunu nasıl çözülür?
Peki Kürt sorunu nasıl çözülür? En önemli faktörün bölgenin ekonomik yönden kalkındırılması olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 71,7 oldu.
Kürt kimliğinin anayasada yer bulmasını savunanlar yüzde 64,7, Kürtler’in kendi dillerinde eğitim yapmasını isteyenler yüzde 63,7, yerel yönetimlerin güçlendirilmesini isteyenler yüzde 62,1, Kürtçe’nin resmi dil olmasını önerenler yüzde 59,7, örgütün silah bırakmasını savunanlar ise yüzde 56,4 olarak belirlendi. Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 38,6’sı ise çözüm olarak Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını gösterdi.
“Kürt sorunu ve talepler”
Barometre ekibinin ankete katılanlara sorduğu sorular arasında “Kürtler için Türkiye ne kadar yaşanılabilir bir yer?” sorusu da vardı. Bu soruya yüzde 44 “Yaşanılamaz” yüzde 33,9 “Ortadayım” yanıtı verdi.
Ankete katılanların yüzde 52’si kendisini Türkiye olarak hissettiğini vurgularken, Kürtler’in Türkiye toplumundaki değeri ve itibarının yüksek olduğunu düşünenler yüzde 23,6’da kaldı. Bu soruya yüzde 43,7 ‘orta’, 32,8 ise ‘düşük’ yanıtını verdi.
Çözüm çabaları
Barometre ekibine göre, Kürtler’in üçte ikisi Kürtçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünürken, Türkiye’nin geleceğinden umut düzeyi oldukça düşük. Ankete katılanların yüzde 60’ı hükümetin Kürt sorununu çözme çabalarını yeterli bulmuyor.
“Birleşmiş Milletler’de Kürtler’i temsil edecek bir makam olmalı” diyenlerin oranı ankette yüzde 61 olarak belirlenirken, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olması halinde Kürtler’in daha iyi şartlarda yaşayacağına inanların oranı yüzde 61 oldu.
“En beğenilen siyasi lider” sorusuna yanıtlarda Selahattin Demirtaş 10 üzerinden 6,9 puanla ilk sırada yer aldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürtler’in de destek verdiği Kemal Kılıçdaroğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 4 puan aldı.
“Ortada sosyolojik bir dönüşüm var”
Barometre’nin ilk araştırma sonuçlarını değerlendiren Sosyolog Prof. Dr. Mesut Yeğen, Kürtler’in sosyolojik dönüşüm yaşadığına dikkat çekti.
Yeğen, “Kürt taleplerinin radikal bir şekilde değişmesine, Kürt taleplerinin taşıyıcılarının değişmesine, o taşıyıcıların içinde yer aldığı çerçevelerin örgütlenmelerin değişmesine yol açar mı? Bunun işaretlerini bugün itibarıyla kuvvetli olarak gördüğümü söyleyemem” dedi.
Siyasetbilimci Dr. Ulaş Tol da, sosyal ve demografik dönüşüm olduğunu savunanlardan. Kürtler’in demografik açıdan dönüşümünü, Türk nüfusa göre, daha sonra tamamlamaya başladığına değinen Tol, “Hala doğurganlık oranları daha yüksek haneler var, haneye göre değişen kişi sayısı hala daha yüksek ama orada da dönüşüm artık Batı ülkelerini takip etmeye başladı diyebiliriz. Göç etmiş Kürtler’in oranı çok yüksekti yakın zamana kadar. Bunun normalleşme eğiliminde olduğunu görüyoruz. Keza eğitim düzeyi yükseliyor. Gençlerdeki eğitim düzeyi en azından toplumun bir kısmını yakalamış durumda” diye konuştu.
Ana dilin sembol ve taşıyıcı bir unsur haline geldiğine vurgu yapan Tol,” Kürtlük, Kürt sorunu, Kürtler’in taleplerini konuştuğumuzda, en fazla dile gelen başlık ana dil. Ana dil Kürtlüğü taşıyan temel konu haline gelmiş gibi görünüyor. Bunun getirdiği bir üçüncü başlıkla bir popüler kültür alanı oluşmaya başlamış durumda. Kürtler açısından Kürt popüler kültür alanı inşa ediliyor dersek yanlış olmaz” diye konuştu.
“En temel beklenti de dilin bir statü sahibi olması”
Kürt Barometresi’nin kurucularından Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu, anadilin Kürt kimliğinin güçlü bir taşıyıcı kolonu olmasına rağmen zayıfladığını söyledi. Araştırma sonuçlarını VOA Türkçe’ye değerlendiren Ruhavioğlu, Kürt siyasi bilincinin dil dışında yükseldiğini ama Kürt kimliğinin zayıflama riski olduğuna dikkat çekti. Temel beklentinin dilin bir statüye kavuşması olduğunu ifade eden Ruhavioğlu, “Kürt meselesinin önemli bir mesele olduğu ve Kürtler’in buna dair bir çözüm beklediğiyle ilgili güçlü bir kanaat görüyoruz. En temel beklenti de dilin bir statü sahibi olması. Eğitimde, bürokraside dilin kullanılmasıyla ilgili önemli bir talep var “dedi.
Araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlardan biri de iki kutuplu siyasi yapının değişmesi oldu. Ruhavioğlu, AK Parti ve HEDEP arasında yeni bir siyasi grubun oluştuğunu dile getirerek, “Siyasette çeşitlenme emareleri var. Fakat bu nereye varır? Bununla ilgili kesin bir şey söylemek zor. Kürtler eskiden siyasete daha ilgililerdi. Şimdi biraz onların da Türkiye’deki ortalama seçmen gibi siyasete ilgilerinin zayıfladığını, beklentilerinin düştüğünü, özellikle 10 yıl önceye göre beklentilerinin düştüğü, siyaseten karamsarlığa düştüklerini görüyoruz. Değişmeyen tek şey anadilin örneğin eğitimde, hizmetlerde kullanılması beklentisi” diye konuştu.
“Bazı ezberler bozuldu”
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun ise araştırma sonuçlarının ezberleri bozduğu görüşünde.
Araştırmayı VOA Türkçe için yorumlayan Coşkun, Kürtler’in çok fazla politik oldukları, bütün kararlarını politik bir şekilde verdikleri yönünde genel kanının değiştiğini savundu. Kürtler’in bir kısmının siyasetten çekildiğini ifade eden Coşkun, “2000’li yılların başındaki o muazzam umutlu hal, bu yüzyılın Kürtler’in yüzyılı olacağına dair ruh hali şu anda yok. O zaman meydana gelen birçok olay, siyaseten gelişen birçok olay Kürtler’in de siyaseti daha fazla ilgi duymalarına sebebiyet veriyordu. Ama özellikle 2015, 2017’den sonra yaşananlar Kürtler’in de siyasette giderek çekilmesine, siyasetle olan ilişkilerini daha da azaltmasına sebebiyet verdi” şeklinde konuştu.
Araştırma sonuçlarının Kürtler’de milliyetçiliğin arttığına işaret ettiğini ifade eden Coşkun, “Tabii bu milliyetçiliğin nasıl tanımlandığı, yani Kürtler’in haklarının, hukuklarının tanınması veya Kürtler’in gündelik hayatlarında ve siyasal hayatlarda karşılaşmış oldukları ayrımcılıkların, haksızlıkların giderilmesi noktası tanımlanıyorsa, elbette bu ona çıkar. Ama bugünkü milliyetçilik örneğin; 1970’lerdeki, 1980’lerdeki, 1990’lardaki Kürt milliyetçiliği değil. Kürt toplumundaki değişime, siyasal alanda yaşanan gelişmelere bağlı olarak, bunların da kendi içerisinde yeni forumlara girdiklerini görüyoruz” dedi.
Coşkun, Kürtler’de milliyetçiliğin gelişip gelişmemesinin sadece onlardaki hissiyata bağlı olmadığına vurgu yaparak, şunları söyledi “Siyasal aktörlerin, devletin Kürt taleplerine karşı nasıl bir reaksiyon geliştirecekleriyle de yakından bağlantılı bir durum.”