Türkiye’de iktidar partisi bugüne kadar düzenlenmiş en büyük Filistin mitingine hazırlanıyor. AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın Cumhuriyet’in 100. yılından bir gün önce Atatürk Havalimanı’nda düzenleyeceği mitinge en az bir milyon kişinin katılması hedefleniyor.
Aralarında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de yer aldığı tüm Cumhur İttifakı liderlerinin sahneye çıkacağı Büyük Filistin Mitingi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da konuşma yapacak.
20 gündür devam eden Hamas-İsrail savaşının ilk günlerinde dengeli bir tutum alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İsrail’e 24 saat süre vermesi ve “Türkiye süratle devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır” sözlerinden sonra daha sert bir üslup kullanmaya başladı.
Doçent Keleşoğlu: “Sivil kayıplar artınca Erdoğan makas değiştirdi”
Ortadoğu uzmanı Erhan Keleşoğlu, artan İsrail bombardımanı sonrası özellikle tabanın baskısının, Erdoğan’ın yeniden eski pozisyonuna dönmesine yol açtığı görüşünde.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Doçent Dr. Keleşoğlu, “Bu saldırıların niteliği ve niceliği sivillerin kayıplarını arttırdıkça, Erdoğan da makas değiştirme ihtiyacını hissetti. Şimdi biliyorsunuz Mart ayında seçimler var. Seçim gündemi de yavaş yavaş ısınıyor. Özellikle Filistin sorununun yakıcılığı, sıcaklığı, ortağından gelen hamasi çağrılar, Erdoğan’ın bu çağrıyı yapmasını, makas değiştirmesini mümkün kıldı diye düşünüyorum” dedi.
Partisinin son grup toplantısında “Hamas terör örgütü değil, kurtuluş örgütüdür” sözleri öne çıkınca Erdoğan’ın aynı konuşmadaki, “İnsani, siyasi ve askeri varlığımızla Filistin tarafının garantörlerinden biri olmaya hazırız” sözleri geride kaldı.
Peki Ankara’nın, uzun zamandır talep ettiği Gazze’de ateşkesin söz konusu olmaması halinde, askeri bir seçeneği gündemine alması söz konusu olabilir mi?
Doçent Tansi: “Türkiye’nin doğrudan bölgeye yönelik bir askeri operasyonu yapacağını düşünmüyorum”
Uzun zamandır Türkiye-İsrail ilişkileri üzerine çalışan Doçent Dr. Deniz Tansi, başta Erdoğan olmak üzere İsrail’e dönük söylem sertleşse de bunun bir askeri duruma dönüşmeyeceği görüşünde.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Yeditepe Üniversitesi öğretim üyesi, “Askeri önlemler denildiğinde insanların kafası karışıyor ama Türkiye’nin doğrudan bölgeye yönelik bir askeri operasyonu yapacağını düşünmüyorum. Bazı kavramları çok doğru kullanmak lazım. Mesela garantörlük gibi. Şimdi kime garantör olacaksınız? Filistin otoritesi diyecek olursak, Filistin otoritesinin Gazze’de bir muktedirliği yok. Burada Hamas ayrı bir yapı. Bu anlamda bakıldığında Hamas’a mı garantör olacaksınız? Bunlar hassas konular” değerlendirmesinde bulundu.
“Erdoğan’ın askeri seçeneği bir ‘barış gücü’ olabilir; garantörlük de pek mümkün değil”
Erhan Keleşoğlu da Türkiye’nin askeri olarak karşı karşıya gelmesini gerçekçi bulmuyor. Ortadoğu uzmanına göre, Büyük Filistin mitinginin amacı barış müzakereleri masasında oturmak için el yükseltme amacı taşıyor. Keleşoğlu, şunları söyledi:
“Erdoğan’ın askeri seçeneği bir ‘barış gücü’ olabilir. Yardımların ulaştırılması, hastanelerin yakıt ihtiyacının gidermesi gibi. İsrail’e karşı bir muharip güç olarak okunması bence mümkün değil. Kastedilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mevcut potansiyelinden yararlanarak bir barış gücü ya da insani yardımın koordinasyon olmalı. Türkiye’nin garantör olma hevesi var ama bu pek mümkün değil gibi görünüyor. 2008’de de Türkiye’nin arabuluculuk çabalarını görmüştük ama Mısır ağırlığını koyduğu anda daha öne geçiyor.”
Suudi Arabistan, Mısır, Fas, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Bahreyn, Umman, Katar, Kuveyt ve Fas dün bir ortak açıklama yayınlayarak, Gazze’de sivillerin hedef alınmasını ve uluslararası insancıl hukukun ihlal edilmesini kınadı.
“Türkiye’nin Mısır ve Katar gibi İsrail’le konuşabilmesi lazım”
Bu açıklama için Türkiye’ye davet gelmemesinin altını çizen Doçent Deniz Tansi, Türkiye’nin arabuluculuk yapmasından öte bir kolaylaştırıcı rolünü üstlenebileceğini vurguladı.
Tansi, “İsrail’le illaki çok kol kola olmak ya da can ciğer olmak gerekmiyor bunun için ama savaşan taraflar zeminde bakıldığında Türkiye’nin hem Filistin konusundaki duyarlılığını ortaya koyup hem de en azından bir Mısır ve Katar gibi İsrail’le konuşabilmesi lazım. Arabuluculuğu biz yanlış kullanıyoruz onun için bir yaptırım kullanmanız lazım. Amerika, Rusya, Çin arabulucu olabilir ama biz bu noktada daha çok bir kolaylaştırıcı unsur olabiliriz. Onun dışında yüksek beklentiler kamuoyunda derin hayal kırıklıklarına dönüşebilir” ifadelerini kullandı.