Ali Bilge
(Savaşın hemen öncesi yapılan bir anlaşmaya dikkat! )
Açık Radyo’da yaptığım son iki programda gözden kaçan bir konuya dikkat çekerek, Gazze-İsrail savaşını değerlendirmeye çalıştım.
İlk soru: Gazze savaşı nasıl bir ortamda başladı? İsrail, Ortadoğu ve dünyada neler yaşanıyordu.
Önce İsrail’e bakalım.
Olağan günler yaşamıyordu İsrail. Yolsuzluğa batmış Başbakan Netenyahu ve hükümeti, iktidarlarını garantiye almak üzere ülkeyi demokrasiden otokrasiye geçirecek yargı düzenlemelerini hayata geçiriyordu. İsrail muhalefeti de gücünü arttırıyordu. Yargıyı, yürütmeye bağlayacak nitelikte olan bu düzenlemeler nedeniyle, işçiler ve şirketler, boykot/grev ilan etmişti. Cumhurbaşkanı yargı düzenlemelerine karşı olduğunu belli etti. Hava kuvvetleri pilotları, yedek askerler, değişikliklerin kabul edilmesi durumunda görevlerini boykot edeceklerini söylemişti. İsrail ordusunun boykotlardan etkileneceği belirtiliyordu. İsrail seçmenin 70%’ine yakınının otokrasiye geçiş kararlarına muhalefet ettiği biliniyor. İsrail halkı 33 haftadır bu düzenlemelere karşı ayaktaydı, direniyordu.
ABD ve AB’de düzenlemelerden rahatsız olduklarını belirtmişlerdi. Sonuçta İsrail, otokrasi/demokrasi kavşağındayken savaş başladı. Gazze’de yıllardır, saldırı , çatışma , baskı ve etnik temizlik devam ediyordu , Gazze açık hava cezaevine ve hastanesine dönmüş durumdaydı.
Bölgeye baktığımızda ise iki gelişme öne çıkıyordu.
İsrail’in; S. Arabistan dahil ve diğer Arap ülkeleriyle normalleşmeye başladığı bir dönem yaşanıyordu. Türkiye -İsrail diplomatik ilişkileri de düzelmişti. Netanyahu, çok yakın bir zamanda Türkiye’yi ziyaret edecekti.
Savaş’tan 1 hafta önce, Suriye’de askeri öğrencilerin mezuniyet törenine İHA saldırısı oldu. Yüzlerce sivil ve asker bu katliamda öldü.
Yaklaşık 1 ay önce ise G20’de bir anlaşma imzalandı. Çin’in; Orta Doğu bölgesi dahil, dünyada artan iktisadi ve siyasi etkinliğini kırmak üzere Hindistan’dan başlayacak -eski baharat yoluna benzer- ekonomik- ticari bir koridorun kurulması üzerine bir anlaşma yapıldı. Hindistan’dan, Ortadoğu’ya, İsrail den Avrupa’ya uzanacak deniz ve kara yoluyla böyle bir koridorun kurulmasını AB ve ABD hararetle destekledi.
Yaşanan gelişmeleri analiz ederken, bu konuyu da dikkate alarak değerlendirmekte fayda var.
Hindistan’ın ev sahipliğinde, “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” ana temasıyla yapılan G20 Liderler Zirvesinde Hindistan’ı Orta Doğu ve Avrupa’ya bağlayacak çok uluslu bir demir yolu ve denizcilik projesi olan “Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridorunun” ticaretin artırılmasına, enerji kaynaklarının güvence altına alınmasına, dijital bağlantının geliştirilmesine yardımcı olması bekleniyor. Yeni Ekonomik Koridorunun kurulmasına yönelik mutabakat zaptı, Hindistan, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Almanya, İtalya ve Avrupa Birliği arasında imzalandı.
Yeni hat; Hindistan’ı Batı Asya/Orta Doğu’ya bağlayan Doğu koridoru ve Batı Asya/Orta Doğu’yu Avrupa’ya bağlayan Kuzey koridoru olmak üzere iki ayrı koridordan oluşacak.
Koridor, Hindistan’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne uzanacak, ardından Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail’i geçerek Avrupa’ya bağlanacak. Hindistan’dan yüklenen malların İsrail ve Yunanistan limanları üzerinden Avrupa’ya daha hızlı gönderilmesi, ticaret akış rotasının sağlam bir şekilde konumlandırılması projede öngörülüyor.
Planlanan koridorun İsrail’den geçmesi, ABD yönetiminin İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasında son dönemde normalleşen ilişkilerin daha da geliştireceği de dikkat çekilen hususlardan biriydi.
AB, geçen yıl, Çin’in Kuşak ve Yol girişimine alternatif olarak oluşturulan küresel projeye, özellikle altyapı yatırımlarına olmak üzere 2027’ye kadar 300 milyar avroluk kaynak sağlayacağını duyurmuştu.
KUŞAK ve YOL PROJESİNİN 10. YILI
Hindistan’dan Ortadoğu ve İsrail’i kapsayacak bir şekilde Avrupa’ya uzanacak olan yeni Ekonomik Koridor konuşulurken, Çin yönetimi Kuşak ve Yol Girişimi’nin 10. yılı münasebetiyle 130’dan fazla ülkenin pek çok ülke liderinin katılacağı bir tören düzenlediğini açıkladı. Çin lideri Şi Cinping’ın bir açılış konuşması ile toplantı başlayacak.
17-18 Ekim’de yapılacak toplantıya Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de katılması bekleniyor. Putin, Ukrayna savaşının başlamasından itibaren Pekin’i ilk kez ziyaret etmiş olacak. Rus lider, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kendisi için çıkardığı yakalama kararı nedeniyle ülkesinden çok az çıktı.
Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Kuşak ve Yol Girişimi’ne aktif şekilde katılan ortaklarımızın, işbirliği planlarını görüşmek ve ortak kalkınma arayışı için Pekin’e gelmelerini memnuniyetle karşılıyoruz” dendi.
Geçen 10 yılda Çin yönetimi, Pekin’in dünyadaki etkisini artırmak için ülkeyi Avrupa ve Afrika’ya bağlayacak altyapı projeleri için birçok ülkeyle Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında ortaklık kurdu. Pekin’in proje kapsamında dünya çapında imzaladığı sözleşmelerin tutarı 2 trilyon doları aşmış durumda.
Boston Üniversitesi Küresel Kalkınma Politikaları Enstitüsü’nün hazırladığı raporda, Kuşak ve Yol’un güney yarımkürede yeni kaynaklar yarattığını ve ciddi bir ekonomik büyüme sağladığını vurgulamıştı. Çin epeydir dünyaya para saçıyor, yapılan yatırımların pek çoğu Çin’in dünyada nüfuzunu artıran jeopolitik nitelikte.
Gezegenimizde halihazırda, 50’liyi aşkın savaş-çatışma ve gerilim yaşanıyor. Uzunca süredir hızla yükselen siyasi ve iktisadi güç mücadelesi yaşanıyor. Çin ve ABD gibi büyük aktörler ve çevrelerinde yer alan ülkeler arasındaki mücadelenin nasıl sonuçlanacağını, dengenin sağlanıp sağlanamayacağını , nasıl sağlanacağını, dikkatle izlemeye , analiz etmeye çalışıyoruz. Yani Gazze topraklarını açık hava hapishanesinden, toplu mezara dönüştüren savaşa, birde bu taraftan bakmakta fayda var..
Ali Bilge: İktisatçı -Gazeteci
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***